Eyyam-ı Bahur sıcaklarının etkili olduğu ülkemizde hava durumu mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor.Yangının meydana geldiği bölgelerde  yağış olacak mı soruları gündemde yer alırken,  hava koşullarının yangına etkisini ve  haftalık hava durumuna dair bilgileri Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır ile konuştuk.

Yurt genelinde  sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde seyrederken, yangın bölgesindeki hava durumu da kontrolü zorlaştıran etkenler arasında yer alıyor. Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır, nemin yangınları frenleyen bir parametre olduğunu dile getirerek ‘’ Hem yüzeydeki bitki örtüsünün yanmasını geciktirir, hem de ağaçların dallarının tutuşma sıcaklığını arttırır.  Bunu daha iyi anlamak için sobaya atılan kuru ve ıslak odundan hangisinin daha hızlı yanacağını  gözlemleyebilirsiniz’’ açıklamasında bulundu.

Birçok ilde eş zamanlı olarak başlayan yangınlarda hava koşulları da yangının seyrini etkiliyor. Bu anlamda önümüzdeki günlerde yangınların yaşandığı illerde hava durumu nasıl olacak? Herhangi bir yağış beklenmekte midir?

 Bildiğiniz gibi hava tahminleri konusunda ülkemizdeki  tek yetkili ve sorumlu kuruluş Meteoroloji Genel Müdürlüğü’dür.  Bu nedenle MGM nin önümüzdeki 5 günlük tahmininde Orman yangınlarının yoğun olarak yaşandığı Muğla, Denizli, Isparta gibi yerleşim merkezlerinde yağış beklenmiyor. Antalya ilinde ise hava tahminlerine göre cumartesi günü gökgürültülü sağanak yağış bekleniyor.,

“NEM YANGINLARI FRENLEYEN BİR PARAMETREDİR”

Hava koşullarının özellikle sıcaklık ve nem düzeyinin yangınlara etkisi nedir?

 Özellikle Akdeniz bölgesi için; hava sıcaklığının 40 derece olduğu ve bağıl nemin  % 20 nin altında olduğu zamanlarda orman yangını için risk oluşmaktadır.  Kaldıki şu anda yangın bölgesinde hava sıcaklıkları 40 derecenin üstünde ve bağıl nem % 5-10 arasında bir değerdedir.

Fön rüzgarları denildiği zaman  anlaşılması gereken şudur:  Özellikle dağların denize paralel olarak uzandığı Akdeniz ve Karadeniz bölgelerimizde nispeten daha nemli olan hava kütlesinin dağın bir yamacını aşarken nemini bırakarak  diğer tarafa kuru olarak geçen hava kütlesinin sıcak ve kuru olarak diğer yamacı etkilemesidir.

Fön rüzgarları kuru ve sıcak olduğu için yüzeydeki bitki örtüsünü hızla kurutur ve yangın riskini artırır.

Manavgat yangınında  Toros dağlarının İç Anadolu Bölgesine  bakan kesimlerinden gelerek dağları aşan kuru ve sıcak kuzeyli rüzgarların etkisi ile yangınla mücadele güçleşti.

Nem yangınları frenleyen bir parametredir. Hem yüzeydeki bitki örtüsünün yanmasını geciktirir, hem de ağaçların dallarının tutuşma sıcaklığını arttırır.  Bunu daha iyi anlamak için sobaya atılan kuru ve ıslak odundan hangisinin daha hızlı yanacağını  gözlemleyebilirsiniz.

EYYAM-I BAHUR SICAKLIKLARI

Türkiye’nin yazın en sıcak günlerinin yaşanacağı "Eyyam-ı Bahur" sıcaklarının etkisine gireceği söyleniyor. Tam olarak neyi ifade ediyor Eyyam-ı Bahur?

 Eyyam-ı Bahur, yaz mevsiminin en sıcak ve boğucu günlerine verilen Arapça kökenli Türkçe sözcüktür. Kuzey yarımkürede, temmuz ve eylül tarihleri arasında yaşandığı kabul edilmektedir.

Ülkemizde ağustos ayının ilk haftalarında karşılaşıldığı söylenen Eyyam-ı Bahur'un 1-8 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştiği düşünülmektedir.

“KAYBEDİLEN HER BİR AĞAÇ İNSANOĞLUNUN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELESİNDE  DE VERDİĞİ KAYIPTIR”

Son olarak benim sormayı unuttuğum sizin eklemek istediğiniz herhangi bir konu var mıdır?

Hem ülkemiz hem de kuzey yarı küre, orman yangınları açısından ne yazık ki kötü bir süreçten geçiyor.Sibirya,Türkiye,Yunanistan,İtalya, Fransa, İspanya orman yangınları ile mücadele ediyor. Ülkemizde de Antalya, Muğla, Denizli, Isparta yoğun orman yangınlarına maruz kalan illerimiz.

Ormanlar insanoğlunun iklim değişikliği ile olan mücadelesinde elindeki en önemli enstrümandır.  Dünyanın neresinde olursa olsun bırakın bir ormanı, bir ağaç kesilse, bir ağaç yansa bunun bedelini tüm insanlık öder.

Yaşamımız boyunca atmosfere saldığımız CO2 emisyonlarını absorbe eden sadece iki temel kaynağımız var. Karasal ekosistem yani ormanlarımız ve deniz ekosistemi yani okyanuslar.

Karasal ekosistem ve okyanuslar CO2 absorbe işleminde tamamen entegre bir sistem olarak hareket eder. Yani biri zayıflarsa diğeri de zayıflar.Bugün karasal ekosistemler gerek yangınlar, gerekse kesimler nedeniyle ne yazık ki hızla daralıyor.

Ağaçlar ve dolayısıyla ormanlar şehirlerin, ülkelerin, kıtaların değil tüm insanlığın ortak malıdır. Bu nedenle Amazonlarda ticari nedenler ile kesilen ağaçlardan “bana ne“ diyemiyoruz. Avustralya’da Sibirya’da Kanada’da Amerika’da Avrupa’da kısaca dünyanın neresinde olursa olsun yanan ormanlardan “ bana ne “ diyemiyoruz. Kaybedilen her bir ağaç insanoğlunun iklim değişikliği ile mücadelesinde kaybettiği bir mevzi olarak kabul edilmelidir.

Bizim bakış açımıza göre gerek ülkemizde gerekse dünyada yanan ormanların hiçbiri bugün dünya üzerinde yaşayan insanların kendi eliyle diktiği ağaçlardan oluşmamaktadır. Hepsi atalarımızın bize emaneti olarak kabul edeceğimiz varlıklar. Dolayısıyla bizler de bırakın bu emaneti gelecek nesillere aynen aktarmayı artan nüfus nedeniyle bu emanetin üzerine  yeni yeni orman alanları ekleyerek iletmek durumundayız.

Dünyanın neresinde olursa olsun tüm insanlar ağaçların ve ormanların insanlığın ortak malı olduğunu  bilerek hareket etmeyi öğrenmek zorundadır. Ağaçlar  görsel güzellik olmasının yanı sıra bir anlamda da insanoğlunun da yaşam güvencesi, geleceğidir.

(Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)

Editör: TE Bilisim