Yemek alışkanlıklarımızın birbirine çok benzediği küresel çağda, bir lahmacunsever olarak gün geçtikçe yalnızlaştığımı hissediyorum. Hatta hissetmekle kalmıyorum bunu pratikte görüyor ve yaşıyorum. Ne yazık ki aynı yalnızlık Adana ve Urfa kebap severler için de geçerli. Çünkü gün gittikçe kendi yemek kültürüne ve değerlerine yabancılaşan bir kitle ile karşı karşıyayız. Birçok alanda yaşanan tekelleşme yemek kültüründe de yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Artık o güzelim lahmacun, kebap ve pidelerimizin yerini alan küresel iki güç mevcut. Bunlardan birincisi McDonald’s, ikincisi ise Burger King. Basit iki küresel güçten bahsetmiyorum. 118 ülkede, günde 70 milyon insana servis yapan, dünya çapında 36,000 şubesi olan, saniyede 80 hamburger satan, her gün 9 milyon pounds (1 pound resmi olarak 453,59237 gram) patates kızartması ve yıllık 550 milyon BigMac satan, dünya çapında 1.5 milyon çalışanı olan, 2015 yılında 25.4 milyar dolar gelir elde eden McDonald’s’tan bahsediyorum. Aynı veriler ve rakamlar hemen hemen Burger King için de geçerli. Yani tekelleşen bir yemek kültürü ile karşı karşıyayız. Durum böyle olunca gün geçtikçe kendi yemek kültürümüzden uzaklaşıyoruz. McDonald’s ve Burger King temel yiyeceklerimiz haline geliyor. Ülkede ufak bir araştırma ve gözlem yapabilirsiniz. Yaptığınız araştırma size, en kalabalık ve en çok kuyruğun olduğu yerlerin bu iki küresel güç olduğunu gösterecektir. Okuldan, dershaneden, eğlenceden çıkan çocuklarımızın karnını doyurmak için ilk uğradıkları yerler buralar oluyor. Çünkü çocuklarımızı bu kültür ile yetiştiriyoruz. Menülerle birlikte çocuk kitapları ve oyuncakları veren McDonald’s çocuklara daha küçükken bu kültürü kazandırmanın peşinde. Damak tadı daha küçükken oluşan çocuk bu tekelleşen kültürün dışına ne yazık ki çıkamıyor. Çocuk büyüdükçe, büyümeyle birlikte yemek kültürü de tekelleşiyor. Bu konuda en büyük sorumluluk Anne ve babaya düşüyor. Küçükken çocuğa kendi yemek kültürünü aşılatmayan anne baba, sonradan bu durumun önüne geçemez. Çocuklarımıza yukarı da bahsettiğim kendi yemek kültürümüzü sevdirmeliyiz. Bunun önemini kendilerine anlatarak benimsetmeliyiz. Çocuklarımıza McDonald’s ve Burger King’den önce lahmacunu, ciğeri sevdirmeliyiz. Çocuklarımızı kendi yemek kültürümüze yabancı bırakmamalıyız. Yoksa yazının başında bahsettiğim yalnızlık giderek artacak ve zamanla da yok olacaktır. Gün geçtikçe yabancılaştığımız kültürümüzün yok olmaması için herhangi bir sebep var mı? Zengin mutfağa sahip bir ülke olarak bu mutfağın korunması için aileye görev düştüğü gibi Devlete de birçok görevler düşüyor. World Atlas'a göre dünyada 194 ülke var ama McDonald's sadece 119 ülkeye girebilmiş. Giremediği ülkelere örnek; Kuzey Kore, Bolivya, İzlanda. Acaba diyorum; küresel kapitalist çağda Türkiye Cumhuriyeti de bu konuda kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirebilir mi? Yerine getirmesi temennisiyle.  

Editör: TE Bilisim