Özel Haber: Türkan Çatal Yıldız

Elleriyle cama şekil veren cam ustası İlhami Hancıoğlu ile cam sanatının inceliklerini konuştuk. İstanbul Beykoz’da atölyesi bulunan Hancıoğlu, en eski sanat dallarından olan cam sanatının zamanla unutulan sanat dalları arasına gireceğini söyledi. Cam sanatına gönül vererek sürdürmek isteyen kişi sayısının çok az olduğuna dikkat çeken Hancıoğlu, “Bu da zamanla cam sanatının yok olacağı ve unutulacağı anlamına geliyor. İşte bu noktada belediye gibi kurumların devreye girerek hem cam sanatının unutulmaması için uğraşması hem de cam sanatına hak ettiği değeri vermesi gerekir” dedi. 

Türkiye’nin sayılı cam ustalarından olan ve erken yaşta cam sanatına gönlünü kaptıran cam sanatı ustası İlhami Hancıoğlu ile mesleğini konuştuk. Cam sanatına ilginin çok olduğunu fakat sürdüren kişi sayısının az olduğunu ifade eden Hancıoğlu, “Genci de yaşlısı da cam sanatına büyük ilgi gösteriyor. Çünkü aklınızdan geçen bir figüre camda şekil vermek çok keyifli ve bu fikir insanlara çok cazip geliyor. Bu yüzden her yaştan insan cam sanatını öğrenmek isteyebiliyor” dedi.

“KÜÇÜK YAŞTAYKEN CAM SANATI İLGİMİ ÇEKTİ”

İstanbul Beykoz’da doğduğunu ifade eden Hancıoğlu, 24 yıldan bu yana cam sanatına gönül verdiğini ifade etti. Cam sanatını devam ettirmeye çalışan ve bu işe yürekten kendini veren kişilerden olduğuna değinen Hancıoğlu, cam sanatına olan ilgisinin nasıl başladığına ilişkin şunları aktardı:

İlkokul çağlarındayken benim cam sanatına olan ilgim başladı. Yaşadığımız semtte bir tane usta vardı ve resmen camla dans ediyor, ona şekiller veriyordu. Bu tabi zamanla beni daha çok etkilemeye başladı. İlgimi çektiği için ben de yanına gider, kendisine yardım ederdim, bir nevi çıraklık yapardım derken kendimi cam sanatını öğrenirken buldum. Devam ettirerek de bugünkü halimize geldik.”

Cam sanatının doğuşuna ilişkin de bilgi veren Hancıoğlu, “Mısır'da korsanlar tarafından yakılmış büyük bir ateş sonrası cam ortaya çıkıyor. Kum eriyor ve sabah kalktıklarında kumu kristalleşmiş halde buluyorlar. Ondan sonra da cam keşfediliyor” dedi.

Cam sanatının çok keyifli bir iş olduğunu ve kendisini asla başka bir işi yaparken hayal bile edemediğini ifade eden Hancıoğlu, “Yaptığımız işte yani camda sınır yok. Kendinizi geliştirmeye çok açık bir alan ve ben her gün kendimi başka bir şey yaparken buluyorum, bu da haliyle bu işten sıkılmanızı engelliyor. Aksine kendimi motive olurken buluyorum. Bu insanı stresten uzaklaştırmaya da yardımcı oluyor. Özetle cam sanatı güzel bir uğraş.” diye konuştu.

Hancıoğlu sözlerine şöyle devam etti:

“Cam sanatını öğrenmek isteyen kişi alacağı eğitim ile öğrenebilir ve bu işi yapıyor hale gelebilir. 5 ay gibi hızlandırılmış bir eğitim ile bu işi yapabilmek mümkün. Ben Beykoz’da yaşıyorum. Beykoz camın memleketi ve öğrenmek isteyenler için güzel olanaklar sunan bir ilçe. Şu da var ki Osmanlı’dan bu yana topraklarımızda olan bir sanat. Osmanlı Devleti’nden günümüze kadar gelen ve kendini koruyan birçok cam ürünü de bulunmaktadır, bu da bizim bir başka zenginliğimizdir. Örneğin İtalya'nın cam da birinci olduğu söyleniyor. Aslında İtalya'daki cam ustalarından hiçbir farkımız yok. Tek eksiğimiz var: Bize destek verilmiyor. Hazır fırınlar var. Bu fırınların içinde madenler hazırdır. Alırsınız, hemen şekillendirirsiniz. Ama biz de öyle değil. Biz ‘şalama sistemi' ile çalışıyoruz. O madeni yakalamak için çalışıyoruz, plaka olarak camımızı kesiyoruz. Eritiyoruz, eritiyoruz sonra onu lav haline getirip şekillendirmeye çalışıyoruz. Ama bunun dışındaki yani İtalya'daki ustalara, destek ve imkan verildiği için bu işi daha kolay yapabiliyor.”

“CAMDAN YAPILAN ÜRÜNLER DAHA SAĞLIKLI”

Kendisinin İstanbul’da atölyesi olduğunu ve atölyesinde camdan ürünler ürettiğini ifade eden Hancıoğlu, “Aynı zamanda da ürünlerimin hem tanıtımını hem de satışını yapıyorum. Çoğu ürünlerimin satışını direkt ben gerçekleştirdiğim için fiyatların da uygun olduğunu söyleyebilirim. Atölyemde aynı zamanda bu işe gönül vermek isteyen kursiyerlere de dersler veriyorum. Son süreçte de Beykoz Belediyesi ile güzel işler yapmak için çeşitli planlar içerisindeyiz, tüm halkımıza cam sanatını öğretmek istiyoruz, umuyorum ki yakın zamanda uygulamaya geçecektir.” dedi. 

Her işte olduğunu gibi cam sanatının da çeşitli zorluklarının olduğunu belirten Hancıoğlu, sürekli cam ile uğraştığından artık yaptığı her işi ezberlediğini söyledi. Cam sanatını icra ederken LPG ve oksijen ile cama şekiller verdiğini belirten Hancıoğlu, “LPG camın yanmasına, oksijen ise yanan camın sertleşmesini sağlıyor. Kullandığımız ürünler ise genelde cam çubuklar ama her türlü camı da kullanabiliyoruz. Camlar bin 200 dereceye kadar da eriyebiliyor” ifadelerini kullandı.

Plastik üründen ziyade cam ürünlerinin kullanılmasının daha sağlıklı olduğuna da değinen Hancıoğlu şunları söyledi: “Plastik ürünlerde kullanılan materyaller çoğunlukla kanserojen maddelere sahip. Bu da sağlık için son derece tehlikeli. Fakat camı düşünecek olursak içeriğinde neler olduğunu biliyoruz ve kesinlikle insan sağlığı için en iyisi cam ürünleri tercih etmek. Örneğin plastikten yapılmış nazar boncuklarını tercih etmek yerine camdan yapılmış nazar boncuğunu bile tercih etmek insan sağlığı için büyük önem arz etmektedir.”

“HER YAŞTAN TALEP VAR”

Camın işlemine ya da şekline göre ürünü yaparken zaman harcadığını söyleyen Hancıoğlu, 5 ila 20 dakika arasında bir işin sürebileceğini ifade etti. Cam sanatına her yaştan talebin olduğuna değinen Hancıoğlu, “Genci de yaşlısı da cam sanatına büyük ilgi gösteriyor. Çünkü aklınızdan geçen bir figüre camda şekil vermek çok keyifli ve bu fikir insanlara çok cazip geliyor. Bu yüzden her yaştan insan cam sanatını öğrenmek isteyebiliyor. Kendi takılarını, kendi objelerini yapabiliyor olmak da bu işten zevk almalarını sağlıyor. Yani cam sanatını öğrenmek isteyen kişide biraz merak biraz da yetenek olunca öğrenmek o kadar da zor olmayabiliyor. Biraz maliyetli de bir iş ama maliyetli olduğun kadar kendi kendisini amorti de edebilen bir sanat dalı diyebiliriz. Malzemeyi ilk aldığınızda biraz fazla ücret ödense de esasında o malzemeler uzun süre yetebiliyor. Atölyem aracılığıyla kurumsal birçok firmaya ürünler de yapıyoruz. Yaptığımız ürünün ebadına ve işçiliğine göre de ücreti değişiyor.” diye konuştu.

Camdaki renkleri nasıl verdiğine dair de konuşan Hancıoğlu, “Opel ve transparan olarak değişir. Bu renkler, camın kendi renkleridir. Bunlar fırınlardan hazır boyanmış olarak çıkar. Çubuk camlar deriz biz bunlara. İstediğimiz renkleri aynı sıcaklıkta olan camla birleştirebiliyoruz. Eğer ısı derecesi aynı olmazsa, ürün çok sağlıklı olmaz ve kısa sürede parçalanır” dedi.

Son olarak devlet kurumlarına seslenen ve cam sanatının unutulmaması için özellikle belediyelerin destek vermesi gerektiğine değinen Hancıoğlu şunları söyleyerek sözlerini sonlandırdı:

“Cam sanatı gibi çok eskilerden günümüze kadar gelen ve yeryüzünde hala kendisine bir yer bulmaya çalışan sanatlara özellikle belediyelerin destek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Birçok kişi cam sanatına merak salıyor ama bir süre sonra ya başka bir işle ilgilenmeye başlıyor ya da sıkılıyor ve cam sanatını bırakıyor. Bu işe gönül vererek sürdürmek isteyen kişi sayısı çok az. Bu da zamanla cam sanatının yok olacağı ve unutulacağı anlamına da geliyor. İşte bu noktada belediye gibi kurumların devreye girerek cam sanatının hem unutulmaması için uğraşması hem de cam sanatına hak ettiği değeri vermesi gerekir diye düşünüyorum.”

Editör: TE Bilisim