Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, Yargıtay’ın telefon dolandırıcılığı suçuna yönelik farklı kararları olduğunu, ancak yargılamanın dolandırıcılık değil 'yağma ve örgüt kurmak' suçlarından yapılması gerektiğini söyledi. Telefon dolandırıcıları; yıllardır, sahte kimliklerle çıkarılan cep telefonundan kurbanlarını arayarak kendilerini polis, jandarma, savcı veya hakim olarak tanıtıyor, ardından da polis telsiz sesi eşliğinde konuşarak banka hesaplarının terör örgütü tarafından ele geçirildiği, adlarının terör örgütü soruşturmasında geçtiği gibi yalanlarla kendileriyle sözde işbirliğine gitmelerini istiyor. Dolandırıcılar, kurbanlarını tehdit edip korkutarak banka hesaplarında hareket olması için verecekleri hesap numaralarına para transfer etmelerini istiyor ya da bankada polise yakalanmamak için para ve altınları kameraların olmadığı yerlerdeki çöp tenekelerine bıraktırıyor. Güvenlik güçlerinin tüm uyarılarına, defalarca kez gönderilen uyarı SMS'lerine, kamu spotlarına ve neredeyse her gün medyada yer alan haberlere karşın telefon dolandırıcıları kurbanlarına yenilerini eklemeye devam ediyor. Dolandırılanlar arasında her yaştan ve her eğitim seviyesinden insan bulunuyor. Öyle ki dolandırıcılar yalnızca Türkiye'de değil, kurdukları sahte çağrı merkezi üzerinden aradıkları ve yine kendilerini polis veya savcı olarak tanıttıkları Almanya'daki yaşlıları da dolandırıyor. Zanlılar yağma ve örgüt suçundan cezalandırılmalı Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, bugüne kadar genellikle bu tip olaylarda sanıkların “nitelikli ya da basit dolandırıcılık“ suçlarından yargılandıklarını ve cezalara yönelik Yargıtay'ın farklı kararları bulunduğunu belirtti. Önceki yıllarda, büyük korku yaşatan kapkaçın ilk önce basit hırsızlık suçu kapsamına girdiğini, ancak daha sonra ağır hapis gerektiren suç kapsamına alınmasıyla kapkaçın neredeyse ortadan kalktığını hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, “Telefon dolandırıcılığının neredeyse tamamında tehdit ve psikolojik cebir söz konusu. Kurbanda, böyle bir parayı ödemek zorunda olduğu kanaati oluşturuluyor. Silah yok, bıçak yok ama psikolojik olarak iradeyi zorlamaya yönelik her türlü davranış da cebirdir. Silahla olması beklenmemeli, deyim yerindeyse ‘parayı ödersin yoksa sonuçlarına katlanırsın' deniliyor. Kurban da korktuğu için ödüyor, kandırıldığı için değil. Nitelikli mi basit mi olduğuna bakılmaksızın, dolandırıcılık suçuna hiç girmeden, burada savcıların ve mahkemelerin yağma suçundan işlem yapması gerekiyor. Yağma suçunun basit hali olsa bile alt sınırı 6 yıldan başlıyor, nitelikli yağmada ise 15 yıla kadar ceza öngörülüyor. İkincisi, bu tür olaylar soruşturulurken bireysel değil, örgütlü bir yapı aranmalı. Örgüt üyesi olmak suçunun alt sınırı 1 yılken örgüt kurmak ve yönetmekte ise cezanın üst sınırı 6 yıl. Bu suçtan da işlem yapıldığında ceza artacak ve caydırıcı olacaktır” şeklinde konuştu. Sorunun kanundan kaynaklanmadığını, uygulamadan kaynaklandığını vurgulayan Prof. Dr. Erdem, “Suçlu, alacağı cezayı mutlaka çekeceğini bilmeli bu da en önemli caydırıcılık etkeni olacaktır. Ayrıca, mesaj atılıyor GSM operatörü ya da emniyet tarafından ama vatandaşlarımız okumuyor ya da anlamak için çaba göstermiyor. Suçluluk yapısının arkasındaki kişilere ulaşmak için gayret edilmeli, sadece ceza hukuku gözlüğüyle olaylara bakılmamalı, daha çok önleyici hizmetler önemli” diye konuştu. Nitelikli dolandırıcılık mağdurları için fon önerisi Bazı telefon dolandırıcılığı tiplerinde ise mağdurların, “kredi kartı aidatını iade etmek, para ödülü kazanıldığını ve ödülün alınabilmesi için belirtilen numaraya para gönderilmesinin istenmesi” gibi yöntemlerle kandırıldığını belirten Prof. Dr. Erdem, “Yasada ‘nitelikli dolandırıcılık' suçunu işleyen kişi, yani suçun faili hakkında 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası öngörülüyor. Ancak nitelikli dolandırıcılık suçunun; bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi ve kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi durumlarında hapis cezasının alt sınırı 4 yıldan, adli para cezasının miktarı da suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamayacaktır, hususu var. Buradaki adli para cezaları ciddi miktarlarda cezalardır ve bunlardan bir fon oluşturularak bu suçlardan mağdur olanların zararlarının karşılanması da değerlendirilmelidir” şeklinde öneride bulundu. İHA
Editör: TE Bilisim