Soğuk Ankara günlerinde okunacak kitaplar arasında ikinci perdemizi, dünkü gibi yine Yasmina Khadra ile açıyoruz. Bu kez kitabımız, “Saldırı”… Bu arada şunu hemen belirteyim, Yasmina Khadra kadın değil. Gerçek adı Mohamed Moulessehoul olan Khadra’nın, geçmişteki askeri kariyeri ve köktendinci muhalefete eleştirel yaklaşımı adını değiştirmesinde önemli rol oynuyor. Khadra, 1955 Cezayir doğumlu. 36 yıl bir fiil görev yapmış ve binbaşı rütbesinden emekli bir asker. Eserleri 14 dile çevrilen ve 25 ayrı ülkede yayınlanan Yasmina Khadra, insanlığın zaferi için usanmadan çağdaş militan tarihi araştırıyor: Tel Aviv’in insan kaynayan restoranlarından birinde, bir kadın, hamile elbisesinin altına gizlediği bombayı patlatır. Arap asıllı İsrailli Dr. Emin, gün boyunca korkunç saldırının sayısız kurbanını ameliyat eder. Gecenin bir yerinde, onu acilen hastaneye çağırarak, saldırıda paramparça olan bir cesedin karısına ait olup olmadığını teşhis etmesini isterler. Emin, acı gerçekle yüz yüze gelir. Karşısındaki beden, karısına aittir. Daha acısı, intihar saldırısını gerçekleştiren ve aralarında çocukların da bulunduğu onlarca insanın ölümüne neden olan da 15 senelik karısıdır. Patlama, Dr. Emin’in 15 yılda yarattığı sırça köşkü de tuzla buz etmiştir. “Neden” sorusunu kendine sorarken, posta kutusunda faturalar arasında küçük bir zarf dikkatini çeker. Zarfın üzerindeki el yazısı karısı Sihem’e aittir. Hızla zarfı açar, okumaya başlar: “Mutluluk paylaşılmadıkça neye yarar Emin, aşkım? Senin sevinçlerinin olmadığı yerde benim sevinçlerim sönüyordu. Sen çocuklarımız olsun istiyordun, bense onları hak etmek. Vatanı olmayan hiçbir çocuk güvende değildir... Bana darılma. Sihem...” Bu aslında Doğu ile Batı’nın sağır diyalogunun da başladığı andır. Dr. Emin, “Neden böyle bir şey yaptı” sorusu tekrarlar zihninde. Çıkmazlarda ağlamak ister. Ancak “erkekler ağlamaz” öğretisi onu hep tutar. Ta ki babasının, “Erkek adam ağlamaz diyen, insan olmanın ne ifade ettiğini bilmiyor demektir” sözlerini anımsayana kadar. İsrail-Filistin sorunun tam göbeğinde yaşayan ama tatılı hayatı nedeniyle bir ulusun yaşama mücadelesini ve kan deryasını görmezden gelen Dr. Emin, yaşamın anlamını aramaya koyulur. Bir dedektif gibi karısının izini sürmeye başlar. “Pirüs Zaferi” İsrailli ve Filistinli dostlarının “bu işin peşini bırak” uyarılarına aldırmaz. Takip, kimsenin işine gelmemektedir. Dr. Emin, ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilir artık. İsrail sınırlarına girdiğinde polisler tarafından gözaltılar ve bitmeyen sorularla karşılaşır. Filistin tarafındaysa yine dışlanma ve gözaltı vardır. Filistinli bir direniş liderinin, “Gördüğünüz çocukların hepsi savaştan son derece nefret ediyorlar. Çünkü her gün içlerinden biri hayatının baharında, bir düşman mermisi tarafından öldürülüyor. Onlar da cerrah, şarkıcı, sinema oyuncusu olmak isterlerdi. Hayaller kovulduğunda ölüm en son kurtuluş oluyor” sözleri, karısının kendini havaya uçurmasının ardındaki gerçeği gösterir. Artık, İsrail pasaportu alarak tüm olanları görmezden gelen ve sadece kendi mutluluğunu düşünen biri olmaktan utanmaktadır. Doğduğu, büyüdüğü köyü son kez görmek ister. Geçmişiyle hesaplaşmaya gider. Köyünde, oyun oynadığı yerde karşılaştığı babasının arkadaşı bilge bir Yahudi ise gerçeği ona olanca çıplaklığıyla özetler: “Yahudi, rüzgâr gibi hür, Yehuda Çölü gibi ele geçirilemez doğmuştur. Bir duvar. Ne ifade ediyor? Aslında her Filistinli Yahudi biraz Arap’tır ve her İsrailli Arap da biraz Yahudi olduğunu inkâr edemez. O zaman neden aynı kan bağında bu kadar kin var?” Takip, Dr. Emin’in yanında patlayan bir başka bombayla yeni bir boyut kazanır. Dr. Emin, annesinin sesini duyar: “Çocuk koş…” Çocuk, endişelerinden kurtulmuşçasına, ışık saçan yüzü, sevinç dolu gözbebekleriyle kollarını çırparak dağ sırtlarına doğru koşar. Babasının sesiyle sürüklenerek gökyüzüne doğru yükselir: “Son gömleğine kadar her şeyini alabilirler. Ancak elinden alınan dünyayı yeniden keşfetmek için hayallerin daima sende kalacaktır…” Aslında patlayan sadece bir bomba ya da bombalar değildir. Artık bu, İsrail ve Filistin kardeşliğini dinamitleyenlerin “Pirüs Zaferi”dir. Kitabı bitirdiğinizde kendinizle öylece kalakalacaksınız. Bir yanınız Habil ile Kabil’i düşünürken diğer yanınız Dr. Emin’in, İsrailli Dr. Kim’i bir kez bile öpememesine hayıflanacak.  

Editör: TE Bilisim