Rosa Parks, Amerika’da ve dünyanın pek çok yerinde siyahiler için 1950’lerde önder olmuş isimlerden birisi. Çünkü Rosa, Amerika’da siyahiler ayrımcılığa uğrarken ırk ayrımcılığının kilitlerini havaya uçurmuştur. Amerika bugün dünyaya insanlık dersi veriyor olsa da kendi geçmişini unutuyor çoğu zaman. Hatta geçmişe bakmaktan ziyade Amerika’nın bugününü bile takip ediyor olabilmek bu durumun devam ettiğini gösteriyor. Amerika’da ayrımcılığa uğrayan gruplardan birisi ise siyahiler. En kötü ve ağır şartlarda çalıştırılan, karşılığında düşük ücretler alan ve toplumun her alanında aşağılanan insanlar. Esasında tek neden tenlerinin siyah olması… Dönemin aktivistlerinin yaptıkları eylemlerle (genelde sivil itaatsizlik) bugüne kadar az da olsa kırıldı. Bugün tam anlamıyla siyahilere karşı olan ayrımcılığın bittiğini söylemek mümkün mü? Tabi ki hayır. Trump ABD’de başkan olduktan sonra daha da şiddetlendi diyebiliriz. Tam da bu noktada adını tarihe bir otobüste yaptığı sivil itaatsizlik örneği ile yazdıran Rosa Parks’ı anlatmak istiyorum: Amerika’da siyahilere yaşamın her alanında ayrımcılık yapıldığı gibi toplu taşıma araçlarında da yapılıyordu. Mesela onların koltukları ayrıydı ve kalabalık olmalarına rağmen sadece otobüsün arka koltuklarına oturabiliyorlardı. Alabama’nın Montgomery şehrinde, 42 yaşındaki siyahi bir kadın terzi, şehir fuarındaki işinden akşam saat 6’da çıktı. Çok yorgundu ve tek istediği bir an önce evine ulaşmaktı. Belediye otobüsünün ortasındaki ‘değişken’ statülü koltuklardan birine oturdu. Bazı beyaz yolcular ayakta kalınca şoför yerinden kalkıp arkaya doğru yürüyerek, değişken statülü koltuklardaki siyahlara ‘kalkın’ şeklinde bir el işareti yaptı. Parks o anı ‘’Şoförün yaklaştığını görünce renkli bedenimi, elbiselerimin içine adeta gömmeye çalıştım’’ diye anlatıyor. Şoförün uyarısı üzerine değişken statülü koltukların ilk sırasındaki, üçü de erkek olan diğer siyah yolcular kalkarak arkaya yöneldi.  Rosa Parks’ın yanında cam kenarında oturan erkek yolcu da kalktı. Rosa Parks da hareketlendi ancak kamu düzeninin aksi tarafına… Cam kenarındaki koltuğa kaydı ve artık yorgunluktan bitkin düşmüş bir insana özgü kayıtsızlıkla, hiç hesapsız hiç plansız şoförün gözlerine bakmaya başladı. Şoför, ‘neden kalkmıyorsun?’ diye kızgınlıkla sorunca Parks, insanlığa yakışan yanıtı verdi: ‘Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum.’ Rosa Parks sonrasında o an için şu açıklamayı yaptı: ‘’İnsanlar, benim o gün çok yorgun olduğum için koltuğumdan kalkmayı reddettiğimi söyleyip duruyorlar. Doğru, yorgundum ama sebep bu değildi. İş günü olmasının fiziksel yorgunluğu değildi bu. Yaşlı da değildim, 42 yaşındaydım. Çok yorgundum. Sürekli haksızlığa uğramaktan ve bunu kabullenmekten yorgundum’’ Şoför otobüsü durdurdu ve polis çağırdı. Rosa Parks tutuklandı. Otobüsten indirilirken, kendisini çekiştiren polise, ‘neden beni itip kakıyorsunuz?’ diye sordu. Polis devlet adına konuştu: ‘Bilmiyorum. Yasa yasadır ve sen de bir tutuklusun’. Rosa Parks, ‘’Tutuklanırken tek bildiğim, bir daha asla bu aşağılamayı kabullenmeyeceğim ve bu utancın yolcusu olmayacağımdı’’ diye anlatıyor. Rosa Parks o andan sonra tutuklandı ama tün dünyada da yaptığı eylemle bilinmeye ve hatırlanmaya başladı. O siyahlar için bir umut oldu. Bugün birçok yerde siyahlar üzerindeki ayrımcılık az da olsa kalkmışsa bunda Rosa’nın da emeği vardır.. 24 Ekim Rosa Parks’ın ölüm yıl dönümü. Kendisini saygıyla anıyor, tüm dünyada ayrımcılığın bitmesini temenni ediyorum…

Editör: TE Bilisim