Zaman kavramı daha doğar doğmaz bize işlenen bir kelimdir. Doğum olur olmaz hangi gün, yıl, ay, hatta hangi saat ve dakikada doğduğumuz not alınır. Biliniyor ki zaman önemli. Esasında tarihler önemli. Yaşanan hadise iyi ya da kötü olsun onun hangi zaman diliminde olduğunu bilmek ve o tarihlerde onu hatırlama isteği duyarız. Çünkü bize öğretilen budur. Büyüdükçe de zaman kavramını bir güzel içselleştirmeye başlarız. Her şeyi bir zamana göre planlar ve o plana uyarak yaşamaya çalışırız. Bunun için tarihin çok eski zamanında daha ajanda tutma fikri başlamıştır. Ki hala birçok meslek sahibi kişi ajandalarla çalışmaktadır. 

Bir yandan da zaman hayatın en büyük ilacıdır. Hayatı iyileştiren, hayatı kötüleştiren de zamandır. Zamana hangi anlamı yüklersen onu o yönde kullanmış olursun. Tıpkı zamanında hastaneye kaldırılan kişinin kurtarılması, geciken kişinin hayata veda etmesi gibidir. Bu yüzden hayatımın her alnında bizim için en değerli şey olan zamanı iyi kullanmamız gerekir. Zamanı ancak ve ancak tasarruflu kullanabilirsek bize ilaç olmuş olur. Yoksa zamanın bize diğer türlü bir katkısı olmaz. Evde otururken, işe giderken, işte ve dönerken zamanı iyi değerlendirmeliyiz ki bize bir katkısı olsun. Ne kadar çok tasarruf o kadar çok zaman yaratmak demektir. Ne kadar çok zaman yaratırsak o kadar çok mutlu olmuş oluruz. Aşağıda size anlatacağım küçük Emel’in hikayesi bundan ibarettir.

Küçük bir kasabada Emel diye bir kız yaşarmış. Emel, çok iyi bir çocuk olmasına rağmen bir tek hatası varmış. O da ‘geç kalmakmış’. Bu yüzden arkadaşları ona ‘Geciken Emel’ adını takmışlar.

Emel, geç kalkar, yavaş kahvaltı eder, oyalanarak giyinir, okula da geç kalırmış. Bir gün aynı okulda okuduğu yeğeni Ali, yatılı misafir gelmiş. Sabah annesi onları kaldırınca Ali hemen kalkmış, giyinmiş, işlerini bitirip zamanında kahvaltıya gelmiş. Emel de Ali'ye ayıp olmasın diye, o ne yaptıysa aynen yapmış. Bir de ne görsün! Her şey zamanında olup bitmiyor mu? Ali'ye ne söylenirse zamanında yapıyormuş. Böylece Ali ile Emel, o gün okula zamanında gitmişler, eve zamanında dönmüşler.

Akşam Emel'in bile ödevleri erkenden bitmiş, hem de eksiksiz. Böylece oynamaya zamanı kalmış. Emel, gece yatağında düşünmeye başlamış. Bugün ödevlerim nasıl olup da zamanında bitti! Hem de hiç gecikmedim! Sonra da Ali'ye sormaya karar vermiş.

Ertesi gün Ali’ye: Ali sen çok çalışkan bir öğrencisin, hem de oynuyorsun. Oynayacak bu kadar zamanı nasıl buluyorsun? Ben gecikiyorum. Üstelik başarısızım ve oyun için de hiç zamanım kalmıyor. Ona bile gecikiyorum. Ama sen bize gelince ayıp olmasın diye senin yaptıklarını aynen yaptım. Bir de baktım ki oyuna zamanım kaldı! Bu yüzden sana hayran oldum. Bana açıklar mısın lütfen! Nasıl başarıyorsun tüm bunları?

Emelciğim, sen zaten benim yaptığım işleri tekrar ederek bana sorduğun soruyu cevaplamış oldun. Gördüğün gibi her işe zaman ayırırım. Hiçbir işi daha sonra yapmak için bırakmam. Çalışırken yalnızca yaptığım işi düşünürüm. Bunun için de başarılı olurum.

İşte çocuklar, siz de her işinizde zamanınızı iyi kullanırsanız hiçbir zaman zor durumda kalmazsınız.

Editör: TE Bilisim