Ankara’nın Mamak ilçesinde yıllardır terzilik yapan Necati Yayla ile mesleğini ve pandemi döneminin işlerini nasıl etkilediğini konuştuk. Her esnaf gibi kendisinin de pandemiden etkilendiğini ifade eden Yayla, “3 kişi çalışıyorken şuan sadece dükkanımda ben çalışıyorum. Ben ona rağmen bizim mesleği şanslı grupta görüyorum. Çünkü bizim giderimiz o kadar fazla değil. Yine de kazanıyoruz şükür olsun” dedi.

Mamak’ta esnaflık yapan Necati Yayla 1982 yılında terzilik yapmaya başladığını belirterek, “O dönemin terzileri gerçekten terziydi. Her biri işinin erbabı insanlardı. O zamanlar bir takım elbise için bile 5, 6 kez provaya gelindiğini hatırlıyorum. Bunu göz önüne alınca ben şuan terzilik yaptığımızı bile söyleyemiyorum. Bizimki daha çok konfeksiyon ürünlerini daraltma, genişletme, kısaltma gibi işlemler.” dedi.

“TERZİ OLMAK ÇOK KEYİFLİ, BİR O KADAR DA ZAHMETLİ”

Yozgat’ta 9 kişilik ailenin bir ferdi olarak 1968 yılında dünyaya geldiğini ifade eden Necati Yayla, terzilik mesleğine başlamasına ilişkin şunları anlattı:

“Ben terzi olacağım diye bir yol haritası çizmedim açıkçası. Biraz da hayat şartları beni terzi olmaya itti. Tabi bunun da bir mazisi var, ona da değinmek gerekir. 1982 yılında ilkokul arkadaşımla iş ararken tesadüf olarak işe başladım. O zamandan bu yana da terzi olarak hayatımı sürdürüyorum.”

Uzun süreden bu yana kendi dükkanını açtığını ve mesleğine esnaf olarak devam ettiğini ifade eden Yayla, “Evlendikten sonra 2. çocuğum da olunca aldığım maaşın yetmeyeceğini düşünmeye başladım ve bu esnada kendi dükkanımı açmaya karar verdim. En azından bugünün şartlarını düşünecek olursak dar gelirli birisine göre bir tık daha iyi hayat yaşadığımızı düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Terzilik mesleğinin çok keyifli fakat bir o kadar da zor olduğuna dikkat çeken Yayla, gün içerisinde birçok kişiyle iletişim kurduğunu ve bunun da bir süre sonra kendisi için yorucu olmaya başladığını belirtti. Yayla şunları söyledi: “Her gün farklı farklı insanlar geliyor dükkanıma. Bazen ifade ettiğin şeyi 10 kez ifade etmek durumunda kalabiliyorsun. Bu ise benim için bir süre sonra yorucu hale gelebiliyor. Bunu bir kenara bırakırsak mesleğimi çok seviyorum. Beni hem ruhen hem de maddi olarak tatmin ediyor. En güzeli ise yaptığın işin karşılığını hemen alıyor olabilmek.”

“ÇOCUKLARIMI TERZİ OLMALARI İÇİN YÖNLENDİRMEDİM”

Kendisinin 3 tane çocuğu olduğunu fakat çocuklarının hiçbirini terzi olmaları için yönlendirmediğini söyleyen Yayla şunlara değindi: “Mesleğimi çok seviyorum. Fakat bir dükkana sahip olmak, esnaf olarak hayatını idame ettirmek ne yazık ki kişinin elini kolunu bağlıyor. Haftanın 7 günü dükkânımda olduğumu düşünürsek kendi işini yapıyor olmak insanın sosyal hayat sürememesine neden oluyor. Bu yeni nesil için biraz daha sıkıntılı bir durum olabilir. Ben işimden dolayı eşime çok fazla vakit ayıramıyorum örneğin. Sırt sırta verip çocuklarımız için mücadele ettiğimizden bu bizim için çok sorun olmuyor. Aynı şeyi yeni nesil için düşünecek olursak eşlerin birbirine vakit ayıramaması evlilikte krize neden olabiliyor. Bu gibi nedenleri göz önüne alınca çocuklarımın hiçbirine terzi olmalarına dair öneride dahi bulunmadım.”

1982 yılından bu yana terzilik mesleğinin birçok gelişimine şahit olduğunu belirten Yayla şunlara değindi: “O dönemin terzileri gerçekten terziydi. Her biri işinin erbabı insanlardı. O zamanlar bir takım elbise için bile 5, 6 kez provaya gelindiğini hatırlıyorum. Bunu göz önüne alınca ben şuan terzilik yaptığımızı bile söyleyemiyorum. Bizimki daha çok konfeksiyon ürünlerini daraltma, genişletme, kısaltma gibi işlemler. İşin basit boyutu bizimki... 1990’lar ila 2000’lerin arasında terziliğin yavaş yavaş bittiğini de söylemek mümkün. Şuan tabi vardır terzilik yapan ama tek tüktür o da.”

Kendi dükkanına gelen müşterilerinin daha çok tadilat için geldiğini ifade eden Yayla, “Özellikle gençler ellerindeki ürünü getirerek modaya göre benim şekil vermemi istiyorlar. Örneğin pantolonunun boyunu kısalttırarak paçasını daraltmamı isteyebiliyorlar. Ya da herhangi bir mağazanın kesimini isteyebiliyorlar” dedi.

“ALTERNATİFİN ÇOK OLMASI TERZİLİĞİ BİTİRDİ”

Terzilik mesleğinin bitmesinin en büyük nedeninin özellikle giyim sektöründe alternatifin insanlar için eskisine göre daha çok olduğunu ifade eden Yayla, “Eskiden insan sayısı da azdı fabrika sayısı da. Birde şuanı düşünecek olalım. İstenilen kumaşa, renge, dikiş kalitesine ya da modele ulaşmak o kadar basit ki… Kişi cebindeki parasına göre 75 liraya da bir takım elbise alabilir, 2 bin liraya da. Bunun en önemli nedeni ise tüketici için alternatifin çok olması. Hemen hemen her ilçede artık bir alış veriş merkezinin olması bile bunun için yeterli olabiliyor. Bu bir anlamda iyi bir şeyken ekmeğini o işten kazanan esnafın da işinin bitmesine neden oluyor ne yazık ki. Şunu da eklemek gerekirse esnafların tüketici ile aralarında oluşan sıcak havanın kalkmasına, iletişim kurmanın artık zorlaşmasına da neden oluyor.” diye konuştu.

Terzi sayısının eskiye göre az olmasından ve başka birçok nedenden dolayı terzi fiyatlarının çok pahalı olduğunu ve herkesin gidip bir terzide kıyafet diktiremediğini belirten Yayla, “İyi bir markanın takım elbisesini indirim günlerinde uygun bir fiyata alabiliyorken bir terzide elbise diktirmek onun birkaç katına mal olabiliyor” dedi.

“DÜKKANIMDA ŞUAN SADECE BEN ÇALIŞIYORUM”

Pandemiden kendilerinin de etkilendiğini ifade eden Yayla, “Gözlemlerime göre pandemiden çok az etkilenen tek sektörün gıda sektörü olduğunu düşünüyorum. Gıda harici diğer sektörlerin birçoğu pandemiden olumsuz anlamda çok etkilendi. Bizim meslek de öyle. 3 kişi çalışıyorken şuan sadece dükkanımda ben çalışıyorum. Ben ona rağmen bizim mesleği şanslı grupta görüyorum. Çünkü bizim giderimiz o kadar faza değil. Yine de kazanıyoruz şükür olsun” ifadelerini kullandı.

“Satılmıyor diye kumaş getirmiyoruz” diyen Yayla, “Önceden dükkanıma akın akın gelen insanların hiçbiri yok şuan. Her sektör gibi biz de etkilendik. Fakat dediğim gibi giderlerimiz çok olmadığından yine de kazanmaya devam ediyoruz” dedi.

Gençlere seslenen Yayla, mutlaka okumalarını belirterek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Şartlar her ne olursa olsun gençler okul okumaya gayret etsinler. Bunu yaparken aynı zamanda bir işte de çalışsınlar. Garsonluktan terzi çıraklığına kadar artık aklına ne geliyorsa herhangi bir işte yarım gün de olsa çalışsınlar, okudukları bölümün haricinde bir başka iş daha öğrensinler. Ben ekonomist değilim ama ülkemizde de bazı şeylerin yolunda gitmediğini söylemek mümkün. Bundan dolayı hem kollarında bir altın bilezikleri olur hem de emeğin ne olduğunu, kıymetini anlarlar.”(Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim