DSP, MHP, ANAP koalisyon hükümetinde DSP’den milletvekili seçilip Devlet Bakanlığı görevinde bulunan ve daha sonra DSP Genel Başkanlığı yapan Zeki Sezer, gazetemize Türkiye’nin gündemini ve dış politikasını değerlendirdi. 15 Temmuz kalkışmasına değinerek değerlendirmesine başlayan Zeki Sezer, Türkiye’nin böyle bir girişime maruz kalmasından dolayı duyduğu üzüntüleri ifade etti ve 15 Temmuz’un Türkiye’nin 21. yüzyılda demokrasiyi hala yeterince kökleştirememiş olmasının sonucu olarak değerlendirdi. Diğer taraftan da siyasetin bir takım gruplara, uzunca bir süre verilen tavizlerin ve onlar adına yapılan ayrımcılığın geldiği noktayı gösterdiğini belirten Sezer, “Aynı zaman da bütün kamu kurumlarına, siyasete böylesine iktidarın katkısıyla da yerleştirilmiş bir grubun bunu yapması ayrıca düşündürücü. Şimdi iktidar bas bas bağırıyor. Senin günahın hiç yok mu? Ya da günahın neyse söyle. ‘Ben hata yaptım’ demekle olmuyor. İktidarın, ‘Bunları yaparken hata yaptım ama toplumun diğer kesimine de iyi niyetli değildim. Diğer kesimin yok saydım’ diyebilmesi gerekiyor” dedi. DAHA HANGİ KONULARDA AFFEDECEĞİZ Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın ‘Halkımız affetsin’ sözünü hatırlatan Sezer, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Hadi affettik diyelim. Yarın yine hangi konuda halk onları affetmek zorunda bırakılacak? Suriye politikasında nasıl affedeceğiz? Irak’taki gelişmelerde nasıl affedeceğiz? İddialı bir şey söylüyorum. Bu iktidarla AB ile Türkiye’nin ilişkisi bitirilmiş, koparılmıştır. Bu konuda nasıl affedeceğiz? Geleceğimiz yok ediliyor nasıl affedeceğiz? Hadi biz affettik torunlarımız bugün geleceğimizi yok edenleri nasıl affedecek?” UMUTLANMIŞTIK Darbe sonrası gelişmelerin kaygı verici olduğunu anlatan Sezer, KHK’lerle bu sorunların çözülemeyeceğini, onun yerine demokrasinin kökleştirilip; derinleştirilmesiyle darbe tehlikelerinden ve etkilerinden uzaklaşılabileceğini söyledi. Darbe sonrası hükümet kanadından yapılan açıklamalar ile biraz umutlandıklarını ifade eden Sezer, “Kendilerine oy vermeyen, kendilerinden olmayan kesime de kulak verecekler. Onları da dinleyecekler zannetmiştik. Ama öyle olmadığını gördük. O Yenikapı ruhu dedikleri şey, ‘Bize biat edin. Biz ne dersek, evet deyin. O zaman birlikte olmuş oluruz. Bir olmuş oluruz’ demekmiş. Bu son derece yanlış yaklaşımdır. Kendin gibi olmayanları dinlemek, onların da yaşam tarzlarına ve her konudaki haklarına saygı duyarak demokrasi gelişir.” dedi. KHK’LAR FIRSAT OLARAK GÖRÜLDÜ İlan edilen KHK’larla hızlı karar alma, etkin çalışmanın bir gereği olarak sunulduğuna dikkat çeken Sezer, “ Şimdi KHK’larla yaptıklarını geçmişte zaten yapıyorlardı. 14 yıldır Türkiye’de muhalif olanların kamunun kapısından giremediğini biliyoruz. Bizim çıkardığımız sınav sisteminin nasıl delik deşik edildiğini biliyoruz. Yine bizim getirdiğimiz devlet ihaleleri yasasının delik deşik edildiğini biliyoruz. Dolayıysa KHK’lar son noktadır. Bu fırsatı bulmuş oldular. Sayın Cumhurbaşkanı ‘Bu bir fırsattır’ demiştir. Bu fırsatı da kullanıyorlar” dedi. TÜRKİYE İÇİN EN İYİSİ PARLAMENTER SİSTEMDİR Başkanlık sistemi tartışmalarına değinen Sezer, ilkesel olarak başkanlık sistemini doğru bulmadığını vurguladı. Hangi ülkede bir sorun varsa, gözlerini Avrupa ülkelerine çevirdiğini belirten Sezer, “Hiçbir Avrupa ülkesinde başkanlık sistemi yok. Gerçek demokrasi var. Eksiği, gediği vardır orası ayrı. Ama gerçek bir demokratik sistem bugün için parlamenter sistemdir. Koalisyonlardan korkmamak gerekiyor. Parlamenter sistemden kopmamak gerekiyor. İşin ilkesel boyutu bu ama başka bir boyutu daha var. Ateş çemberi içerisindeyiz. Hatta ateş bizim içimizde; çok yönlü, çok cepheli bir savaşın içerisindeyiz. Büyük bir istikrarsızlık var. Dolar bir yükseliş halinde. Hem siyasette hem ekonomide büyük sıkıntılar var. İşimiz, gücümüz yok başkanlık sistemini tartışıyoruz. Bu nasıl bir ruh halidir. Bu nasıl bir duruştur, anlamak mümkün değil. Bizim şimdi bütün gücümüzle, muhalefetle işbirliği içerisinde, muhalefetinde görüşlerini alarak, onları da bilgilendirerek hem dış politikada hem ekonomide hem de toplumun sosyal yaşamında önemli adımlar atmamız gerekir. Büyük sıkıntılar var. Biz o sıkıntıları bir tarafa bırakıp başkanlık sistemini tartışıyoruz” dedi. SON KOALİSYON ÇOK UYUMLU ÇALIŞMIŞTI Son koalisyon hükümetinin üyesi olduğunu belirten Sezer, “Bu ülkede, son koalisyon hükümeti döneminde yapılanlar hiçbir dönemde yapılmadı. Anayasanın 80 maddesini değiştirdik. İnsan haklarını geliştiren, ekonomide sağlıklı alt yapı oluşturan, idam cezasının kaldırılmasına kadar birçok değişiklik yaptık. Yine o dönemde batmış bir ekonomi düze çıkarılıp bugün ki hükümete devredildi. Ve o gün aslında toplumun bir birine çok olumlu bakmayan kesimleri, farklı bir duruma gelmişti. Daha anlayışlı yaklaşabiliyordu. Siyasi görüş olarak iki zıt kutuptaki parti olan DSP, MHP’nin koalisyonda son derece uyumlu çalışmasına şahitlik ettik. Ta ki hükümetten kaynaklanmayan ekonomik krizin çıkıp rahmetli Bülent Ecevit’in hastalanmasına kadar. O hastalık büyük bir talihsizlik oldu. Ama ben sözlerimin başına söyledim bizim gibi ülkeler özellikle koalisyonun yararlı olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu. EN YAKIN ÇALIŞMA ARKADAŞLARI MUHALEFETTEN Tek partili hükümetlerinin bile koalisyonmuş gibi muhalefet partilerini anlayarak icraatlarını yapmaları gerektiğini savunan Sezer, “Batının iyi işleyen demokrasilerinde başbakanlarının en yakın çalışma arkadaşları ana muhalefet partisi liderleridir. Bizde şuanda ana muhalefet liderleri ile iktidar tamamen düşman, kanlı bıçaklı bir şeklideler” dedi. DİĞERLERİ GÖZ ARDI EDİLEMEZ Siyasette kendi düşüncesinin dışındaki düşüncelerin yok sayılması istikrarsızlığı getirdiğini belirten Sezer, “Sen kendin dışındaki kesimi yok sayarsan istikrar olması mümkün değil. Yüzde 90 oy alsan ne olur. Geriye kalan yüzde 10’un hakkını savunmuyorsan. İstikrarı getirmen mümkün değildir. Nitekin geldiğiniz nokta budur. 14, 15 yıldır Türkiye’de sayısal olarak güçlü iktidar olmasına rağmen istikrar yok. Terör arttı, çevre ülkelerle sorunlarımız hat safhada, ekonomi bana göre iyi gösterilmesine rağmen satacak hiçbir şeyimiz kalmadı. Büyük bir sıkıntı bizi gelecekte bekliyor. İnşallah olmaz. Buna tedbir alınır diyorum. En kötü dönemimiz, en güçlü hükümet döneminde yaşadığımız söylemeliyim” ifadelerini kullandı. SIFIR SORUNLA TESLİM ETTİK Çatışmazlık süreci 1999’da DSP’nin iktidar olmasıyla birlikte başladığını söyleyen Sezer, “2002’de biz sıfır terör, sıfır şehitle ülkeyi bugün ki iktidara teslim ettik. Bunun bir yolu var demek ki. O yolda şu her insanı, biricik ve eşit kabul etmek lazım” dedi. Hükümetin ilk yıllarında Kürtlerden oy alabilmek için Kürt sorunu vardır dediğini belirten Sezer, “Şimdide Kürt sorunu yoktur diyor. Bu iki düşüncenin hangisi doğru peki? Bu ülkede bir sorun var. Doğuda şehirler yıkıldı, yok edildi. Suriye’den, Irak’tan gelen savaş görüntülerinden daha harap görüntüler vardı kentlerimizde”… GÜNLÜK OY KAYGISIYLA SİYASET OLMAZ 7 Haziran seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidara gelememesinden sonra ülkede bir şeyler değiştiğini belirten Sezer, AKP’nin tekrardan iktidarını sağlamak için başka bir kesimin oyuna ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Milliyetçi kesimin oylarına ihtiyaç duydu. Kürt sorunu yoktur politikasına dönüldü. Günlük oy hesabı ile yapılan politikalar Türkiye’yi bu hale getirdi. Dünyada bu böyledir. Oysa devlet adamı günlük oy hesabıyla değil, ülkeyi, toplumun geleceği hesabıyla siyaset yapmalıdır. Bugün onu göremiyoruz. Sadece ve sadece başkanlık sistemi dayatmalarında var. (Güçlü ANADOLU / Mehmet Ali AKKUM)

Editör: TE Bilisim