Mustafa Kemal Paşa bu tebliği hazırlarken iki gün süreyle telgraf başında kalarak çeşitli bölgelerde bulunan kumandanlarla fikir alışverişi yapmış, onların da görüşlerini almıştır. Mustafa Kemal tebligata dair yazmış olduğu ilk müsveddelerde ‘‘Meclis-i Müessesan’’ (Kurucu Meclis) tabirini kullanmıştır. Daha sonra kendisinin de belirttiği gibi bu tabiri kullanmasındaki maksat, mevcut yönetim şeklinin değiştirilmesini, Ankara’da açılacak olan yeni mecliste gerçekleştirmekti. Fakat bu yaklaşım, Paşalar arasında birtakım tartışmalara neden olmuştur. ‘‘ Ben ilk yazdığım müsveddede meclisi müessisan tabirini kullanmıştım. Maksadım da toplanacak meclisin rejimi değiştirmek salahiyetiyle ilk anda mücehhez bulunmasını temin etmek idi. Fakat bu tabirin kullanılmasındaki maksadı lüzumu izah edemediğim gibi halkın ünsiyet etmediği bir tabirdir, diye Erzurum ve Sivas’tan ikaz edildim. Bunun üzerine salahiyeti fevkaladeye malik bir meclis tabirini kullanmakla iktifa ettim.’’ 19 Mart’ta yayınlanan bu tebliğde, memleket işlerini idare etmek ve denetlemek için olağanüstü yetkilere sahip bir meclis tanımı yapılırken, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde yani Büyük Millet Meclisinde toplanması kastedilmiştir. Heyet-i Temsiliye’nin tüm yurtta etkin olamaması nedeniyle ve kitle iletişim araçlarının yetersiz oluşu, seçimleri olumsuz etkilemiş, fakat buna rağmen seçimler tüm yurtta kesintisiz olarak devam etmiştir. 29 Mart’ta Sivas, Kayseri, Malatya, Tokat, Yozgat ve Kastamonu illeri seçimleri tamamlayarak vekillerini Ankara’ya göndermişlerdir. İstanbul’dan meclise katılacak olanlarsa, daha önce 1919 seçimleri ile seçilmiş olup Meclis-i Mebusan’ın İtilaf Devletlerince kapatılmasından sonra buradan kaçarak Ankara’ya ulaşan milletvekilleriydi. Bu grup Ankara’da ki meclisin iki ayrı seçimle oluşmasına neden oldu. Çünkü İstanbul’dan bir önceki meclisten gelen 82 milletvekili de vardı. Birinci Büyük Millet Meclisi İsim Defteri’nde, dönem sonunda 337 mebusun bulunduğu, dönem boyunca 71 mebusun istifa ettiği, 24 mebusun vefat ettiği, 3 mebusun mebusluğunun düştüğü ve 1 mebusun da mebusluğunun reddedildiği, bir başka mebusun da vekilliğinin onaylanmadığı belirtilerek böylece toplam üye sayısı 437 olduğu belirlenmiştir. Ancak adı geçen 437 mebustan 142 si birden fazla livadan seçilmiş görünmektedir. Mustafa Kemal Paşa ise 1 Mart 1921 tarihli konuşmasında Meclis üye sayısını 350 olarak belirtmiştir. 270’i yeni seçilen, 80’i Meclis-i Mebusan kökenli olan mebuslardır. Bu mebusların 331’i, bu tarihe kadar BMM’ne katılmış ancak 19’u hiçbir oturuma katılmamıştır. Birinci Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü halkın coşkusu ve törenle açıldı. Memleketin her tarafından seçilerek gelen mebuslar ile İstanbul’dan Ankara’ya ulaşan mebuslar, bütün hükümet memurları ve Ankara halkı, ayrıca yurdun çeşitli bölgelerinden meclisin açılış törenini görmeye gelen kişiler vardı. Öncelikle Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazı kılındıktan sonra, toplanan kalabalık ellerinde sancaklarla meclisin önüne gelmişler ve kapı önünde dualar okunup kurbanlar kesildikten sonra meclis açılmıştır. Birinci Büyük Millet Meclisi’nde Hükümetin Kurulması 23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi hemen çalışmalarına başlamış ve açıldığının ikinci günü olan 24 Nisan’da bir kanun çıkarmıştır.125 Böylece, meclis yasama ile ilgili görevlerine başlamıştır. Bu arada meclisin çıkardığı kanun ve aldığı kararları yerine getirecek bir yürütme organının kurulması şart olmuştu. İstanbul Hükümeti de yok sayıldığından, Milli Egemenlik esasına dayanan hükümet kurulmalıydı. Bunları kavrayan Mustafa Kemal Paşa, meclisin 24 Nisan tarihli oturumda yaptığı konuşma sonrasında, hükümet teşkiliyle ilgili birtakım esaslar ortaya koymuştur. Bu esaslar şöyledir; Tarih tecrübelerine, ilmi verilerine ve halen içinde bulunulan şartlara göre memleketin millî kuvvetlerini bir teşkilatta birleştirmek esastır. Bu teşkilat Osmanlı Anayasa metinleri gereğince olmamalıdır. Milli vicdanın ifadesi olan Meclisin yapacağı kanunlara bağlı bir hükümetin kurulması şarttır.