Türk Edebiyatı Dünya Edebiyat tarihini de adını yazdırmış ve değerli eserler vererek dünyada tanınmış yazar ve düşünürleri bulunan köklü bir edebiyattır. Biz gençlere düşen en önemli görev de kültürel değerlerimizin, edebiyatımızın zenginliğini gelecek kuşaklara taşımaktır. Her hafta köşe yazımda Türk ve dünya edebiyatının mihenk taşlarından olan yazarların hayatlarını aktarmaya çalışıyorum. Bu haftaki yazımda ise edebiyatımızın önemli değeri Ahmet Haşim var. Alıntıladığım bilgilere göre “ Ahmed Haşim Bağdat'ta doğmuştur. Ahmed Haşim’in babası mülkiye kaymakamlarından ve Bağdat'ın eski ve bilinen ailelerinden biri olan Alusizadelere mensup Ahmet Hikmet Bey; annesi ise yine Bağdat'ın ileri gelenlerinden Kahyazadeler'in kızı Sara Hanım'dır. Meşhur tefsir alimi Mahmud el Alusi Ahmet Haşim'in babasının dedesidir. Ahmed Haşim, babasının Arabistan vilâyetlerindeki memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili gördü. Ahmed Haşim aynı sebepten dil olarak da sadece Arapçayı öğrendi. Haşim, annesinin ölümü üzerine 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul'a geldi.   1897'de Galatasaray Sultanîsi'ne yatılı olarak verildi. 1907'de mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girdi. Bir taraftan da Mekteb-i Hukuk'a devam etti. Ahmed Haşim I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği (1914 - 1918) sırasında Çanakkale Cephesinde bulundu. Ayrıca Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. Ahmed Haşim 1924'te Paris'e, 1932'de de hastalığı sebebiyle Frankfurt'a gitti. Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan edebiyatçı, daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefise Mektebi'nde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye Mektebi'ndeki Fransızca öğretmenliği görevlerine ölünceye kadar devam etti. Ahmed Haşim 'in sanat ve edebiyata ilgisi Galatasaray Sultanîsi'nde başlar. Ahmed Haşim’in bilinen ilk manzumesi "Leyâl-i Aşkım" 1901'de "Mecmua-i Edebiyye"de yayınlandı. Bu dönemde Muallim Naci, Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin'in tesiri altında kaldı. Ahmed Haşim son sınıfta iken Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı bundan sonra kendi şahsiyetini gösterdi ve ilk şiirlerini kitaplarına almadı. Ahmed Haşim’in 1905 - 1908 yılları arasında yazdığı ve Piyâle kitabına aldığı "Şi'r-i Kamer" serisindeki şiirleri hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük telkin kabiliyeti ile dikkat çekti ve beğenildi 1909'da kurulan Fecr-i Âtî'ye girdi. Ahmed Haşim "Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek" prensibinden hareket eden Fecr-i Âtî grubunun yayın organı Servet-i Fünûn dergisinde şiirler yayınladı ve Servet-i Fünûn - Edebiyat-ı Cedide - topluluğuna yapılan hücumlara makaleleriyle katıldı. Ahmed Haşim 1911'de yayınlanan Göl Saatleri adlı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Atî dağıldıktan sonra siyasî ve edebî akımların dışında kendisine has bir şiir ve nesir anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı. Ahmed Haşim dış dünya gözlemlerini kendi prizmasından geçirerek anlatır; sonbahar, akşam kızıllığı ve karamsarlık önemli temalardır fıkraları, denemeleri ve gezi yazılarıyla da önemli bir yazardır. Ahmed Haşim’in düz yazılarında dili sade ve oldukça başarılıdır.”

Editör: TE Bilisim