Güçlü Anadolu Gazetesi’ne konuşan Ankara Mobilyacılar ve Lakeciler Odası Başkanı Hüseyin Taklacı, mobilya sektörü üzerine değerlendirmelerde bulundu. Çocukluk yıllarından başlayarak çıraklık, kafalık ve ustalık dönemini Siteler’de geçirdiğini söyleyen Taklacı, “Ankara’daki mobilya sektörünü ileriye götürmek Ankara’daki insanların sorunudur. Bu konuda Ankara’nın valisine, milletvekiline, bürokratına ve belediyelerine büyük görev düşüyor. Çünkü mobilya sektörünün desteğe ihtiyacı var” dedi. “ÇIRAKLIĞIM, KALFALIĞIM VE USTALIĞIM SİTELER’DE GEÇTİ” 1967 Niğde doğumlu olduğunu belirten Taklacı, “1972 yılından beri Siteler’deyiz. Çıraklığım, kalfalığım ve ustalığım Siteler’de geçti. Sektörün içerisinden gelen birisiyim ve bu sektörü iyi biliyorum. Çünkü bu sektör baba mesleğidir. Babam sanat okulu mezunudur. Çocukluğumdan beri Siteler’de mobilyacılık yapıyoruz. Ustayım, eğitici ustalık belgem bulunuyor. Yıllardır bu sektörde çalışmaya devam ediyorum” ifadelerini kullandı. “SİTELER SANAYİ SİTESİ STATÜSÜ ALMAMIŞ BİR ALANDIR” Siteler’in, 1960 yılında Adnan Menderes döneminde temeli atılmış, sanayi bölgesi statüsü almamış ve mobilya sektörü üzerine kurulmuş bir yer olduğunu dile getiren Taklacı, “Siteler, beş mahalle yapısından oluşmaktadır. Ne küçük sanayi sitesidir ne de organize sanayi sitesidir. Mahallelerden oluşan bir yapıdır. Bunlar; Önder Mahallesi, Ulubey Mahallesi, Altınpark Mahallesi, Ali Ersoy Mahallesi ve Mamak tarafında kalan PTT Evleri’dir. Siteler ismi halk arasında var. Patenti de odamıza aittir. Siteler 7 bin dönüm alan üzerine kurulmuş ama statü almamış, giriş çıkışları ve sınırları belli olmayan bir alandır” şeklinde konuştu. “MARKA SAYISINI ARTTIRMAYA ÇALIŞIYORUZ” 2010 yılında göreve geldiğinde Siteler’in %20 oranında boşluğu olduğunu kaydeden Taklacı, “Şuan da ise %99 oranında doluyuz. Doluluğun ve yoğunluğun daha da artacağını düşünüyoruz. Onun için de organize sanayi bölgesi çalışmamız var. Bu bölgeyi kurmak için şuan mücadele ediyoruz. Mobilyacılar Sanayi Sitesi olarak geçecek olan bölgeyi Elmadağ tarafında kuracağız. 130 hektarlık bir alan tespiti yaptık ve onunla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Dikey bir alanda yatay binalara geçiş dönemi olacak. Ankara’nın mobilya sektörünün marka sayısını arttırmak istiyoruz. Yani marka olmadığınız sürece, ürün satmada sıkıntı çekebilirsiniz. Biz de bu sıkıntıyı gidermeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu. “MOBİLYA ÜRETİM FAZLALIĞININ İHRACATA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ GEREKİR” Dünya pazarlarındaki en iyi ürünlerin Siteler’de yapıldığına dikkat çeken Taklacı, “Katma değeri yüksek ürünler üretiyoruz. Hammaddesi %93 oranında ülkemizde karşılanıyor. Sektörümüzün %7 oranında da ithalatı var. İhracat yaptığımızda döviz girdisi olduğu gibi ülkemizde kalacaktır. Onun için mobilya sektörüne biraz daha destek vermeye ihtiyaç vardır. Yani 2023’ü hedefliyoruz. 2023 hedeflerinde 500 milyar dolar hedef var. Mobilya sektöründe ihracatımız %1 seviyesindedir. Bu seviyeyi %5’e çıkarıp 10 miyar dolara ulaşma ihtiyacı bulunuyor. Ülkemizde mobilya her yerde üretiliyor ve üretim fazlalığı bulunuyor. Bunun bir şekilde ihracatı yansıması gerekir” dedi. Taklacı daha sonraki konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “BİR USTA 40 SENDE YETİŞİR FAKAT BİR FABRİKA İKİ YILDA KURULUR” Bir usta kırk senede yetişir fakat bir fabrika iki senede kurulur. Bizde ki ustalar dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu ustalara destek verilmesi gerekir. Güç oluşturmamız şarttır. Ortadoğu’nun bütün ülkelerine mobilya satmalıyız. Bununla ilgili çalışmaların yapılması gerekir. Siteler gücünden hiçbir şey kaybetmiş değil. Tarihi dokular ve dekorasyonu olduğu gibi biz yapıyoruz. İhracatımız 2010 yılından beri yükselişte olabilir ama istenilen düzeyde değil. “TÜRKİYE’NİN MOBİLYA SEKTÖRÜ KONUSUNDA BİR ARGE MERKEZİNE İHTİYACI VAR” Sayın başbakanımızın da sözü var. Türkiye’nin mobilya sektörü konusunda bir ARGE merkezine ihtiyacı var. İhracatın artması için ürünün hammaddesinden ambalajına kadar tasarlanmaya gereksinim var. Böyle bir ARGE merkezi olmazsa, tasarım, ambalaj, sarım ve nakliyede sıkıntı çekilir. Yurt dışındaki alıcılar da bunlardan dolayı ülkemizi tercih etmez. Eskiden Siteler’de 3 CNS tezgahı varken şu anda 150 CNS tezgahı bulunuyor. Fakat binalarımızın fiziksel yapısı bu CNS tezgahları koymaya elverişli değil. Bunun için Siteler’in önünün açılması gerekir. “BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NE SHOWROOM İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUZ” Ankara’daki mobilya sektörünü ileriye götürmek, Ankara’daki insanların sorunudur. Bu konuda Ankara’nın valisine, milletvekiline, bürokratına ve belediyelerine görev düşüyor. Çünkü mobilya sektörünün desteğe ihtiyacı var. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan Mobilya Showroom bitti. Burası 14 bin metre kullanım alanı olan bir yerdir. Üretici esnafımıza tahsis etme düşüncemiz mevcut. Ankara’da üretenler şartı arıyoruz. Çünkü buradaki esnafın ürettiği ürünü satmak için böyle bir yere ihtiyacı var. Tahsis konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Şubat ya da Mart'a açmayı düşünüyoruz. Büyükşehir Belediyesi’ne de teşekkür ediyoruz. “EL İŞÇİLİĞİ VE USTALARI DEVLET TARAFINDAN KORUMAYA ALINMALIDIR” Biz mobilya sektöründe hiçbir ili rakip olarak görmüyoruz. Biz rakiplerimizi doğru yerde arayıp, doğru yerde görmeliyiz. Sitelerimizin çalışması el işçiliği üzerinedir. Katma değeri yüksek ürünler yapıyoruz. Örneğin Kayseri oturma gurubu üzerine fabrikasyon çalışıyor. Adana iskelet üzerine çalışıyor. Yani bunların hiçbiri birbirine rakip değil. Bizim rakiplerimiz Çin, İtalya ve Almanya’dır. El işçiliği uzun zamanda yapılan bir iştir. Bundan dolayı da üretim azlığı bulunuyor. El işçiliği ve fabrikasyon ürünlerini kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir. Hangi sektör olursa olsun el işçiliği korunmakta olan meslekler gurubuna alınmalıdır. Yarın el işçiliği yapacak usta bulmayacağız. Onun için ustalarımız devlet tarafından koruma altına alınmalıdır. “BİRİNCİ KUŞAK BAŞLAMIŞ, İKİNCİ KUŞAK YETİŞMİŞ FAKAT ÜÇÜNCÜ KUŞAK YOK” Ustalarımızı korumamız için katma değerin ya da stopajın sıfıra çekilmesi gerekir. Bir sektör düşünün birinci kuşak başlamış, ikinci kuşak yetişmiş ama üçüncü kuşak denilen bir şey yok. Babadan oğula geçen mesleklerde üçüncü kuşak yetişmemiştir. Biz iyi yoldayız. Fakat manevi olarak yazılı ve görsel medya da bizi destekleyebilecek ve bize katkı sunabilecek siz değerli medya mensuplarına ihtiyacımız var. Sitler şöyle oldu böyle oldu değil, Siteler iyi oldu demeliyiz. Çünkü biz öyle görüyoruz. “BİZLER AHİ KÜLTÜRÜNDEN GELEN VATANINA VE MİLLETİNE BAĞLI İNSANLARIZ” 2015 yılının sonlarında sokak toplantıları yaptık. 2016 yılında da yaptık. Ülkemizde 2016 yılında olağanüstü bir şey oldu. 15 Temmuz’dan sonra bir emekli gidip maaş kartını takıp maaşını çekebiliyorsa, şükretmemiz gerekir. İyi durumdayız dememiz gerekir. Ülkemiz terör örgütleri ile mücadele ediyor. Biz bu konuda sonuna kadar devletimizin yanındayız. Bizler, buradaki esnaflar Ahi kültüründen geliyoruz. Hepsinin vatanına ve milletine bağlı bir yapısı var. Sokak toplantılarımızda da söyledik; aza kanaat edeceğiz, bir olacağız ve güçlü olacağız. Başka çaremiz yok.   “KAMERA SİSTEMİ İLE HIRSIZLIĞIN ÖNÜNE GEÇECEĞİMİZE İNANIYORUZ” Siteler’de hırsızlığın 15-16 yaşlarında gençlerin yaptığını tespit tespit ettik. 15 Temmuz’dan sonra ve çıkan aflarla bu gençler dışarıya çıktı. Bu gençler işte bulamıyor. Bunların da bir şekilde topluma kazandırılması gerekir. Sitlerin 50 tane giriş çıkışı var. Bunların tamamını kontrol etmemiz çok zor. Eski valimiz Kılıçdar’ın bize sözü vardı. 7/24 saat kamera sistemi getirilecekti. Bunu için de bütçe gerekiyordu. Bunu yeni valimiz Sayın Ercan Bey’e de dile getirdik. Daha önce bize böyle bir söz verildiğini söyledik. Bütün çıkışlarda kamera sistemi olursa hırsızlığında son bulacağına inanıyoruz. Her yıl hırsızlık oluyor. Yani kamera sistemine ihtiyacımız var. Örneğin bizim bölgede birçok Suriyeli yaşamakta. Bir gün Suriyelilerin hırsızlık yaptığını duymadım. “İŞBİRLİĞİ GÜÇBİRLİĞİ KURSLARININ ARTTIRILMASI GEREKİR” Esnafımıza KOSGEB ile ilgili girişimcilik kursları açtık. Girişimcilik sertifikaları verdik. 50 ile 150 bin liraya kadar destekli. İşbirliği güç birliği projelerini yaptık. Beş firma bir araya gelip CNS tezgahları kurdu. Bu sayının daha çok olması gerekir. KOSGEB’te yedi seçenek arasında bize uyan iki seçenek mevcut. Birisi girişimcilik kursları, diğeri işbirliği güç birliği kurslarıdır. Diğerlerin hiçbiri bize uymuyor. İş birliği ve Güç birliği projeleri kapsamında 5 kişi bir araya gelerek, her bir kişi 50 bin TL para ortaya koyuyor. 5 kişinin parası 250 bin TL ediyor. 250 Bin TL’de devlet hibe veriyor. Bu tür projelere devamlı ihtiyacımız var. Ne yazık ki beş firmanın bir araya gelmeside çok zor oluyor. Çünkü çok çok güvenilir adamlar bulmak gerekir. “ODAMIZ EKONOMİ BAKANLIĞI’NDA KAPSAM DIŞINDA KALIYOR” Bizim odalarımız Ekonomi Bakanlığı’nda kapsam dışında kalmış. Şahıs firmaları destek alamıyor. Sadece şirket gurupları destek alabiliyor. Bizim destek alabilmemiz için meclis kararı olması gerekir. Bunun düzeltilmeye ihtiyacı var. 7 kişiden oluşan valiliğe bağlı dernek bu destekten faydalanabiliyor fakat koskoca odalar bu yardımdan faydalanamıyor.  Üyelerimizi Almanya, İtalya ve ABD fuarlarına götürmeye çalışıyoruz. Üyelerimizi fuarlara götürerek daha çok model görmelerine yardımcı oluyoruz. Bu şekilde üyelerimizin ufkunun daha çok geliştiğine inanıyoruz. Ramazan ayı, Kutlu Doğum ve Muharrem ayı etkinliklerimizi de kutlayıp bir araya geliyoruz. Bunların tamamını eksizsiz yapıyoruz. Hiçbir görüşü ve dini inancı dışarı da bırakmıyoruz. Bütün üyelerimiz burayı kendi evi gibi görüyor. Son olarak Ankara’daki fuar alanının bir an önce bitirilmesi gerektiğini söylemek istiyorum. (Güçlü ANADOLU / Kadir GÜRHAN)          

Editör: TE Bilisim