106 yıl önce ilk büyük savaş patlak vermiş, dünya ateşler içinde yanıyordu. Almanya’nın Rusya’ya savaş açmasının ertesi günü yani 2 Ağustos 1914’te, İstanbul’da Osmanlı Devleti ile Almanya arasında gizli bir ittifak antlaşması imzalandı. Osmanlı daha savaşa girmemişti ama çok değil birkaç ay sonra bu ateşin içinde Türkler de yanaşacaktı. Çünkü Goeben ve Breslau ya da diğer isimleriyle Yavuz ve Midilli kruvazörleri, Osmanlı donanmasının Alman Amirali Souchon kumandasında 27 Ekim’de gizlice Karadeniz’e açıldı. Kruvazörlerin Rus gemilerini batırması ile Sivastopol ve Novorosisk limanlarını topa tutması, Rusya’nın 2 Kasım 1914’te Osmanlı Devleti’ne savaş ilân etmesine sebep oldu. Biz de gelin şimdi 106 yıl öncesindeki Osmanlı tarihinin en dramatik sayfalardan birine yolculuk yapalım.
22 Aralık 1914’te büyük umutlarla başlayan Sarıkamış Harekâtı’nda amaç, Rusları kuşatmaktı. Yaklaşık 3 hafta süren bu harekât, gerek Osmanlı tarihi gerekse savaşın genel gidişi açısından kritik olarak görülüyordu. Osmanlı Devleti’nin, doğu sınırında konuşlu 3. Ordusu, 7-17 Kasım tarihleri arasında Köprüköy ve Azap muharebelerinde yaptığı cephe taarruzlarıyla Rusları az da olsa geri atarak küçük bir başarı kazandı.
Kafkas Cephesi’ndeki kısmi başarı, Osmanlı Başkomutanlık karargâhında olumlu karşılandı ama yeterli görülmedi. Ancak gerek Osmanlı 3. Ordu Komutanlığı, gerekse kuvvetlerinin büyük kısmını Alman ve Avusturya-Macaristan orduları karşında Batı Cephesi’nde toplayan Rus Başkomutanlığı hava koşulları nedeniyle karşılıklı taarruzlar beklemiyordu.
Başkomutan Vekili Enver Paşa, Ruslar karşısında cephe taarruzlarından istenilen kesin sonucun alınamaması nedeniyle geniş kapsamlı bir kuşatma harekâtı ile Rus birliklerini imhaya karar verdi. Bu kararında, Berlin’de bulunan Osmanlı askeri ataşesinin Hindenburg karargâhından gönderdiği rapor da etkili oldu.
Bu raporda, Rusların berkitilmiş mevzilerine taarruz etmenin yararsız olduğu, en etkili hareketin kuşatma olacağı belirtiliyordu. Bunun için önlerinde iyi de bir örnek vardı: Almanların, Tannenburg’da kazandığı “imha muharebesi”… 26-28 Ağustos’ta gerçekleşen ve Tannenburg Muharebesi adıyla bilinen kuşatma harekâtında 125 bin Rus askeri esir alınmıştı.
Diğer yandan kışı geçirmek için geri çekilen ve bu sırada oldukça bitap düşen 3. Ordu’nun böyle bir harekâta hazır olmadığı savunuluyordu. Harekât sırasında 10. Kolordu’nun başına geçecek olan Genelkurmay İkinci Başkanı Kurmay Albay Hafız Hakkı Bey, 3. Ordu’nun durumunu yerinde görmek üzere bölgeye gönderildi.
Enver Paşa’nın hazırladığı harekât planında büyük katkısı olan Hafız Hakkı Bey, harekâta girişilmesi için bölgeden teşvik edici raporlar iletti. Enver Paşa, 12 Aralık’ta Alman kurmaylarıyla birlikte Erzurum’a geldi. Burada plana son şekli verildi:

  1. Ordu, iki gruba ayrılacak, bir grup Aras nehri belgesinde bırakılacak ve Erzurum doğrultusundan gelecek Rus taarruzlarını durduracak, asıl kuvvetler ise Rus mevzilerinin yan ve gerisine sarkarak kesin sonuçlu bir taarruz gerçekleştirecekti. Rusların, 3. Ordu bölgesine kuvvet kaydırmaması için Karadeniz bölgesindeki kuvvetlere de önemli görevler verildi.
  2. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, harekâtta başarı şansını görmediği için görevinden ayrılınca Başkomutan Vekili Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığı’nı da üzerine aldı. Enver Paşa, 22 Aralık’ta başlayacak kuşatma harekâtı için 19 Aralık’ta genel taarruz emrini yayınladı:
    “Saadet, şan ve şeref ileride, alçaklık, sefalet ve ölüm geridedir.”

Editör: TE Bilisim