Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Genel Başkanı İsa Gök yaptığı yazılı açıklama ile şeker fabrikalarında başlayan özelleştirme sonrası sektörü sancılı bir süreç beklediğini belirtti. Gök, Uzaktan Yönetim Modelinin, fabrikaların bir kısmını devredemezken bazılarını ise yeni kampanya dönemine günler kala devretmesi Türkiye, pancar şekerini üretmeye devam edecek mi? sorusunu akıllara getirdiğine işaret etti. “PANCAR ŞEKERİ ÜLKE EKONOMİSİNE DEĞER KATAN, ÜRETEN, ENDÜSTRİYEL BİR ÜRÜNDÜR” Temel ekonomik kararlarının ‘dışarıdan’ telkinlerle şekillendirilmesinin, “varlıkları kendine yeter” bir ülke olmaktan giderek uzaklaşmamıza neden olduğunu söyleyen Gök, “Bunu yaşanan acı tecrübelerle anladık, öğrendik. Bu anlamda, subjektif ölçütlere dayalı olarak, Türkiye’nin önünü açma kapasitesi olan üretim alanlarının daraltılmasında, pancar şekerinin öyküsü, ibretliktir.  Tüm aşamalarıyla yerli ve milli bir ürün olan pancar şekeri, toprağa ekilmesinden, yetiştirilmesinden, toplanmasından, hasata, fabrikaya nakline, kampanya dönemlerinde 7/24 çalışan işçilerinin özverisine, paketlenmesine, dağıtımına kadar her noktada ülke insanına, ekonomisine değer katan, değer üreten, endüstriyel bir üründür” şeklinde konuştu. “BİRLİKTE ORGANİZE EDİLEN BİR SANAYİ FAALİYETİ” ‘Şeker üretiminin bu temel üretim yapısı gereği pancar şekeri üreten dünya ülkelerinde sektörü başarıyla yöneten organizasyon kalıbı, üretici, çalışan ve diğer paydaşların içinde yer aldığı yönetim modelidir’ diyen Gök, “Çünkü şeker üretimi şeker pancarı, üretici, çiftçi ile birlikte organize edilen bir sanayi faaliyetidir. Bu üretim bir yönü ile tarladaki tarımsal faaliyet diğer yönüyle de basınç, buhar ve yüksek enerji barındıran makine aksamıyla ağır sanayiye dayanmaktadır. Bu nedenle yönetim yapısı, mutlaka üretici ve çalışanın teknik bilgi ve tecrübesi beraberinde sosyal diyolog mekanizmasını içermek durumundadır. Bu yönetim modelinin hayata geçirilmesi adına Türkiye’de ciddi bir mücadele süreci yürütülmüştür” dedi. Gök açıklamasına şu şekilde devam etti: “KAMUOYU CİDDİ BİR SAĞLIK VE GELECEK KAYGISINA İTİLMİŞTİR” “Fakat ülkemiz dünya uygulamalarının tam aksine salt satış yöntemiyle şeker fabrikalarını özelleştirme kararı almış, kamuoyunun pancar şekerinde de ithal eden ülke konumuna geleceği noktasında ciddi endişesine, sağlık ve gelecek kaygısına sevk edilmesine neden olmuştur. 2018’de başlayan son özelleştirme girişiminde ihale süreçleri tamamlanmış, geride bıraktığımız Temmuz ve Ağustos ayları içerisinde özelleştirilen şeker fabrikalarının bir kısmı kampanya döneminin hemen öncesinde devredilmiş, diğer kısmının ise yeni kampanya döneminin başlamasına günler kala hala devri belirsizlik içerisinde olup kampanya dönemi hazırlıklarına dahi girişilmemiştir. Türkşeker ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın hammaddeyi garanti altına almayan, çiftçiyi bu mekanizmanın dışında bırakan, çok kapsamlı ve ağır sanayi yapısının teknik tecrübesine sahip çalışanları diyalog dışı bırakan yaklaşımıyla devri gerçekleşmeyen şeker fabrikalarının kampanya dönemine başlamaları ve üretimlerini sürdürmeleri inkıtaaya uğrayacak, sektörde geri dönüşü mümkün olmayan yaralar açacaktır. Şeker maliyeti artışından 4/B ye geçiş ve emekliliği hak etmiş olanların emekli edilmesi ile deneyimli çalışan portföyünün yitirilmesine değin sektör olumsuzluklar silsilesinin içine hapsolacaktır.” “YANLIŞ POLİTİKALAR SANCILI SÜRECİ BERABERİNDE GETİRECEKTİR” “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, şeker sektörünü sabote eden bu icraatleriyle ülkemizde pancar şekerini bitiren kurum olarak tescillenecektir. Altını çizmek gerekir ki, karşılayacağımız 2018/2019 pazarlama yılı öncesi, ülkemizde şeker sektörünün yönetim ve organizasyonundaki bu ciddi vahametin ortadan kaldırılması ve şeker pancarı tarımı ve şeker sanayinin geleceği adına yönetimsel kararların tekrar gözden geçirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Türkiye’de, şeker sektörünü yakından tanımayan sektörel gerçeklikten uzak bakış açısı ve yönetim yapısının terkedilmesi zaruridir. Aksi taktirde ülkemizi şeker sektöründe sancılı süreç beklemektedir.” (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim