Özel Haber: Kadir Gürhan

Yem fiyatlarının artmasıyla elindeki maliyetleri karşılayamayan et ve süt üreticisi mağdur. Yem ve süt desteğinden hemen sonra yem sanayisinin yüzde 30’un üzerinde zam yaptığını belirten Türkiye Damızlık Koyun, Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği (TÜDKİYEB) Başkanı Nihat Çelik, aracıların varlığına dikkat çekerek, haksız kazancın önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Çelik, “Devlet 1 TL prim vermeden bunlar kilo başına 10 TL zam yapıyorlar Asıl önemli olan bu rant çarkını çürütmektir, bunun önüne geçmektir. Eskiden yılda bir zam yapılırdı, şimdi ise ayda bire, sonra da haftada bire indirildi. Baktılar kimse sesini çıkarmıyor, her gün zam yapmaya başladılar. Bunlara müdahalenin yerinde ve zamanında yapılması gerekir” dedi. 

Et fiyatlarının bugünlerde artması gerektiğine işaret eden Çelik, ne hikmetse fiyatların düştüğünü ve girdi maliyetlerinin ise arttığını söyledi. Çelik, “fiyatlar her gün biraz daha dibe vuruyor. Nedenine gelince; çünkü insanların alım gücünün düşmesiyle beraber et tüketimi azalıyor ve üretim çoğalıyor. Tüketim olmadığı için fiyatlar kendiliğinden günden güne aşağıya iniyor. Yetiştiricinin şuan ki durumundan bahsediyorum, rastgele söylediğim bir şey değil. Yetiştiriciler zarar ederken, aracılar kurduğu çark ile kazanmaya devam ediyor. Dolayısıyla bu tablo ortadayken et fiyatlarında şu an herhangi bir artış beklemiyoruz” diye konuştu. Gazetemize et ve süt gündemine dair açıklamalarda bulunan Çelik, sorularımıza şu cevapları verdi. 

“ET FİYATLARINDA HERHANGİ BİR ARTIŞ BEKLEMİYORUZ”

Et ve süt üretiminde herhangi bir artış bekliyor musunuz? Önümüzdeki günlerde nasıl bir tablo bizi bekliyor?

Et fiyatlarının bugünlerde artması gerekirken, ne hikmetse fiyatlar düşüyor ve girdi maliyetleri artıyor. Ancak fiyatlar her gün biraz daha dibe vuruyor. Nedenine gelince; çünkü insanların alım gücünün düşmesiyle beraber et tüketimi azalıyor ve üretim çoğalıyor. Tüketim olmadığı için fiyatlar kendiliğinden günden güne aşağıya iniyor. Yetiştiricinin şuan ki durumundan bahsediyorum, rastgele söylediğim bir şey değil. Yetiştiriciler zarar ederken, aracılar kurduğu çark ile kazanmaya devam ediyor. Dolayısıyla bu tablo ortadayken et fiyatlarında şu an herhangi bir artış beklemiyoruz. Koyun ve keçiden elde edilen sütün ana sütü ile eşdeğer olmasına rağmen, süt konseyi tarafından inek sütü için referans rakamları açıklanıyor ama koyun ve keçi sütü için bu referans rakamları açıklanmıyor. Buradan da anlaşılıyor ki, sanayici ve aracı kendi arasında bir lobi oluşturmuş, sütün referans fiyatını belirliyor. Bana göre üretici yine zarar ediyor. Özelikle inek sütünün litre fiyatı bana göre en az 8 TL olması gerekirken, halen 7,5 TL bandında seyretmektedir. Toplam süt üretimine gelince de, ülke genelinde gerçek olmamakla beraber yıllık TUİK’in verilerine göre 23 milyon ton süt üretimi yapılmaktadır. Bu süt üretiminin içindeki payımız 1,8 milyon ton olarak belirlendi. Bu payımızın gerçekle uzaktan veya yakından alakası yoktur. Çünkü bizim koyun ve keçiden elde ettiğimiz süt, ton olarak düşünüldüğünde 6 milyon tonun üzerindedir. Fakat bizim sütün referans rakamı belirlenmediği için zaten dönüşmüyor, merdiven altı satılıyor, günübirlik olarak komşusundan, akrabasından ve mahallesinden alan kişiler yoğurda dönüştürüyor. Bu rakamlar tutulmadığı için de gerçek veriler oluşmuyor. 

“REFERANS FİYAT BELİRLENMEDİĞİ İÇİN BİRİLERİ KENDİ RANTLARINA RANT KATIYOR”

Bugün özellikle ana sütü ile eşdeğer olan keçi sütünün litre fiyatı bana göre 15 TL olması lazım, İnek sütünün ise iki katı bir fiyata satılması gerekir. Süt konseyi halen referans fiyatlarımızı belirlemiş değil, biz bu konseylerin sektörümüze hiçbir katkısını görmedik. Bize hiçbir faydası da yok, ben her zaman söylüyorum, bugün tekrar ediyorum; ne kırmızı et konseyini ne de süt konseyini tanımıyorum. Bunlar amaçlara hizmet ediyor, sektörün derdi ve sorunlarıyla ilgilenmiyorlar. Eğer keçi sütü süt değilse, koyun sütü süt değilse, bunlar buna bir isim bulsunlar ya da kendi tabelalarının isimlerini değiştirsinler. Genel olarak düşünüldüğünde bize bir haksızlık yapılıyor, bir inkar vardır, görev ve sorumluluktan kaçma vardır. Acilen koyun ve keçi süt konseyinin kurulması gerekir. Çünkü küçükbaş hayvancılık, geçmişten günümüze kadar hep böyle hakir görülmüş, kendisine ailenin üvey evladı muamelesi yapılmıştır. Sektörümüz hak ettiği değeri bulacak, Bakanlığımızın da bu konuda olumlu adımlar atacağına canı gönülden inanıyorum. TUİK’in verileriyle her şey inek sütünün etrafında dönmüyor, belli bölgelerde sadece koyun ve keçi sütü tüketiliyor. Özellikle dondurmada keçi sütü olmazsa olmazımızdır ve yok pahasına satılıyor. Referans fiyat belirlenmediği için birileri kendi rantlarına rant katıyor. Dolaysıyla bu işin ne ahlaki ne de hukuki olduğunu düşünmüyorum. Özellikle keçi ve koyun sütünün değerinin bilinmesi lazım, sağlıklı ve dengeli beslenme açısından önemli olduğunu da belirtmek istiyorum. 

“İNSANLARIN BOĞAZINDAN UCUZ SÜT GİRMESİ İÇİN MALİYETLERİN DÜŞÜRÜLMESİ GEREKİR”

Öğrencilerimizin ve çocuklarımızın ucuza süt tüketebilmeleri için neler yapılabilir? Nasıl bir politika izlenebilir? 

Olaya sadece öğrenciler açısından değil, genel anlamda bakmamız gerekir. Genel olarak baktığımızda bütün gıda ürünleri içerisinde en ucuz olan yine et ve süttür. Alın terini döken, bütün zamanını harcayan üretici ürününü zaten zararına satıyor. Bunun altında bir fiyatın olması mümkün değildir ama tabi ki sosyal devlet anlayışı çerçevesinde okullara süt alınır ve ucuza verilir. Bu durum Mili Eğitim Bakanlığımızın inisiyatifinde olan bir şeydir, buna kendileri katkı sağlar ve sütü yüklü alır. İnek sütüne 1 TL prim desteği veriliyorsa, keçi ve koyun sütüne de 2 TL prim desteği verilmesi lazım ve maliyetlerin düşürülmesi gerekir. İnsanların sofrasına ve boğazına ucuz süt gitmesi için maliyetlerin düşürülmesi lazım. Bunun da olumlu olarak halka yansıyacağını düşünüyorum. 

“ESKİDEN YILDA BİR ŞİMDİ İSE GÜNDE BİR ZAM YAPILIYOR”

Süt ürünleri (özelikle peynir ve yoğurt) fiyatlarının sık sık artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hayvancılık konusunda izlenen politikaların buna etkisi nedir?

Sadece hayvancılık olarak düşünmememiz gerekir. Özelikle tarım politikalarının üretime dönüşmesi noktasında verilen desteklerin amacına ulaşması ve bunun döngüsünün olması noktasında, bu kararlar alınırken, bu işin bürokrasi ve saha ayağının birbiriyle uyuşması ve projelerin sahada uygulanabilir olması lazım. Bugün verilen yem desteği ve süt desteğinin gecesinde yem sanayisi, helale haram katarak yüzde 30 veya yüzde 50 civarında zam yapıyor. Devlet 1 TL prim vermeden bunlar kilo başına 10 TL zam yapıyorlar. Asıl önemli olan bu rant çarkını çürütmektir, bunun önüne geçmektir. Devlet büyüktür, kimse devlet ile dalga geçmesin. Eskiden yılda bir zam yapılırdı, şimdi ise ayda bire, sonra da haftada bire indirildi. Baktılar kimse sesini çıkarmıyor, her gün zam yapmaya başladılar. Günlük yaptıkları zama da zam demiyorlar, güncelleme yaptıklarını belirtiyorlar. Zamlar almış başını gidiyor, dün aldığımız ürün ile bugün aldığımız ürünün fiyatı birbirini tutmuyor. Bunun önüne geçilmesi için devletimizden, özellikle Ticaret ve Maliye Bakanlığımızdan destek bekliyoruz. Bunlara gerekilen müdahalelerin yerinde ve zamanında yapılması gerekir. Bu konuda kalıcı çözüm; devletin birliklerin elini güçlendirerek, el birliğiyle bir yem fabrikasını kurdurarak insanların yem tedarikini kendisi yapmasıdır. Çözümün yolu bu projelerden geçer, başka türlü herkesin rantını bulduğu bu serbest piyasanın önüne geçmek mümkün değil. Yetiştirici girdi maliyetlerinin altında ezilmekte ve her geçen gün biraz daha alım gücü zayıflamaktadır. Bu durum böyle olunca aracı kazanıyor ve tüketicinin de alım gücü düşüyor. Bunu önüne kalıcı projelerle geçilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. 

“ÜRETİCİLERİMİZ ÜRETİME DEVAM ETSİNLER, ÜRETİMDEN KESİNLİKLE ELLERİNİ ÇEKMESİNLER”

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Üreticilerimiz üretime devam etsinler, üretimden kesinlikle ellerini çekmesinler. Çünkü biz bir günümüze sahip çıkarsak, aramıza sızan ve özellikle baron dediğimiz lobileri kendiliğinden çürütmüş olacağız. Biz 280 bin yetiştiriciyiz onlar ise 80 kişi ama bizden daha fazla ses çıkarıyorlar. Biz de bu birlik ve beraberliğimizi sağlayarak devletimizle, bakanlığımızla diyalog içerisinde olarak, reçeteyi doğru yazarak, çözümleri üretme noktasında bilinçli hareket etmeliyiz.

Editör: TE Bilisim