Virginia Woolf, dünyaya olması gerektiğinden daha yetenekli, ancak aynı zamanda daha da duyarlı gelip hayatı boyunca acı çeken sanatçılardan sadece biri. Fazla hassas, fazla tepkili, fazla düşünen ve bunların sonucu olarak da akli dengesinin bozulmasına kadar sürüklenen, her şeyden önce  hayata sığdırabileceği kadar önemli eser sığdıran, ‘para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın diyen dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en önemli yazarlarından biri. Bana göre edebiyatta kadının yerini sağlamlaştıran en önemli isimlerden biri olmuştur. Virginia Woolf’a henüz aşina olmayanlar için hayatından kesitleri yazmakta fayda var. ‘’Virginia Woolf 25 Ocak 1882 yılında İngiltere’nin Londra şehrinde doğmuştur. İçinde bulunduğu çağdan nefret eden Woolf, kadınların bu çağda okula gönderilmemesinden ötürü erkek kardeşleri gibi okuyamamış ve eğitimini evde tamamlamak zorunda kalmıştır. Hayat boyu bunun eksikliğini hisseden Woolf, babası Stephen’ın kütüphanesinde ki kitapları okuyarak ve annesinin desteği ile ders alarak kendini geliştirmiştir. Henüz on üç yaşındayken annesi Julia Stephen öldüğünde şunları söylemiştir: “Olabilecek en büyük felaket. ”Annesinin ölümü ile birlikte ağır bir sinir hastalığına tutulan Woolf, korkunç sesler duyduğunu iddia etmiş ve insanlardan korkmaya başlamıştır. Çocuk yaşta üvey abisi tarafından uğradığı tacizi ise anca ilerleyen yaşlarında itiraf edebilmiştir. 1912 yılında LeonardWoolf ile evlenmiş ve bu evlilikte Leonard Woolf’un yayın evi sahibi olup Woolf’un yazdıklarını özgürce yayınlayabilecek olmasının büyük etkisi olmuştur. Woolf, manik depresif özellikler taşıyan bir yazardı. Yirmi iki yaşından başlayarak üç kere intihara kalkışmış ne yazık ki üç intihar denemesinin sonuncusunda hayatını kaybetmiştir.  Delilikle dahilik arasında gezinen parlak bir bilince sahip olan Virginia Woolf, yazdığı intihar mektubuyla büyük ses getirmiştir.’’ Kendisi için daha fazla bilgiye sahip olmak isteyenlerin Virginia Woolf’un kitaplarını okumasını ve  Ceplerine taş doldurarak kendini Ouse Nehri’nin kollarına bırakan Woolf’un hayatını konu alan Saatler filmini izlemelerini şiddetle tavsiye ederim. Bilerek yazılarımda  kadının  sesini  edebiyata ve sanata taşıyan isimlere yer vermeye dikkat ediyorum. Her kadının kendi ayakları üzerinde durabilmesi, muhtaç olmaması, kendini ikinci planda hissetmemesi ve içindeki gücün yapabileceklerinin farkına varması için. Özellikle kadın hakları, sınıfsal farklılık, aşk, evlilik ve özgürlük gibi meseleleri, karakterlerinin yaşamlarını, mücadelelerini, umutlarını, acılarını kaleme alan Virginia Woolf'un  yazıları kesinlikle okunmaya değer. “Siz duygularınızın kölesisiniz herkes gibi. Ama size hükmeden bu duyguları tanıyamaz, ne zaman, nerede, nasıl ortaya çıkacağını bilemezsiniz. Bir aşk, bir öfke, çıldırıcı bir kıskançlık, dayanılmaz bir özlem, bazen karanlıkların içinden çıkıp sizi esir alabilir. Bazen bir başka insan için kendinizden vazgeçebilirsiniz bazen öfkeyle kamaşır içiniz. Yitirmenin ne olduğunu biliyorum. Yaşadığımız aşklar hayatımızı değiştiriyor. Yapılan hatalarda değişen hayatı bir kez daha değiştiriyor. Savruluyoruz… Hayata ne ile başlarsan başla elinde çok az şey kalıyor. Gurur ve aptallık.  Kaç kez yaşadığımız anın değerini bilmediğimiz için geleceği reddetmişizdir, kaç kez kıymetini anlayamadığımız bir anda yaşadığımızdan çok parlak olabilecek bir geleceği elimizden kaçırmışız.”
Editör: TE Bilisim