Dünyaya geldiğimizde ülkemizi, memleketimizi ve ailemizi seçemiyoruz. Bunları biz kendimiz seçemesek de sonrasında birçok konuda tercihlerimizi kendimiz belirleyebiliyoruz. Belirlediğimiz tercihler ise ya kişiliğimizle doğru orantılı oluyor ya da tercihlerimiz kişiliğimizi belirliyor.
Hakiki aleme giden bu yolculukta küçük şeylerle mutlu olabilenler iki cihanı da kazanırken, dünyevi heveslere kapılanlar zelil oluyor. Bu fani dünyada mutlu olabilmek için takvada bizden daha iyilerini, dünyevi yaşamda ise kendimizden daha kötülerini örnek almalıyız. Bu denge sağlanmadığı takdirde işte o zaman tamiri çok zor toplumsal sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Çocuklarımıza maneviyatı aşılamadan maddi değerlere sununca ve sunamadığınızda, sonraki hayatlarında ciddi sıkıntılar oluşuyor.
Günümüz insanları bu konularda ne kadar modern görüşlü olma yolunda ilerlese de maalesef evlilikler içinde boşanmalar da bir o kadar ileri düzeyde oldu. Bunlara birçok etken var tabi; çevre, aile ve sanal medya ve her kesimim çoğunlukla kullandığı televizyon başlıca nedenler.
Türkiye’de büyük oranda boşanmalar çoğalıyor. İlk sırayı İstanbul İzmir Ankara Bursa gibi büyük şehirler alıyor. Boşanma hızla büyüyor acaba bunlara en çok sebep ne?
Çevremi yoksa TV ‘de izledikleri hayatları istemeleri mi, yoksa aynı anne babadan yetişen kardeşlerin farklı kişilikte olduğu zaman zaman çatışmalar olduğu gibi farklı ailelerde yetişen bireylerinin iki ayrı kişilik olması mı? Bilinmez…
Bence en çok yapılan hata hep istemek hep farklı bir hayat yaşamaya çalışmak. Mesela eskiden sevgi yoktu belki ama saygı vardı. Saygı, beraberinde sevgi ve huzuru getirirdi.
İnsanlar  çok mu mutlu idiler eskiden. Neden bir ömür evli kalırlardı? Çünkü herkes şükür ederdi ve çocuklarının geleceğini düşünür, çok detaylar da boğulmazlardı.  Hep gelecek yıl daha iyi olacağız düşünceleri ile evlilik yürürdü ama  şuan günümüz maalesef öyle değil!..
Hayaller çok ve biz hepsini birden istiyoruz. Çünkü televizyon ve sosyal medya çok etkiliyor bizleri. Fark etsek de, etmesek de ‘Bihter kadar güzelim Bir Adnan bey Benide bulur’ veya ‘zengin oğlan fakir kız, bir gün yolda karşılaşıp çarpışacağız’ veya ‘evde hizmetçi ben yüksek topuklar giyeceğim’ gibi yok öyle bir dünya arkadaşlar…
Çok az insanlar bu bana sahip. Bir takım şeyler kader,  şükredelim. Hep istemeyelim, kısacık hayatın tadını çıkaralım. ‘İstanbullu Gelin’de Süreyya gibi  kapın çalınıp sana sürekli aklımdasın yazan bir not gelmiyor diye üzülemeyelim.
İnsanlar, bunu izlerken kendilerini dizideki başrol kahramanlarının yerine koyuyor. Beklentilere girmeyelim. Onların biraz pembe dizilerden ibaret olduğunu bilip, hayatın tadını çıkaralım. Bizi seven ve değer veren insan varsa sevgi ve saygıyla bir ömür ellini hiç bırakmayalım.
Boş hayaller sizi sadakatini sevginin ve en önemlisi saygının bittiği yere götürür. Unutmayın ki; beşikten mezara tüm hayatımız, konuştuklarımız ve yaşamımız uzay boşluğunda kaydediliyor. İşte asıl dizi bu… Biz kendi hayatımızın başrolünü iyi oynamayı seçmeliyiz.
İşte ancak o vakit iki cihan saadetini yakalayabiliriz.

Editör: TE Bilisim