Avrupa İklim Eylem Ağı ile Türkiye’nin iklim politikalarını ve Türkiye genelinde yaşanan kuraklığı konuştuk. Türkiye’nin kuraklaşmaya sürüklendiğine dikkat çeken Avrupa İklim Eylem Ağı (Climate Action Network Europe), Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz, bunun sürpriz olmadığını belirtti. Katısöz, Türkiye’nin biran önce önlem alması gerektiğine de vurgu yaptı.

Özlem Katısöz, “Türkiye’nin iklim modellemeleri değişimlerin yaşanacağını, Türkiye coğrafyasının kuraklaşacağını gösteriyor. Yani bu durum sürpriz değil. Yapmamız gereken bundan ders çıkarmamız. Öncelikle iklim değişikliğine duyarlı sektörlerimizin (örneğin tarım, balıkçılık, turizm) ve kentlerimizin dayanıklılığını artırmalıyız ve iklim krizini derinleştirecek kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıta dayalı sektörlerin dönüşümü için politika geliştirme ve uygulamaları hayata geçirmeliyiz” dedi.

İlk olarak küresel düzeyde yaşanan iklim değişikliğinden bahsedebilir misiniz?

İklim değişikliğinin nedeni sera gazlarının atmosferde birikmesi. Bu birikim ormanların, toprağın ve denizlerin tutabildiğinden fazla miktarda olduğunda ve kürenin etrafını bir örtü gibi örttüğünde küresel ortalama sıcaklıklar artıyor ve buna bağlı olarak iklim rejimi değişiyor. İklim ve enerji politikaları çok yakından ilintili, çünkü iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının çoğu fosil yakıt dediğimiz enerji kaynaklarını tükettiğimizde çıkıyor. Örneğin Türkiye’de 2018 yılında salınan sera gazlarının yüzde 70’i enerji kaynaklı: Elektrik üretimi, evlerimizde ofislerimizde ısınma, araç yakıtı olarak tükettiğimiz fosil yakıtların yanması ile bu gazlar salınıyor.

İklim meselesi 1990’lardan beri uluslararası politikanın gündeminde ancak 2015 yılı bir dönüm noktası oldu. Paris’teki İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Toplantısı’nda (UNFCCC COP21) devletler bir araya geldi ve uluslararası İklim politikaları açısından önemli bir karar vererek Paris Anlaşması’nı imzaladı. Bu anlaşmaya göre küresel ortalama sıcaklıkların 2 hatta 1,5 derece ile sınırlandırılması gerekiyor. İklim değişikliğinin etkilerini aşırı hava olayları, kuraklık vb. etkilerle şimdiden yaşıyoruz, eğer sıcaklık artışı sınırlandırılmazsa, ekstrem sıcaklıklar, denizlerin sağlığı, tür ve ekosistem kayıpları açısından insanlığı zor bir dönem bekliyor.

“ÜLKEMİZ CİDDİ BİR KURAKLIK RİSKİ İLE KARŞI KARŞIYA”

Özelde Türkiye’yi konuşacak olursak Türkiye bu noktada nerede yer alıyor?

Türkiye, Akdeniz Havza’sında yer alması nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunuyor. Murat Türkeş, Ömer Şen gibi bilim insanları tarafından yapılan modellemelere göre ülkemizin iç bölgelerindeki kurak iklim özellikleri gösteren bölgeler genişleyecek, daha nemli kıyı iklim özellikleri gösteren alanlar daralacak. Ülkemiz ciddi bir kuraklık riski ile karşı karşıya. Türkiye’nin güney bölgelerinde yağışın azalacağı, kuzey bölgelerinde ise bir miktar artabileceği öngörülüyor.

İklim Değişikliği Performans Endeksi’ne göre, “Hiçbir ülke yeterince iyi değil, Türkiye zayıf, AB ise yol ayrımında”. Bunu biraz açabilir misiniz?

İklim Değişikliği Performans Endeksi, küresel ölçekte sera gazı emisyonlarının yüzde 90'ını oluşturan 57 ülkenin (ve AB’nin bütün olarak değerlendirildiği durumda) iklimi koruma yönündeki performansını değerlendiriyor ve ülkeler arasında karşılaştırmalar sunuyor. Değerlendirme dört farklı kategoride yapılıyor: Sera gazı emisyonları, yenilenebilir enerji, enerji tüketimi ve iklim politikası.

Endekse göre hiçbir ülke Paris Anlaşması'nın hedefleriyle uyumlu bir yolda ilerlemiyor ve tüm kategorilerde iyi performans göstermediği için sıralamada ilk 3 boş. Bu nedenle endeks 4. sıradan başlıyor.

İsveç (4. sırada, "yüksek" kategoride) üst üste dördüncü kez iklimin korunması kapsamındaki uluslararası liderliğini koruyor. Ancak İsveç’in de iklim değişikliğiyle mücadelede bir "rol model" olduğunu ileri sürmek mümkün değil. AB’deki emisyon hedefleri konusundaki ilerici pozisyonu, Yeşil İklim Fonuna katkısı sayesinde yüksek puan alırken hala enerji tüketimi çok yüksek olduğu için üçüncü kategoriden iyi not alamıyor. Genel sıralamada İsveç’i İngiltere (5.) ve Danimarka (6.) takip ediyor. En kötülerden biri olan ABD ise Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi, ulusal iklim hedefleri konusundaki eksikleri, kişi başı sera gazı salım miktarları nedeniyle zayıf not alıyor.

Bir bütün olarak Avrupa Birliği'ne baktığımızda, endeks Birliğin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamındaki ilerleyişin ülkeler arasında homojen şekilde gerçekleşmediğini gösteriyor. İskandinav ülkeleri, Portekiz ve bir bütün olarak değerlendirilen AB bloğunun performansı, diğer ülkelerle kıyaslandığında, üst sıralarda yer alıyor. Ancak Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği içerisinde iklim değişikliğiyle mücadelede yaşanan ilerlemenin aksi yönünde ilerliyor. Genel sıralamada AB, daha etkin iklim politikaları sayesinde geçen yıl bulunduğu 22'nci sıradan bu yıl 16'ncı sıraya yükseldi.

Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz

“İKLİM EYLEMİ TÜRKİYE İÇİN BİR MALİYET DEĞİL AVANTAJ”

Türkiye, İklim Değişikliği Performans Endeksi’nden zayıf not aldı. Peki, Türkiye’nin neler yapması gerekiyor? Alınabilecek önlemler neler olmalıdır?

Türkiye bu yılki İklim Değişikliği Performans Endeksi’nde geçen seneye göre 6 sıra yükseldi ve 42. sıraya geldi. Ülkenin hiçbir iklim politikası veya hedefi olmamasına rağmen bir önceki yıla göre sıralamasını biraz iyileştirmesinin nedeni muazzam yenilenebilir enerji potansiyeli ve mevcut trendler. İklim politikası olmamasından kastımız herhangi bir emisyon azaltın hedefi ya de ekonomisini karbondan arındırma planı olmaması.

Diğer yandan yenilenebilir enerji alanındaki olumlu gidişat, büyük ölçüde hidroelektrik santrallerden kaynaklanıyor. Oysa, Türkiye, güneş ve rüzgârdan elektrik üretiminin iletim-dağıtım sistemine ek yatırım yapmadan kolayca ikiye katlayabilecek, küçük bir yatırımla ise üç katına çıkarılabilecek büyük bir potansiyele sahip. Buna karşın, kömür hala ulusal enerji politikasının merkezinde duruyor.

Türkiye, iklim eylemine dair biraz daha çaba gösterse örneğin Paris Anlaşması’nı onaylasa, 2030’a kadarki emisyon azaltım hedefini yukarı yönlü şekilde revize etse, kömürden çıkış tarihi belirlese ve rüzgar ve güneşe dayalı bir enerji dönüşümü planı yapsa İklim Değişikliği Performansında daha üst sıralara kolaylıkla çıkabilir.

Zaten önemli bir ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği’nde de ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Avrupa, yeni kalkınma ekseni olan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile tüm üretim, tüketim ve ticaret mekanizmalarını iklimi merkezine alacak şekilde dönüştürüyor. Dolayısıyla iklim eylemi Türkiye için bir maliyet değil avantaj. İklim değişikliğinin toplumumuz ve ekonomimiz için faydalarını kabul edip bir an önce harekete geçmeliyiz.

Kış mevsiminde olmamıza rağmen neredeyse Türkiye’de hiç yağış olmadı. Türkiye’de bir kuraklığın yaşanacağından bahsediliyor. Siz neler demek istersiniz?

Daha önce de belirttiğim gibi iklim modellemeleri zaten bu tür değişimlerin yaşanacağını, Türkiye coğrafyasının kuraklaşacağını gösteriyor. Yani bu durum sürpriz değil. Yapmamız gereken bundan ders çıkarmamız. Öncelikle iklim değişikliğine duyarlı sektörlerimizin (örneğin tarım, balıkçılık, turizm) ve kentlerimizin dayanıklılığını artırmalıyız ve iklim krizini derinleştirecek kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıta dayalı sektörlerin dönüşümü için politika geliştirme ve uygulamaları hayata geçirmeliyiz.

Yağış olduğu zaman ise taşkınlara, sellere, hatta ölümlere neden oluyor. Dengesiz bir yağış söz konusu… Bunun nedenlerine ilişkin neler demek istersiniz?

Kuraklık, sıcaklık artışı gibi değişimlerin yanında iklim değişikliğinin etkilerinden biri de yaşadığımız aşırı hava olaylarının sayısının ve şiddetinin artması. Tabi sorun sadece iklim değişikliği ya da aşırı hava olaylarının artması ya da şiddetlenmesi değil. Bununla birlikte arazi kullanımı, ormansızlaşma, toprağın betonla mühürlenmesi de bu etkilerin neden olduğu zararı artırıyor. Dolayısıyla ormanların, doğal alanların korunması, kentlerde yapılı alan- doğal alan dengesinin gözetilmesi aşırı hava olaylarından kaynaklanan etkileri en aza indirecektir.  (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim