Bu hafta sonu başkent Ankara’da hava çok sıcak olmasa da güneş kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Aldım çayımı balkonumda en sevdiğim köşeye çekilip Atilla İlhan’ın şiirlerini okudum. Şair, romancı, senarist, düşünce adamı kimlikleri ile Cumhuriyet döneminin en etkili sanatçılarından olmuş ve 1950 yılından sonraki kültür yaşamımıza damga vurmuş olan önemli bir değerin kalemi oldukça iyi geldi hafta sonuma.. İnternette okuduğum bilgilere göre “şiirlerinde imla kurallarını reddetmiş ve kendine has imla kuralları kullanmış olan Attila İlhan, büyük harf hiç kullanmamıştır. Balıkçı Türküsü” adlı ilk şiirini yazdıktan sonra, 1946 yılında yarışmada ikincilik aldığı “Cebbaroğlu Mehemmed” şiiriyle adını duyurmuştur. İkinci Yeni’ye ve Garip akımına ilk karşı çıkan kişilerden olmuştur. Garip akımını Orhan Veli’yi eksik bir şair görmesi ve akımın anlayışını dar ve sığ bulması nedeniyle eleştirmiş İkinci Yeni’yi ise “yozlukla” itham etmiştir. Bu gruplara karşı çıkan Attila İlhan Mavi dergisindeki yazılarından hareketle “Mavi Akımı” oluşturmak istemiş, ancak bu hareket pek başarı sağlayamamıştır. Klasik şiir, modern şiir ve halk şiirinden bileşime giden şair, Divan şiirinin biçim özelliklerinden de yararlanmış halk söyleyişlerinden yararlandığı bir anlatımla şiirlerini kaleme almıştır.” Sonbahar mevsimini iyiden iyiye hissetmeye başladığımız bu günlerde usta kalemin bu şiiri de beni m için unutulmazlar arasında kalacaktır “nasıl iş bu her yanına çiçek yağmış erik ağacının ışık içinde yüzüyor neresinden baksan gözlerin kamaşır oysa ben akşam olmuşum yapraklarım dökülüyor usul usul adım sonbahar”

Editör: TE Bilisim