54. Kütüphane Haftası kapsamında Goethe Enstitüsü’nde ‘Yeni Nesil Kütüphane Kullanıcıları ve Yeni Okur Gereksinimleri’ konulu panel gerçekleştirildi. Panelin yöneticiliğini Prof. Dr. Umut Al yaparken, Ayşegül Aksaçlıoğlu, Hüseyin Kaya ve Özgün Dayar da yeni nesil kütüphanecilik üzerine sunum yaptılar. Goethe Enstitüsü’nde 54. Kütüphane Haftası dolayısıyla etkinlikler düzenlenmeye devam ediyor. Her gün kütüphanecilik üzerine bir konuyla alakalı panel düzenlenirken Çarşamba günü ise ‘Yeni Nesil Kütüphane Kullanıcıları ve Yeni Okur Gereksinimleri’ üzerine panel düzenlendi. Katılımın yoğun olduğu panelde gelişen teknoloji ile birlikte kütüphanelerde kullanıcılara yönelik ne gibi değişimlerin olması gerektiği konuşuldu. Z KUŞAĞI KİMDİR? Panele konuşmacı olarak katılan ve Atılım Üniversitesi Kadriye Zaim Kütüphanesi’nde görevli olan Hüseyin Kaya, yeni nesil kütüphaneleri ve Z kuşağı ile ilgili sunum gerçekleştirdi. Kaya, Z Kuşağının 1195 ve 2011 yılları arasında doğanları kapsadığını belirterek konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Z kuşağı çocukları her zaman ‘online’ olarak gözüken çocuklardır. Yurtdışında yapılan bir çalışmada 1504 gencin katılımı ile bir araştırma gerçekleştirildi. Yapılan araştırmada Z kuşağındakiler kendilerini teknolojiye bağımlı olarak tanımlıyorlar. Teknoloji ile iletişim halinde olmanın yüz yüze iletişim halinde olmaktan daha iyi olduğunu söylüyorlar ve internette tanıştıkları bir kişi ile yüz yüze konuşmaya da eğilimliler. Bu oran ise %41 olarak gözüküyor.” “EN ÇOK SOSYAL MEDYA KULLANILIYOR” Yurt dışında yapılan araştırmaya göre sonuçları paylaşmaya devam eden Kaya, Z kuşağındakilerin online ortamda kendileri hakkında bilgi paylaşmaya eğilimli olduklarını belirterek, “İnternette en çok kullanılan mecra sosyal medya olarak gözüküyor. Yüzde 79’unun ise hesabı olduğu gözleniyor. Online videoları izleyenlerin oranı ise televizyon izleyenlerin sayısına göre çok daha yüksek. Video izleme nedenlerini ise vakit geçirme, eğlenme, uyuya kalma, kafa dinlendirme olarak sebeplendiriyorlar” dedi. “Z KUŞAĞI AKILLI TELEFONLARA BAĞIMLI” Sosyal medyadaki birçok etkileşimin akıllı telefonlar ile olduğunu ifade eden Kaya, devamında şunlardan bahsetti: “New York Times’da çıkan bir yazıda akıllı telefonların uyuşturucu mamullerin yerini alıp alamayacağı konusunda bir yazı yazıldı. Birçok bilim insanı ise Z kuşağının akıllı telefonlara bağımlı olduğunu ve insanların taşınabilir dopamin artırıcı taşıdığı ve teknolojinin çocuklara bunu 10 senedir yaptığını ifade ediyorlar.” “KÜTÜPHANELERDE DEĞİŞİME GİDİLMELİ” Kaya, Z kuşağının özelliklerini sıralayarak neslin değiştiğini, bundan dolayı kütüphanelerde de değişime gidilmesi gerektiğini ifade ederek, “Yaşanan değişimin nedenlerine de bakmak gerekiyor. Bunlardan en önemlisi ise öğrenme modellerinde meydana gelen değişimler. Kütüphaneciler de tıpkı bir öğretmen gibi öğrenme modellerinde meydana gelen değişimleri öğrenmeli ve kullanıcısına yeni şeyler katmalıdır. Değişime neden olan bir diğer neden ise kullanıcı istekleri. Daha rahat konforlu çalışma odaları, ödünç verilen elektronik cihazlar ise kütüphanelerde değişime neden oluyor. Bir diğer neden ise kütüphanelerin yaşam merkezi haline gelmesi. Yani kütüphaneyi kullanan kullanıcı orada ders seçmekten tutun da aşklarını yaşayacakları bir mekan haline getirebiliyorlar” diye konuştu. KÜTÜPHANECİLER NELER YAPMALILAR? Kütüphanecilerin değişen ve gelişen teknolojik gelişmelerle karşı neler yapması gerektiğini ifade eden Kaya şunları söyledi: “Akıllı telefonların dopamin etkisi yarattığını söylemiştim. Biz kütüphanecilerin ise yapacağı onların akıllı telefonlarında yer almak. Yani bu konuyla ilgili telefonlarda yer alacak şekilde yazılım ve uygulamalar yapılmalı. Bir diğer yapılacak şey ise online olan gençlere online olarak cevap vermek olacaktır. Yani sosyal medyada ya da bloglardan onlara seslenmek ile yeni teknolojik gelişmelere ayak uydurmaya ve kullanıcıları kütüphanelere çekmeye yardımcı olacaktır.” “EN BÜYÜK SORUN OKUL KÜTÜPHANELERİNİN OLMAMASI” İDV Özel Bilkent Lisesi Kütüphanesi’nde kütüphaneci olan Ayşegül Aksaçlıoğlu kütüphanecilik üzerine bir konuşma yaptı. Aksaçlıoğlu, kütüphanecilik alanında yaşanan en büyük sorununun okul kütüphanelerinin olmaması olduğunu vurgulayarak konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Okul kütüphanesinde olmayan liselerden gelen gençler üniversitelere gittiklerinde akademik okumanın nasıl yapılacağından tutun da katalog taramasının ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Gerçekten içerik anlamında zengin, kütüphanecilik eğitimi almış kişilerden ilkokuldan itibaren bu konuda eğitim almaya başlamış çocuklar çok daha farklı ve donanımlı yetişebiliyorlar. Özel okullarda kütüphanecilik hizmeti çok daha iyi. 18 yıldır devlet okullarında da neden iyi derece kütüphanecilik hizmetinin olmadığını sorguluyoruz.” YENİ NESİL NEDİR? Yeni neslin ne demek olduğunu açıklayarak sözlerini sürdüren Aksaçlıoğlu, “25-30 yıl yaş gruplarını oluşturan, aynı dönemlerde yaşayan, ortak kültür ve alışkanlıklara sahip olan insanların oluşturduğu grup anlamına geliyor. Bizim okul kütüphanecileri olarak genelde muhatap olduğumuz kısım özellikle Z kuşağı. Z kuşağından biraz bahsetmek gerekirse, Z kuşağına internet kuşağı da denilebiliyor. Dijital bir ortamda doğup büyüdüklerinden dolayı bu şekilde tanımlanıyorlar. Eğer ki ellerinde telefonları, bilgisayarları yoksa hayat onlar için çok anlamsız hale gelebiliyor” diye konuştu. “Z KUŞAĞI SÜREKLİ ÖĞRENMENİN PEŞİNDE” Z kuşağındakilerin diğer kuşaklarla kıyaslandığında el, göz, kulak becerilerini çok iyi bir şekilde kullandıklarının altını çizen Aksaçlıoğlu, şunları kaydetti: “Aynı anda birden fazla iş yapabiliyorlar. Bir diğer özellikleri ise sosyal medya ile sosyalleşmeyi seviyor olmaları. Sürekli öğrenmenin peşindeler ve küçük yaşta eğitim almaya başladıklarından diğer nesillere göre daha zeki oldukları söyleniyor. Ama şöyle de bir durum var; Z kuşağı bireyleri ben merkezliler ve aşırı tüketiciler. Aidiyet duyguları çok az. Ayrıca çabuk vazgeçip sıkılma huyları var. En önemli özellikleri ise sürekli kendilerini geliştiren bir grup olmaları.” “TEKNOLOJİK GELİŞMELERE AYAK UYDURULMALI” Teknolojik gelişmelere ayak uydurulması gerektiğini söyleyen Aksaçlıoğlu, demokratik bireyler için okul kütüphanesinin olması gerektiğini belirterek, “Düşünen, sorgulayan, eleştiren, en önemlisi bilgiyi araştıran ve bunları üretime dönüştüren gençler yetiştirmek için kütüphanelerin olması şart. 2012 yılında bir proje kapsamında kütüphanelerin artırılması için çalışma yürütüldü. Çalışma kapsamında ise kütüphane sayıları gittikçe arttı” diye konuştu. “KÜTÜPHANELERİ ANCAK UZMANLARI KURABİLİR” Aksaçlıoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Sınırlı bütçe ile kütüphaneler açılıyor, internet bağlantısından tutun da birçok konuya varıncaya dek her şey düşünülmüş, fakat kütüphanecinin eksik olduğu gözlemleniyor. Ya da bu iş edebiyat öğretmenlerine veriliyor. Öyle olsa dahi oranın kütüphanesi ile ilgilenen kişinin kurs alması gerekiyor. Ben de mesleğimizin ne kadar profesyonellik ve uzmanlık gerektirdiğini, herkesin eğitim almadan kütüphane kuramayacağını anlatmak adına kütüphanecilik kursları verdim. Kurs sonunda ise öğretmenlerin bana verdiği cevap, kütüphane kurma ile ilgilenirsek biz öğretmenlik yapamayız oldu. Yani kütüphane kurmak bir uzmanlık alanıdır ve bunun eğitimini alamayan kişiler yapamazlar.” (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim