Al birini, vur öbürüne…! Bir ipte bir cambaz olur, oysa ki bu memleket de bir ipe iki cambaz çıkar. Birisi sahtekar diğeri tamahkar. Her nedense! Aşağı düşen hep tamahkar olur, sahtekar düşeni gülerek seyreder. Aslında tamahkarların bazılarının özünde de sahtekarlık kırıntısı vardır. Bankere yüz bin yatırıp, ayda on bin lira alır, hangi ekonomik sistemde yüz bin lira, ayda on bin lira getirir? Tamahkar bunu sorgulamaz. Sonunda dolandırıldım der… Sülün Osman, Galata Köprüsü’nü iki yüz liraya, beş yüz liraya satarken “aldım gitti” deyip parayı bastıran mı sahtekar, satan mı? Sahtekarla tamahkar arasında köprü vardır! İkisi de o köprü başlarını tutmuşlardır…

Bizim sahtekar ve dolandırıcılarımız yetmiyormuş gibi, ithal dolandırıcılar da azımsanmayacak kadar çoklar. “Kağıdı dolara çeviren boyam var, ver 50 bin dolar vereyim boyayı” diyerek keriz silkelerler. Boyayı alıp kağıtları bastırıp dolar beklerken! Boş kağıtları görünce “dolandırıldım!” diye başvuranlara şu sorunun sorulması gerekmez mi? 

“Sen boş kağıtları dolar yapıp haksız kazanç elde etmeyecek miydin, seni çarpan mı dolandırıcı, sen mi dolandırıcısın, seni sahtekar seni…” Ava giderken avlananlar mağdur rolü oynarlar… Bizde bu tamahkar zihniyet devam ettiği müddetçe Tosunlar, Rakiler, Parsadanlar eksik olmaz.

Editör: TE Bilisim