Siber zorbalık, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak bir birey ya da gruba yapılan teknik ya da ilişkisel tarzda zarar verme davranışları olarak tanımlanıyor. İki çeşit siber zorbalık bulunuyor. Bunlardan ilki daha çok teknik açıdan diyebileceğimiz elektronik zorbalık olarak belirtiliyor. Bir diğeri ise psikolojik olarak yapılan baskı. Tabii ki bu baskı da elektronik iletişim yani e-iletişim dediğimiz araçlarla gerçekleştiriliyor. Elektronik zorbalık internet ortamında kullanıcıların şifrelerini ele geçirmek, web sitelerini hacklemek, spam içeren mailler göndermek ya da virüs bulaştıran e-mailler göndermek gibi teknik olayları içeriyor. Elektronik zorbalık, tek bir kişi tarafından yapılabileceği gibi birçok kişi ya da organize bir grup tarafından da aynı anda yapılabilir. Bu tip saldırıların ana hedefi kişinin kullandığı bütün sistemleri erişilemez ya da kısıtlı erişilebilir hale getirmektir. Bu tür saldırılar kişilerin sahip olduğu web sitelerine yapılabildiği gibi büyük şirketlere, kurumlara hatta devletlere de yapılabilmektedir. Yazılımların ele geçirilmesi gibi ciddi sorunlar kurumların karşısına çıkmaktadır. Buradaki en büyük sorun bilgilerin hatta gizli bilgilerin hangi amaçla kullanılacakları bilinmeden yabancıların eline geçmesidir. Bu elektronik saldırılar donanım ve yazılımlara direkt olarak etkide bulunurken, dolaylı olarak kişilerin duygularına da etki etmektedir. Günümüzde kendimize ait bütün bilgileri elimizde telefonlarda ya da bilgisayarlarda olduğunu düşünürsek, bu bilgilerin başka birinin eline geçme düşüncesinin bile bizi ürküttüğünü söylemek yanlış olmaz. Bu yalnızca telefon ya da bilgisayar gibi aletlerle sınırlı değil. Kullandığınız sosyal medya hesabının ele geçirilmesi de aynı etkiyi yaratıyor. Bir dönem herkesin en büyük korkusu kendi kişisel hesaplarının şifrelerinin yabancıların eline geçmesiydi. Hacklenir miyim korkusuyla herkes güncel olarak şifrelerini değiştirip duruyordu. Bu aslında günümüzün tacizlerinden birisidir. Bir arkadaşım cep telefonunu çaldırmasıyla ilgili şöyle demişti, ‘’taciz edilmiş gibi hissediyorum’’. Evet gerçekten en güzel tanımı bu. Taciz edilmekten hiçbir farkı yok. Özel hayatının bir anda başka birinin ellerine geçiyor. Son dönemde yaşanan bir diğer taciz olayı da artık duymayanın kalmamasına rağmen hala tuzağa düşen çocukların olduğu Mavi Balina Oyunu… Bir diğer adıyla ‘’Mavi Balina Challenge’’ olarak da bilinen ve birçok ülkede oynanabildiği iddia edilen bir internet oyunu. İddialara göre oyun 50 bölümden oluşuyor ve son bölümde oyuncunun intihar etmesi isteniyor. Oyun ilk olarak 2013 yılında Vkontakte isimli sosyal ağda yer alan ‘’ölüm grubu’’ isimli bir grup üzerinden yayılmaya başladı. Oyun sebebiyle ilk intihar 2015 yılında gerçekleşti. Oyunu üniversiteden uzaklaştırılan eski bir psikoloji bölümü öğrencisi olan Philipp Budeikin'in yazdığı bilinmektedir. Oyun nedeniyle "en az 16 çocuğu intihar etmeye teşvik etmek" suçundan tutuklanan Budeikin, yaptığı açıklamada "toplumu biyolojik atıklardan temizlemek" amacıyla oyunu yaptığını belirtmiştir. Rus Novoya gazetesine göre oyun nedeniyle gerçekleşen intiharların 130'a ulaştığını belirmiştir. Çocukları bu siber zorbalıktan kurtarmak için ailelere çok büyük görev düşüyor. Gerekli bilgilendirmeler ve önlemlerle umarız daha fazla kurban verilmez…(İHA)

Editör: TE Bilisim