Yaşadığımız Türkiye coğrafyası, özellikle tarımsal üretim açısından dünyanın tarıma en uygun ve en önemli coğrafyalarının başında gelmektedir. Dört mevsimi yaşayan, üç tarafı denizlerle çevrili, iç gölleri ve akarsuları olan ve dünyanın en zengin biyoçeşitliliğine sahip ülkelerden birisidir. Bununla birlikte, yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucunda, onbin yıl önce ve insanlık tarihinde tarımın ilk yapılmaya başlandığı coğrafyalardan birisinin Anadolu coğrafyası olduğu belirtilmektedir. Ancak, günümüzde ülkemizde uygulanan yanlış(!) tarım politikaları sonucunda tüketiciler her geçen gün gerekli olan tarımsal ürünlere ve gıda maddelerine erişmekte zorlanmakta, gıda yoksulluğu giderek artış göstermektedir. Kimler için yanlış, kimler için doğru! Yazımızın başlığını “Yanlış Tarım Politikaları Sonuçlar ve Çözümler” şeklinde belirttik. Ancak, şu soruyu sorabiliriz: Bu başlık, kimler için yanlış, kimler için doğru? Ülkemizin tarımsal üretimine hakim olan endüstriyel tarım şirketleri, emperyalist tarım, tohum ve gübre şirketleri, çeşitli tarımsal ürün ve tarımsal girdi ithal ve ihraç eden şirketler, lobiler için bu başlık yanlış bir başlıktır. Çünkü onlar kendi durumlarından, konumlarından ve işlerinden son derece memnundurlar. Mevcut tarımsal politika ve uygulamalardan yüz milyonlarca, milyarlarca para kazanıyorlar. Bu alanın kaymağını yiyorlar. Bu alanı, yani tarımı, karlarını ve kazançlarını daha da arttırmak için istedikleri gibi yönlendiriyorlar, belirliyorlar. Peki, kaybedenler kimler oluyor? Aç kalanlar, yeterli tarımsal ürüne ve gıdaya erişemeyenler kimlerdir?  Yeterli ve sağlıklı tarımsal ürüne ve gıdaya erişemediği için yetersiz, dengesiz ve sağlıksız beslenenler kimlerdir? 80 milyondan fazla halk kesimi, tüketici kaybedenler oluyor. Doğaldır ki, kaybeden, zarar gören, yeterli ve sağlıklı tarımsal ürün ve gıdaya erişemeyen halk kesimleri ve tüketiciler için mevcut tarımsal politikalar ve uygulamalar yanlış olduğu için başlık doğrudur. Tarımsal üretime genel bakış Tarımsal üretimde hemen her yönden bir gerileyiş, bir düşüş görülmektedir. Hemen her tarımsal üretim veya ekilen alanda bir azalma söz konusudur. TÜİK İstatistiklerine göre, 2005 yılından 2017 yılının sonuna kadar toplam tarım alanı 41 milyon 223 bin hektardan 38 milyon 2 bin hektara, ekilen tarım alanı ise 18 milyon 5 bin hektardan 15 milyon 2 bin hektara düşmüştür. Aynı yıllar içerisinde kuru baklagillerde, tahıllarda, yağlı tohumlarda, yumru ve kök sebzelerde ve diğer sebzelerde kişi başına üretim miktarı son derece azalmıştır. Bununla birlikte, 2005’den 2017 yılına kadar yerli sığır, manda, tiftik keçisi, at, eşek, katır, deve sayısında büyük azalmalar olmuştur. Tarımsal Pazar kimlerin elinde Tarımsal ürünler çiftçiden tüketiciye en az 4-5 kat pahalı ulaşıyor. Kaybedenler küçük çiftçiler ve tüketiciler oluyorlar. Tarımsal ürün pazarı, aracılar, spekülatörler, büyük market zincirleri ve tekelci kuruluşlar egemenliğinde yönlendiriliyor. Toptancı hallerine mafya egemendir. Bu durumu önleyecek hiçbir yasal düzenleme yoktur. Ne yazık ki, ne küçük çiftçiler ne de tüketiciler bu konuda örgütlenmiş değillerdir. Küçük çiftçiler darbe yedi Küçük çiftçilerin satın aldığı gübrenin, tarım için kullandığı malların ve girdilerin fiyatlarının çok pahalı olması ve bu alanda desteklenmemesi ya da yeterince desteklenmemesi nedeniyle zor durumdadırlar. Diğer taraftan, tekellerin, aracıların, büyük market zincirlerinin çiftçinin ürününe çok düşük fiyat vermeleri nedeniyle, çiftçilerin mağduriyetleri iyice artmaktadır. Kuru baklagiller, tahıllar, yağlı tohumlar, meyveler, sebzeler, canlı hayvanlar, süt ürünleri ve balıkta 2002 yılından 2018 yılı sonuna kadar ithalatın çok büyük miktarda artması hem yerli üretime hem de küçük çiftçiye büyük zarar vermiştir. Ayrıca, küçük çiftçilerin üretim kooperatiflerinde örgütlenmemiş olması, tek tek zayıf ve çaresiz durumda kalmalarına neden olmuştur. Bu durum, küçük çiftçi sayısının azalmasına yol açmıştır. Çiftçi sayısı 2002 yılında 2 milyon 588 bin 66 kişiden 2017 yılında 2 milyon 132 bin kişiye düşmüştür. Yani, çiftçi sayısı 15 yılda 456 bin 175 kişi azalmıştır. Sermaye için değil, halk için tarım Ülkemizin ve halkımızın bugünü ve geleceği için, sermayenin ve emperyalist kuruluşların lehine, halkımızın aleyhine olan yanlış tarım politikalarının ivedilikle halkımızın lehine olacak şekilde değiştirilmesi gerekir. Tarımsal üretim, dağıtım ve tüketim alanlarında söz, yetki ve kararın halkımızda yani küçük çiftçilerde ve tüketicilerde olması için gerekli olan yasal ve idari düzenlemeler yapılmalıdır. Bunun için, bu gidişten zarar gören, bu gidişten olumsuz etkilenen tüm halkımızın, küçük çiftçilerin ve tüketicilerin “yeter artık” deyip, ayağa kalkmaları, örgütlenmeleri ve bu gidişten kurtulup “halkın tarımı”nı ayağa kaldırmaları gerekir.

Editör: TE Bilisim