Sözlükte kendi itibar ve derecesini düşük görmek, birine boyun eğmek anlamındaki vaz kökünden türeyen tevazu kibrin karşıtı olup kişinin başkalarını aşağılayıcı duygu ve davranışlardan kendini arındırmasını ifade eder. Türkçe’de tevazu kelimesi genellikle alçakgönüllü kişileri nitelemek için kullanılmaktadır.
Bu kişiler, kendilerini diğer insanlardan daha yüksek ya da daha değerli görmemektedir. Tevazu sahibi bir insanda pek çok fazilet olduğu kabul edilmektedir. Affedici olmak, cömert olmak, kötülüğe karşılık vermemek ve fedakar olmak bu kavramın diğer getirileri arasındadır. Tevazu göstermek ve tevazu sahibi olmak terimleri de bu kelime kapsamında kullanılmaktadır.
Kelimenin anlamına ve köküne bakıldığında günümüz koşullarında bu karakterde ya da özellikte insana ne kadar çok ihtiyacımız olduğu da ortaya çıkmış oluyor. Dünya bu özellikteki insanlarla güzelleşebilir ve yaşanabilir bir yer olur. Şimdi size aşağıda vereceğim hikâyeyi iyi okuyunuz. Hikayede bahsettiğimiz kavramın kendisini görmüş olacaksınız. Hikaye şöyle;
Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyormuş. Durumu Hacı Bektaş Veli 'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir.
Bunun üzerine adam Mevlevi Dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana 'ya anlatır. Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmediğini söyler. Mevlana 'ya bunun sebebini sorar. Mevlana şöyle der: Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir, öyle her leşe konmaz, o yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş Dergahı'na gider ve Hacı Bektaş Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli'ye sorar. Hacı Bektaş da şöyle der: Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise, Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez, bundan dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir der.

Editör: TE Bilisim