Bugünkü yazımda yurtdışı eğitimine farklı bir pencereden bakmak istiyorum. Yetişmiş insan gücü bir ülkenin, toplumun en büyük varlığı ve geleceğinin teminatıdır. Geri kalmış demek istemiyorum dilim dönmüyor, yüreğim el vermiyor bu tabire. Gelişmekte olan ülkeler ya da az gelişmiş ülkeler dediğimiz grubun içinde maalesef biz de ülke olarak varız. Bizim durumu kabullenmememiz ya da kendimizi olduğumuzdan daha güçlü göstermeye çalışmamız bu gerçeği değiştirmiyor.  Ülkemizin en önemli gücü olan gençlerimizi tutamıyoruz. Aileler bu konuda şöyle düşünüyor; çocuğum git kendini kurtar diye telkinde bulunuyor ve motive ediyor. Erzurum, Kars ya da Ağrıya tayini çıkan bir çocuğun evinde mutluluk yerine adeta yas havası hüküm sürerken ekonomik olarak bizim çok gerimizde olan Balkan ülkelerinden birine Erasmusla giden bir çocuğumuzun evinde bayram havası olması bir öğretmen olarak beni derinden yaralıyor. Gelişmemizi sağlayacak yegane kuvvet eğitimli gençler olacakken biz bu çocukları elimizde tutamıyoruz. Ekonomimiz için yabancı sermaye beklerken en önemli sermayemizi yitiriyoruz. Buna acil bir çare bulunmazsa korkarım yarınımız bugünden iyi olmayacak. ABD, Kanada, Gelişmiş Avrupa ülkeleri sadece bizden değil gelişmekte olan bütün ülkelerden yetişmiş çocukları ülkelerine getirmekte ve sahip oldukları zenginliği daha da ileriye taşımaktadırlar. Bugün ABD’nin en büyük şirketlerinin tepe isimleri hep bu gençlerdir. Geçenlerde bir gazetede gözüme ilişen yazı yüreğimi yaraladı. Ülkemizin en yaygın eğitim markalarından biri son yıllarda ABD ye kaç öğrenci gönderdiklerini ballandıra ballandıra anlatmış. Soruyorum şimdi en iyileri seçip gönderdiniz gururla ve övünçle peki bizim durumumuz ne olacak hiç düşündünüz mü? Yurtdışı eğitimine karşı değilim tam tersi eğitim alıp gelsinler ama maalesef bizde öyle olmuyor gidenlerin büyük çoğunluğu geri gelmiyor.  Yüksek lisans için giden çocuklarımız kendi alanlarında iş bulamadıklarında taksi, kafe, restoran, benzin istasyonu gibi burada yapmayacakları işleri yaparak orada kalma çabaları çok düşündürücü değil mi? Bu çocuklar neden ülkelerine dönmek istemiyor diye düşünmek yediden yetmişe bütün toplumun ortak derdi olmalıdır. 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve terör örgütü ülkemizin kimyasını bozdu bütün taşlar yerinden oynadı. Cumhuriyetin ilk yıllarında elde ettiğimiz milli ruh ve çalışma azmi de maalesef zedelendi. Kurumlar o kadar zarar gördüler ki herkes birbirinden korkar oldu. Hani Çinlilerin biz sözü var hiçbir şeyden korkmam pirincin içindeki beyaz taştan korktuğum kadar. Pirincin içindeki beyaz taş gibi duran bu yapılar toplumun tedirginliğini daha da artırdı. Bu durum olmaması gereken bir düşüncenin hakim olmasına liyakat yerine sadakatin öncelenmesine neden oldu. Bütün bu gelişmeler gençlerin yurtdışında gelecek kurma düşüncelerini daha da pekiştirdi. Peki liyakat olsun sadakat olmasın mı?  Elbette olsun ama kime Devlete, Millete kanun ve yasalara kişilere değil. 15 Temmuz felaketini bize yaşatan aslında körü körüne kişilere olan sadakatin yansımasıydı. Soran sorgulayan çocuklara gençlere yer açalım onlara güven aşılayalım geleceğin inşasında başrolü onlara verelim. Eğitim için giden çocuklarımızı geri gelmeye ikna edelim teşvik edelim ülkelerine hizmet etmenin yollarını sonuna kadar açalım. Bunu yapmak zorundayız. Bunu başardığımızda ülkemizin ufku açık, yarını bugünden çok daha güzel olacak. Haftaya görüşmek üzere esen kalın…

Editör: TE Bilisim