Küresel ısınmanın getirdiği değişimler, yağışsız geçen günler ve baraj doluluk oranlarındaki düşüş ülke genelinde kuraklık tehlikesini gündeme getirdi. Su Politikaları Derneği (SPD) Başkanı ve Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız, gazetemize açıklamalarda bulunarak kısa, orta ve uzun vadede Başkent Ankara için önerilerini sıraladı.

 Su Politikaları Derneği (SPD) Başkanı ve Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız, dikkatli su tüketiminin önemine değinerek “Kaliteli suyun yeterli miktarda sürekli olarak temini temel bir insan hakkıdır. Bu anlamda bu görev esas olarak su yönetiminindir. Ancak su kullanıcıları da bu yönetimde yer alarak suyu daha verimli kullanmak ve doğal çevreyi korumak sorumluluğundadır” ifadelerini kullandı.

Dünyada ve ülkemizde yașanan küresel ısınmanın yol açtığı birtakım sıkıntılarla karșı karșıyayız. Türkiye ve Ankara özeline baktığınızda ilerleyen günlerde bizi nasıl bir tablo bekliyor?

İklim bilimcilerin görüşü iklim değişikliği etkilerinin artarak devam edeceği yönünde. İklim değişikliğinin su  kaynakları üzerinde etkileri, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ‘nün 2016 yılında hazırlattığı raporda yer alıyor. Bu rapordaki gelecek 15-20 senelik projeksiyonlarda özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde yağışların %20 civarında azalacağı ve sıcaklıklarda artışların olacağı belirtilmiş. Uzmanlar iklim değişikliği etkilerinin Ankara ve çevresinde de yaşanacağını belirtiyorlar.

“TÜRKİYE GENELİNDEKİ BARAJLARIMIZDAKİ ORTALAMA DOLULUK ORANLARI YAKLAŞIK %30 SEVİYELERİNDE”

Kuraklık beraberinde su kaynaklarını da doğrudan etkiliyor. Șu an için barajlarımızda ki doluluk oranı seviyesi nedir? Barajlardaki suyun azalmaması adına alınacak önlemler ve atılacak adımlar ne olmalıdır?

Meteorolojik kuraklığın uzun sürmesi Baraj göllerinde ve su kaynaklarında  azalma yeraltı suyu seviyelerinde düşüş olarak ortaya çıkıyor. Türkiye geçen su yılında (1 Ekim 2019-31 Eylül 2020 arası) tüm bölgelerde ortalamaya göre %20 daha az yağış aldı. Bu su yılına girdiğimiz Ekim 2020’den itibaren yağışlar yine normallerin çok altında gerçekleşti. Bunlar kış yağışları ve suyun depolanabilmesi için çok değerli yağışlar. Bu nedenle geçen seneden kısmi boş olan barajlarımıza  yeterli su girişi olmadı. Bu nedenle de Türkiye genelindeki barajlarımızdaki ortalama doluluk oranları yaklaşık %30 seviyelerinde. Bu durum Kasım ayından itibaren Hidroelektrik enerji barajlarında üretimde azalmaya neden oldu. İçme suyu barajlarımızdan su çekimi sürdüğü için su hacminde azalma sürüyor. Yağışlarda dönemsel azalmanın yaşandığı böyle dönemlerde  su yönetimi öncelikli tedbir olarak su talebinin yönetimine geçer. Yani su kullanımını azaltabilmek için su tüketicilerine çağrılar yapar. Bazı büyük miktarda su kullanan sektörlere (Otomobil yıkama ,halı yıkama vb ) kısıtlamalar getirir. Çünkü en ekonomik, en hızlı ve en etkili yöntem budur. Bu arada su israfı yapılan yerleri kontrol altına almaya çalışır. Bunlar atılması gereken öncelikli adımlardır. Daha sonra ise şebekelerdeki kayıp ve kaçakların önlenmesi ,yağmur suyu hasadı, evlerde gri su kullanımı için temiz su ve gri su şebekelerinin zorunlu hale getirilmesi gibi önlemler gelir. Aslında en önemli önlem hem su yönetiminde hem de su kullanım alışkanlıklarımızda mevcut paradigmamızı değiştirerek mevcut suyu en verimli bir şekilde kullanmaya çalışmaktır.

 
Ankara Büyükșehir Belediyesi, kent genelinde içme ve kullanma suyu sağlayan barajlara hiç su gelmemesi halinde 110 günlük suyun kaldığını bildirdi. Sizin bu konudaki düșünceleriniz nelerdir?

Ben yapılan bu açıklamayı Ankara’da 110 günlük sağlıklı su kaldığı şeklinde yorumladım. Yoksa 2007 yılındaki kurak dönemde Kesikköprü Barajından  Ankara’ya büyük bir yatırım maliyeti ile  getirilen Kızılırmak Nehrinin kalitesi düşük suyu devreye alınırsa Ankara’nın belirtilenden daha  fazla su temin edebileceğini söyleyebiliriz. Ancak daha önce de yaşandığı gibi su kalitesinde düşüş ortaya çıkar.

“ANKARA SU YÖNETİMİNİN ÖNÜNDEKİ EN ÖNCELİKLİ GÖREV ŞEBEKE KAYIPLARINI AZALTMAK OLMALIDIR”
Kısa, orta ve uzun vadede Ankara için önerileriniz nelerdir?

 Kısa vadede suyun çok  tasarruflu kullanılması dışında daha etkili bir önlem yok. Orta ve uzun vadede ise yapılması gereken çok işimiz var. Ankara su yönetiminin önündeki en öncelikli görev %40 civarında olan şebeke kayıplarını azaltmak olmalıdır. Bu kayıplar sadece Ankara için değil tüm Türkiye için %50 ye varan bir oranla sorun olmaya devam ediyor. Esas olarak özellikle nüfusu hızla artan büyük kentler elindeki mevcut suyu en verimli şekilde kullanmak ve arıtılmış suyu tekrar kullanmak üzere bir plan yapmalı. Bu planın bir ucu su kullanıcıları diğer ucunda ise su yöneticileri olmalı. Suyu katılımcı bir anlayışla ve toplumcu gerçekçi politikalarla yönetmeliyiz.

“EVSEL SU KULLANIMIMIZI AYNI İŞLERİ YAPARAK  %40 ORANINDA AZALTABİLİRİZ”

 Küresel düzeyde yașanan kuraklığın üzerine salgın șartları da eklenince hijyen hassasiyeti ve artan su tüketimi ihtiyacı da duruma yansıyor. Hijyen kurallarına  son derece'' dikkat'' ederek su tüketiminden nasıl tasarruf edebiliriz? Buradan gazetemiz aracılığıyla vatandașlarımıza nasıl seslenirsiniz?

Temizlik çok su tüketimiyle sağlanmaz.Aynı temizliği suyu çok daha verimli kullanarak da yapabilirsiniz. Bunun için su kullanım alışkanlıklarımızda değişiklik gerekiyor. Evsel suyun %60’lık bir bölümü Banyo ,tuvalet ve lavabolarda kullanılıyor. Özellikle tuvalet rezervuarlarındaki su  kullanımını azaltarak önemli bir tasarruf sağlayabiliriz. Bunun için rezervuar hacmini küçültmek veya mevcut sistemi  iki seçenekli daha az su kullanan sistemlerle değiştirmek gerekir. Çamaşır ve bulaşık makinelerini tam dolu çalıştırmak da önemli bir su tasarrufu sağlar. Evsel su kullanımımızı aynı işleri yaparak  %40 oranında azaltabiliriz. Kaliteli suyun yeterli miktarda sürekli olarak temini temel bir insan hakkıdır. Bu anlamda bu görev esas olarak su yönetiminindir. Ancak su kullanıcıları da bu yönetimde yer alarak suyu daha verimli kullanmak ve doğal çevreyi korumak sorumluluğundadır. Çünkü suyu korumak doğal çevreyi korumakla başlar

(Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)

Editör: TE Bilisim