Yaklaşık 37 yıldır fotoğrafçılık ile uğraşan Trabzon Vakfı Fotoğrafçılık Kulübü Eğitmeni Muammer Zeki Güven hiçbir zaman fotoğrafçılıktan para kazanmak gibi bir amacı olmadığını belirterek, fotoğrafçılığın gönül işi olduğunu söyledi. Fotoğrafın masa başında öğrenilmeyeceğinin altını çizen Güven, “Fotoğraf arazi de uygulanarak, çekerek öğrenilir” dedi. Dijital fotoğrafçılıkla birlikte herkesin fotoğraf çekmeye başladığını ve bunun önemli bir gelişme olduğunu kaydeden Güven, “Bu güzel gelişmenin bir de kötü tarafı var. Herkesin fotoğraf çekmeye başlamasıyla birlikte maalesef fotoğraf kirliliği, web kirliliği oluşmaya başladı. O kirliliğin içinden iyi fotoğraf, kaliteli fotoğraf çıkarmak derneklerin, kulüplerin, sanat merkezlerinin, üniversitelerin ve o camianın işidir. Onun için mücadele etmemiz gerekir” ifadelerini kullandı. Her koşulda insanları fotoğrafa bağlamaya çalıştıklarını da dile getiren Güven, bu işin gönül işi üzerinden yürüdüğünü söylemeye çalıştıklarını belirtti. Güven, “Beyin olarak karar verme süreçlerini rahatça verebilmeniz için ruhen de dinlenmeniz gerekir. Fotoğrafçılık sizin bu ruhunuzu dinlendirmenize yardımcı olacaktır. Bu durum hem aileniz, hem de işiniz için kaçınılmazdır. Eğer siz gelecek ile ilgili kenara bir şeyler koymak istiyorsanız hobiciliğe erken yaşta başlamalısınız. Aksi takdir de her şeyi kaçırmış ya da geç kalmış olabilirsiniz” şeklinde konuştu. Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? İsmim Muammer Zeki Güven, yaklaşık 37 yıldır fotoğrafçılık ile uğraşıyorum. Bunun yaklaşık 20 yılı ise eğitimcilikle geçti. Aslen Trabzonluyum, Ankara’da ikamet etmekteyim. Evliyim iki çocuğum var. Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız? Bize bu serüveninizden biraz bahseder misiniz? Serüvene tamamen eniştemin sayesinde başladım diyebilirim. Eniştem üniversiteyi kazandığım yıl bana bir kompakt fotoğraf makinesini hediye etti. Fotoğraf ile tanışma sürecim böyle başladı. O süreç boyunca üniversite yıllarında portre fotoğrafçılığı üzerinde çalışarak, özellikle siyah beyaz fotoğraflar çektim. Yavaş yavaş öğrenci parası kazanmaya başladım. Üniversiteyi bitirip de resmi göreve, kamu görevine başlayınca para kazanma kısmını bir tarafa koydum, işin hobi kısmına başladım. Bir de mesleğim Orman Mühendisliği olunca sürekli arazide oluyordum. Bu şekilde doğa fotoğrafçılığı olağanüstü ilgimi çekmeye başladı.  Ankara’ya gelene kadar bir birikimim olmuştu. Bu birikimi belirli bir yere kanalize etmek istedik. Bulunduğum devlet sektöründe de ve Trabzonlular Vakfı’nda eğitim vermeye başladım. Özel sektörden de talep geldiğinde eğitim vermeye çalışıyorum. Fakat yaptığım işten dolayı para istemem. Benim yaptığım iş gönül işidir. Fotoğrafçılık gönül işidir. Burada ki eğitim de dahildir. Hiçbir şekilde para karşılığında iş yapmıyorum. Gönül fotoğrafçılığına koyuldum ve böyle bir söz verdim kendime asla da bu sözden vazgeçmiyorum. “DİJİTAL FOTOĞRAFÇILIKLA BİRLİKTE FOTOĞRAF KİRLİLİĞİ BAŞLADI” Günümüzde fotoğrafçılık daha çok dijital olarak icra edilmekte, dijital fotoğrafçılık hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Dünyada fotoğrafçılık ve sanat kısmı ayrı platformlarda yürüyor. Bir de bunun moda, basın ve reklam kısmı var. Aslında temel fotoğrafçılık ilkelerini bildiğimiz durumda size diğer alanların hepsi açılabilir. Dijital fotoğrafçılıkla birlikte maalesef mekanik fotoğrafçılık tamamen bitti. Dijital fotoğrafçılık da kendi içinde durağan değil, şuan da aynasız fotoğraf çıktı. Aynasız fotoğraf ile bu fotoğrafçılık arasına baktığınızda, temeli birbirinden farklı değil, sadece satış yöntemleri üzerinden dünyadaki pay alma kavgalarına girişmişlerdir. Şuan da cep telefonları fotoğrafçılığı başladı. Cep telefonlarına kamera yaptılar. Telefonlara 1,5 cm genişliğinde makro geniş açı fotoğraf çekebilen balık yüzü lensler ürettiler. Bu sayede makro fotoğraflar çekebiliyorsunuz. İnsanların birçok ihtiyacı bu şekilde karşılanabiliyor. Dünya nereye doğru gidiyor? Giderken tek hedef var; maddiyat. Yani satış yapmak. Dijital fotoğrafçılıkla birlikte insanlar fotoğraf çekmeye başladı. Bu harika bir yön. Kötü bir yönü de var; maalesef fotoğraf kirliliği, web kirliliği oluşmaya başladı. O kirliliğin içinden iyi fotoğraf, kaliteli fotoğraf çıkarmak derneklerin, kulüplerin, sanat merkezlerinin, üniversitelerin ve o camianın işidir. Onun için mücadele etmemiz gerekir. “FOTOĞRAF MASA BAŞINDA ÖĞRENİLMEZ” Bir kamu kurumunda çalışan biri olarak zamanının ne kadarını fotoğrafçılığa ayırabiliyorsunuz? Çok ciddi zaman planlamasını yapıyorum. Başka türlü yetişmek imkansız. Çünkü sabah 8 ile akşam 6 arasındaki süreç kamu sektörünün işi. Ve orada olmak sorundasınız. Oradan çıktıktan sonra ailenize de zaman ayırmanız gerekir. Sağ olsun bu konu da en büyük destekçim eşimdir. Biz fotoğrafçılık kulübü olarak yılda 15 kez araziye çıkıyoruz. Bunun 3-4 tanesi günübirliktir, geri kalanı yatmalıdır. Artı yılsonunda bir haftalık fotoğraf gezisine çıkarız. Mesela bu sene biz Balkanlara gittik. Önümüzdeki yıl İran’a gitmeyi planlıyoruz. Fotoğraf masa başında öğrenilmez, fotoğraf arazi de uygulanır, fotoğraf arazi de çekerek öğrenilir. Diğer türlü kısım, bizim fotoğrafçılık kısmında en önemli kısımdır. Bunun için bu yoldan ilerliyoruz. “EĞİTİMLERİN TAMAMINI ÜCRETSİZ YAPIYORUM” Nerelerde eğitim veriyorsunuz, eğitim verdiğiniz yerlerle nasıl iletişime geçiyorsunuz? Ben bir yerlerle herhangi bir temas kurmuyorum. Burada Trabzon Vakfı’nın bize sağladığı bir sanat salonu var. Diyor ki bu salon sizin, bu salonda bütün faaliyetlerinizi ücretsiz gerçekleştirin. Sizden bir tek şey istiyorum; ‘sosyal sorumluluk kapsamında fotoğraflarınızı çekin, üretin ve yılsonunda bir sergi açın bu sergi de Trabzon Vakfı Fotoğrafçılık Kulübü sergisi olsun. Sizden başka da bir şey istemiyorum’ diyor. Trabzon Vakfı ve Derneği sayesinde gayet rahat hareket edebiliyoruz. Kamu sektörlerine ya da özel sektörlerde ise talepte bulunmuyorum. Onlar, ‘bize fotoğraf eğitimi verir misin?’ derler. Ben de eğitim veririm derim. Buradaki bütün eğitimlerimi de ücretsiz yapıyorum. Benim fotoğrafçılıktan para kazanma gibi bir düşüncem yok. Tamamen gönüllü yapıyorum. Benim sadece yol masrafımı karşılamaları yeterlidir. “10. YIL DA DAHA GÜÇLÜ VE FARKINDALIK YARATAN FOTOĞRAFLAR OLACAK” Geçenlerde Trabzon Vakfı Fotoğrafçılık Kulübü olarak düzenlediğiniz fotoğraf sergisinin amacından bahseder misiniz? Buradaki amaç nedir? Fotoğrafı öğrenmek adına temel eğitimi geçtikten bir yıl sonra proje gurubu diye bir gurup oluşturuyoruz. Bu gurupta amaca göre fotoğraf üretiyoruz. Yani bu sene çizgi, bir sonraki sene portre, manzara fotoğrafını öğreniyoruz. Altı ay boyunca bunlara çalışıyoruz. Bunun sonucunda ise elde ettiğimiz en iyi fotoğrafları yılsonunda düzenlediğimiz sergi ile kataloga çıkıp sergiyi kapatıyoruz. Bir yılda çalışmanın ürününü yapıyoruz. Bu sene ki konumuz sokaklar ve çizgilerdi. Biz senenin başında bu seneyi daha kapatmadan ne çalışacağımıza karar veririz. Doğal olarak da biz bu seneyi kapattık. Önümüzdeki yıl ise fotoğrafçılık kulübünün 10’uncu yılı. 10 yıllık geçmişi ile birlikte insanlar, bu zamana kadar aldıkları eğitimler kapsamında bir yönelişe tabi tutuluyor. Yani herkes kendi sevdiği alana kaçıyor. Bu seneki konumuz bu yüzden serbest konu oldu. Kim kendini hangi dalda daha güçlü hissediyorsa o dala yönelecek ve o dalda fotoğraf çekecek. 10. yıl da daha görkemli, daha güçlü ve daha farkındalık yaratan fotoğraflar olacak. Sergimizi de bu şekilde insanların beğenisine sunuyoruz. Bir fotoğrafı halkın beğenisine sunduğunuz anda köşeye çekilip eleştirileri bekleyeceksiniz. Yapılan her eleştiriyi de kabul etmek zorundasınız. “HER KOŞULDA İNSANLARI FOTOĞRAFA BAĞLAMAYA ÇALIŞIYORUZ” Fotoğraf çekmeye ilgi duyan ve fotoğrafa yeni başlayanlara önerileriniz nelerdir? Sizden ders almak isteyenler nasıl bir yol izlemeli? Trabzon Vakfı Fotoğrafçılık Kulübü olarak diğer derneklerden ve kulüplerden birazcık farklı bir eğitim metodumuz var. Biz, eylül ayının sonu ve ekim ayının başı açılış yaparız, mayıs ayının sonuna kadar tamamen fotoğraf eğitimi veririz. Eğitimlerimiz hafta sonlarında haftada bir gün 4 saatlik dilimde yapılıyor. Yeni gelen guruplara 2 saatlik temel eğitim veriyoruz. Diğer kalan 2 saatlik dilimde ise, daha önce gelen ve bu eğitimi almış insanlara ileri fotoğraf tekniğini anlatıyoruz. Daha önemlisi bunun bir saatini ders niteliğine diğer bir saatini ise fotoğraf okumalarına ayırıyoruz. Bunları bir ay ya da 15 gün sürdürüyoruz. Sonrasında bunları araziye çıkarıyoruz. Arazi de uygulamalı çalışıyoruz. Arazi de neyin doğru olup olmadığını pratikte görüyoruz. Bir de öğrencilerimize dijital fotoğrafçılığın olmazsa olmazı olan photoshopu öğretiyoruz. Bu derneği kurduğumdan beri iki arkadaşım var benim; Özkan Akçay ve Ziya Karakelle. Bu arkadaşlarımız hafta içi Salı günleri ücretsiz photoshop dersi veriyor. Ayrıca dışarıdan fotoğraf sanatçılarını çağırıyoruz. Yani bu işin duayenlerini çağırarak deneyimlerini aktarmalarını istiyoruz. Bu ustalarla birlikte fotoğraf seçimini yapıyoruz. Seçtiğimiz fotoğrafları da yılın fotoğrafı olarak sergiye çıkartıyoruz. Her koşulda insanları fotoğrafa bağlamaya çalışıyoruz. Bu işin gönül işi üzerinde yürüdüğünü de anlatmaya çalışıyoruz. “FOTOĞRAFIN BAŞARILI OLABİLMESİ İÇİN GÖZ, BEYİN VE KALBİN BİRLİKTE OLMASI GEREKİR” Buradan fotoğraf işine merak salan kişilere vermek istediğiniz bir mesajınız var mı? Fotoğraf gönül ile başlıyor. Fotoğraf gönül sevdasıdır. Beyin olarak karar verme süreçlerini rahatça verebilmeniz için ruhen de dinlenmeniz gerekir. Fotoğrafçılık sizin bu ruhunuzu dinlendirmenize yardımcı olacaktır. Bu durum hem aileniz, hem de işiniz için kaçınılmazdır. Eğer siz gelecek ile ilgili kenara bir şeyler koymak istiyorsanız buna erken yaşta başlamalısınız. Aksi takdir de her şeyi kaçırmış ya da geç kalmış olabilirsiniz. Dolayısıyla bu ve bunun gibi birçok hobiye erkenden başlamak faydalı olacaktır diyebilirim. Fotoğrafın başarılı olabilmesi için göz, beyin ve kalbin birlikte olması gerekir. Bu şekilde başarı kaçınılmaz olacaktır. Arazi de ne kadar kalabilirseniz başarınız da o kadar artacaktır. Fotoğraf en önemli belgedir bunu unutmamaları gerekir. (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim