Önceki yazımızda 5. Kafkas Tümen Komutanı Tugay Komutanı Ali Rıza Bey’in, Emir Zabiti Kemal Bey’i, Yunanlarla konuşmak için önden gönderdiğini, arkasından da kendisinin gittiğini belirtmiştim. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim: Gece olmuştu ama gökyüzünde mehtap vardı. Mehtap, Kemal Bey ve çavuşun, düşman hatlarına doğru gittiği patikayı, gündüz gibi aydınlatıyordu. Keskin taşların ve kayalıkların arasında kâh hızlarını artırarak kâh yavaşlatarak bir saati geçkin yürüdüler. Kemal Bey ve çavuş, gecenin sessizliğinde kan ter içinde kalmıştı. Kayalık yol bittiğinde bir anda kendilerini tarifi zor bir düşman kalabalığı karşısında buldular. Grup içinden Türkçe sesler gelmeye başladı. Kemal Bey, güzel Türkçe konuşan Yunan bir ere, kumandanlarının yerini sordu. Er, eliyle işaret ettiği yoldan onları, Trikopis’e doğru götürdü. Kalabalık etraflarını sarmıştı ve onlar, Trikopis’e doğru ilerlerken kalabalık açılarak yol veriyordu. Kemal Bey, Trikopis’i karşısında görünce hemen asker selamı verdi. Ali Rıza Bey’in emirlerini bir çırpıda kendisine tebliğ etti. Trikopis, bitkindi. Yenilmiş bir ordunun teslim olan kumandanı olarak omuzları çökmüş, yere bakıyordu. Ağzından iki kelime döküldü: “Teslim olmak tek çıkar yoldur. Kabul ediyorum.” Sonra yanındaki generallere baktı, “Öyle değil mi” diye sordu. Generaller, onu tasdik etti. Kemal Bey, Kumandanı Ali Rıza Bey gelene kadar silahlarını bırakmalarını istedi. Tüm askerler, ileride Trikopis’in işaret ettiği bir dereye silahlarını teker teker attı. Ali Rıza Bey, Kemal Bey’i gönderdikten kısa bir süre sonra arkasından yola koyulmuştu. Kemal Bey, mehtabın aydınlattığı gecede kendilerine doğru gelen atlılar arasından Ali Rıza Bey’i siluetinden hemen tanıdı. Ali Rıza Bey, Kemal Bey’in yanına vardığında atından indi. Arkasında Karargâh Makineli Tüfek Subayı Yüzbaşı İbrahim Bey ve karargâhın atlıları vardı. Ali Rıza Bey, dost bir edayla Trikopis’e elini uzattı. “Üzülmeyin General. Harp talihi her asker için yenmek kadar yenilmektir de. Esasen Yunan ordusu için memleketimizde yapılacak bir iş de yoktu. Netice Hakkın tezahürüdür. Öyle değil mi” diye sordu. Trikopis, onaylarcasına başını salladı. Bu kısa konuşmanın ardından esirlerin sevki için hemen tasnifine girişildi. Önce yaralı er ve zabitler, ardından diğerleri karargâha götürülecekti. 9. Alay’dan gelen birlikler esirleri teslim almaya ve sevke başladı. Tam bu sırada Trikopis’in yiyecek bir şeyler arandığı dikkatlerini çekti. Trikopis, biraz çekinerek uzun zamandır yiyecekten mahrum olduklarını söyledi. Kendisine 9. Alay’ın erlerinin torbalarındaki Yunan peksimeti uzatılırken Ali Rıza Bey gülümsedi. “Ordumuz durmadan ve dinlenmeden takipte olduğu için iaşe ikmalini de Yunan ordusunun terk ettiği malzemeden yapıyoruz. Size kendi peksimetinizden ikram ediyoruz. Biz Türklerin, bu tür durumlarda kullandığı güzel bir deyim vardır. Peksimetler sizin. O nedenle kendi malınız gibi yiyin ve teşekkür etmeyin” dedi. (Yarın devam edeceğiz…)
Editör: TE Bilisim