Özel Haber: Türkan Çatal Yıldız

Ressam Bülent Aytaç, İmge Günlüğü isimli resim sergisini Emin Antik Sanat Galerisi’nde sanatseverlere buluşturdu. Çalışmalarına ilişkin gazetemize konuşan Aytaç, İmge Günlüğü’nde yer alan eserlerle tuvale bir günlük tutar gibi yaşadıklarını, okuduklarını, izlediklerini resmettiğini söyledi. Kendisini anlatan sanatçının aslında insanlığı anlattığına da değinen Aytaç, “Hepimiz insanlık okyanusunun birer damlasıyız. Aslında hepimiz aynıyız. Dertlerimiz, tasalarımız, zayıf yönlerimiz… Dolayısıyla sanatçının anlatabileceği şeylerden birsinin de kendisi olduğuna inanıyorum” dedi.

Ressamların ve sanatçıların yaşadığı sorunlara ilişkin konuşan Aytaç, Türkiye’de sanat galerisi sayısının çok az olduğuna değindi. Aytaç, “Galeriler devlet yardımı almalı. Galeriler aslında kültürel müzeler gibi kamu hizmeti veriyor. Kamu yararına çalıştıkları halde kamu desteği göremediği için çok fazla ticari alan haline geldi. İyi, cesur sanatçı kendisine galerilerde yer bulamıyor. Sanatçı düşünsel ve zihinsel olarak birtakım riskler alıyor ama galeriler aynı riski alamıyor.” dedi.

“ESAS HEDEFİM RESİM YAPMANIN KENDİSİ”

Sizin gözünüzden Bülent Aytaç kimdir?

Bülent Aytaç öncelikle bir sanatsever. Benim sanata başlamam da sanatseverlikle oldu. Ben herkes gibi resim yaparak değil de galerileri gezerek, okuyarak resme başladım. Amcam 70’li yıllarda çok iyi yağlı boya resimleri yapardı, onu izlerken hayranlık duyardım. Sanata hayranlık duymam da böyle başladı. Ressamların bir sanat ansiklopedisini okumaya başladım ve ortaokul yıllarında da Zafer Çarşısı Galerisindeki resim sergilerine gider, müzeleri gezerdim. Üstelik tüm bunları tek başıma yapardım. Buradan hareketle tekrar ediyorum ki Bülent Aytaç profesyonel ressamlığının yanı sıra bir sanatseverdir. Şu da var ki profesyonel ressamım ama ressamlığı her zaman amatör ruhla yapıyorum, çünkü benim esas hedefim resim yapmanın kendisi. Bundan dolayı da resim yaparken mutlu oluyorum. 

“TUVALLERE TUTUNMUŞ NOTLAR”

İmge Günlüğü serginizden bahsedebilir misiniz?

İmge Günlüğü sergimde son 7 ayda yaptığım resimleri sergiliyorum. Tuvale bir günlük tutar gibi yaşadıklarımı, okuduklarımı, izlediklerimi resmettim. Dolayısıyla tuvallere tutunmuş notlar, günlükler diyebiliriz, bundan dolayı da adını İmge Günlüğü koydum. 

Benim resimlerim varoluşçuluk felsefesi ile yapılmış resimler ve hep insanı merkeze alıyorum. Konu bir kedi bile olsa bir insanın bakış açısından resimlenmiş bir kedi oluyor ve benim konuya kendimi koyduğum eserler yer alıyor. Mesela ben sergimde yer alan kedi resmini olduğundan daha büyük yaptım ve bugüne kadar kedinin resimlenmiş geleneksel tarzından farklı olarak da biraz da hırçın resmettim. Veyahut kendisi ile baş başa kalmış, denizi seyreden, metroyu bekleyen insanları çizdim. Yani herkesin kendi hayatından bir şeyler görebileceği bir günce yarattım. Bir berber sahnesini düşünelim örneğin. Sinop’ta çok eski bir berberde tıraş olan babamla berberin görüntüsünden yola çıkarak onu resmettim. Uzun yıllar sahne tasarımı ile uğraştım, buradan yola çıkarak Keşanlı Ali Destanı müzikalini resimledim. Çocukluluğumun geçtiği Ankara, Ulus bölgesinin resmini yaptım. Maden işçilerini çizdim ama maden işçilerinin iş mesaisi dışındaki can yoldaşlıklarını çizdim. Özetle sergimde herkes kendinden bir şeyler bulacaktır. 

Ben tuvalin başına geçtiğimde bir şeye karar vermem. Tuvalin başına geçince içimden geçen duyguları çizerim. Bu da bir duygu boşalımı şeklinde gerçekleşir. Sanat çok da planlı programlı olan bir şey değildir, insanın duyguları onu bir noktaya getirir. Son 7 yılda da İmge Günlüğü süreci ortaya çıktı.

SANATÇI KENDİSİNİ ANLATIR”

Resim yaparken kendinizi mi önceliyorsunuz yoksa resimlerinizi izlemeye gelecek sanatseverlerin duygularını mı?

Hepimiz insanlık okyanusunun birer damlasıyız. Aslında hepimiz aynıyız. Dertlerimiz, tasalarımız, zayıf yönlerimiz… Hemen hemen hepimiz aynı şeyleri hissediyoruz. Dolayısıyla sanatçının anlatabileceği şeylerden birsinin de kendisi olduğuna inanıyorum. Kendisini anlatan da aslında insanlığı anlatır. En azından benim gözlemlerim bu şekilde. Ben de benden olan bir şeyleri aktarmaya çalışıyorum. Kendimi öncelememin sebebi de izleyici. Bunu yaparken çok bireysel olarak kendimi öncelemiyorum. Resimlerimde beni ben yapan özelliklerimden değil de insani özelliklerimden yola çıkarak kendimi öne alıyorum.

“AMAÇ SADECE PARA KAZANMAK OLMAMALI”

Türkiye koşullarında sanat yapmak biraz zor. Maddi ya da manevi karşılığını almak biraz güç. Bu noktada genç yeteneklere hangi önerilerde bulunmak istersiniz?

Öncelikle genç yeteneklere söyleyeceğim şey sanattan bir gelir elde etmek hemen olacak bir şey değil. Mesela 10 yıl ya da daha fazlası bir süre hiçbir şey almadan vermeniz lazım. Dolayısıyla diğer alanlara benzemeyen bir alan. Öncelikle kişinin kendisini resimde var etmesi gerekiyor. Bunu ise sürekli sergi açarak, resim yaparak yapabilir. Günümüz koşullarında da bunu herkes başaramıyor ne yazık ki. Resim sadece boyamak değil, disiplinler arası bir konu. Eğer kişi ressamsa resmin yanında siyaset, sinema, edebiyat, psikoloji, felsefe, din gibi birçok alandan da anlaması gerekir. Ressamın özellikle entelektüel olması gerekir. Resim zor bir alan, bu alanı seçecek kişinin çekeceği çileye âşık olması lazım. Bundan dolayı da sevmeden de yapılacak bir şey değil. Amaç sadece para kazanmak olmamalı.

Resim sanatını hangi noktada görüyorsunuz? Türkiye resimde ilerleme kaydedebiliyor mu?

Ne yazık ki sanat çok sığlaşarak ilerliyor. Özellikle Türkiye’de bu konuyla ilgili yazan, sanat eserini yerli yerine koyan, neyin sanat eseri olup olmadığını belirleyen, yol gösteren eleştirmen sayısının az olması temel neden. Şu da var ki sanat yazarlarının yazdıkları da okunmuyor. Biz nasıl sadece para için resim yapmıyorsak gerçek sanatçıların da sadece para için yazmamaları lazım. Sanat yapmak biraz da Don Kişot olmaktır. Eleştirileceğini bile bile bir umudun peşinde koşmaktır. Bu anlamda Türkiye’de son yıllarda çok sığ, yüzeysel, dekoratif işler yapıldığını düşünüyorum. Kendisine ressam diyen çoğu kişi fotoğraf boyuyor. Çok az insani imge barındıran resimler yapılıyor. İnsanlar hemen para kazanmak, şöhret olmak derdinde. Sanat biraz da insani bir şeydir. Bir şey eklemek ya da çıkarmak, bir modelin büyük ya da küçük olması bir hata değildir. Bunlar sanatın gücünü, sanat eserinin etkisini artırır. Bunlar sanatın en temel sorunları. Şu an mükemmeliyetçilik, albeni almış başını yürüyor ve eserler mobilyaya dönmüş durumda. Tabi ki Türkiye’de iyi işler de yapılıyor ama özetle Türkiye’de ve dünyada yapılan sanatı iyi bulmuyorum. Türkiye’de yüzeysel işlere gereğinden fazla değer veriliyor. Galeri takip edenler benim ne demek istediklerimi anlayacaklardır. 

“GALERİLER RİSK ALAMIYOR”

Sanat galerisi konusunda ressamların sıkıntı yaşadıklarını biliyoruz. Neler demek istersiniz?

Galeriler devlet yardımı almalı. Galeriler aslında kültürel müzeler gibi kamu hizmeti veriyor. Kamu yararına çalıştıkları halde kamu desteği göremediği için çok fazla ticari alan haline geldi. İyi, cesur sanatçı kendisine galerilerde yer bulamıyor. Sanatçı düşünsel ve zihinsel olarak birtakım riskler alıyor ama galeriler aynı riski alamıyor. Sanat galericilerinin çoğu bu işe el atmış tüccarlar. Galeri sahibi kişi kendini de yetiştirememişse sanatçı derdini anlatana kadar beli kırılıyor. Sanat galerileri devletten belli oranda destek alsa kendi yağında kavrulur, belirli riskleri de alır ve galeri sayısı da artar. Avrupa ülkelerine göre sanat galerileri Türkiye’de çok az. Yurtdışında herhangi bir şehre gittiğinizde mutlaka galeri görürsünüz, ama Anadolu’nun herhangi bir şehrinde sanat galerisi göremeyebilirsiniz. Bizim bunu bütün Anadolu’ya yaymamız gerekir. Bir sergi Ankara’dan Kars’a kadar her yeri gezmeli örneğin. Sergileri birkaç şehre ve birkaç şehre sıkıştırıyoruz. Ankara Başkent olduğu halde sanat galerisi 20’yi geçmez. 

Şu da var ki Türkiye’de sanat eseri alınıp satılan da bir şey. Ben her zaman bir resmin alınıp bir duvara asılması, izlenilmesi taraftarıyım. Oradaki duyguyu, ne olduğunu hisseden kişinin duvarında olsun isterim. Sanat eseri sürekli bakabileceğiniz bir eserdir, bitmemiştir, sanatsever onu zihninde tamamlar. Sanat eseri içinde biraz yabancılık barındırır, yani tanımlanmamıştır. Eğer bu tuhaflığı hissetmiyorsanız o çok çabuk tüketilir ve bir süre sonra sıradanlaşır. 

Eklemek istedikleriniz var mı?

Sizlerin ilgisine çok teşekkür ederim. Kültür sanat haberlerinin daha çok yapılması lazım. Biz kültürel altyapısı çok iyi olan bir milletiz. İnsanımız güzeli seviyor. Sanatın daha çok haberi yapıldığı zaman yavaş yavaş bir ilginin oluşacağını da düşünüyorum. Bundan dolayı sizlere çok teşekkür ediyorum. 

Editör: TE Bilisim