1982 Anayasası meselesinden önce 1960 darbesi ve 1961 Anayasası sorgulanmalı. Türkiye bir mengeneye alınarak, eğe ile törpülendi. Sistem dışında hiçbir ürün ortaya çıkmasın planı yaptılar. İnsan yetiştirmek yerine robot imal etme projesini hayata geçirdiler. Devletin kadrosu değil itaatkar memurlar ortaya çıktı. 

İşin başında aksamaya başladı işler. 14’ler darbenin içinde yol ayrımını başlattı. Yurtdışına gönderilerek oyundan çıkarılmaya çalışıldı. 1965 seçimlerinde Demokrat Partinin devamı olduğunu söyleyen Adalet Partisi tek başına kazandı. İkinci 5 yıllık kalkınma planı ile birlikte ülke şaha kalktı.

Bu sefer 12 Mart 1971 muhtırası devreye sokuldu. Aksayan yönleri bu şekilde telafi etmeye çalıştılar. Teknokrat hükümet kurmaya çalıştılar. Böylece siyaseti dizayn edeceklerini zannettiler. Halka rağmen halkçılık peşinde oldular.

Faruk GÜRLER Cumhurbaşkanı seçilmek üzere meclise geldi. Ama meclisin tamamı kendisini reddetti. Fahri KORUTÜRK seçildi. Son sürat anarşi ve terörü tırmandırmaya başladılar. Kahramanmaraş sokaklarında piyangocular ortaya çıktı. Çorum kana bulandı. İhtilal yapabilmek için bütün şartları oluşturdular.

Halk artık asker gelsin kurtarsın istiyordu. Anarşi bir ateş gibi ülkeyi sarmıştı. Kurtarılmış bölgeler, polisin bile ikiye bölündüğü bir ortamı yaşıyordu vatan. Üniversiteler eğitimi unutmuş tamamen militan yuvasına döndürülmüştü.

12 Eylül 1980 ihtilâli çok iyi kurgulanmış ve halk nezdinde algı operasyonu yapılmış bir trajik başarı öyküsüdür. Z kuşağı o gün inşa edilmeye başlandı. Marka, yeme ve içme derdinde bir gençlik iştendi. Hollywood iş başındaydı. Dallas dizisi herkesin dilindeydi. Köle Isaura dizileri sabahları kadınları mıhladı. Apolitik bir nesil yetiştirilmeye çalıştılar.  

İlk seçimde MDP ve Turgut SUNALP darbeciler tarafından açık seçik desteklendi. Ama halk Turgut ÖZAL ve ANAVATAN Partisini tercih etti. Bazı illerde aday bile göstermemişlerdi. Korku dağları sarmıştı. Oysa bambaşka özgürlükçü ve birleştirici bir Türkiye ortaya çıktı.

Referandumla tüm siyasi yasaklar halkın iradesiyle kazanıldı. Kimsenin burnunun kanamadığı bir koalisyonlar dönemi yaşandı.

1991 yılıda merhum Alparslan TÜRKEŞ ve merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN birlikte seçime girerek tüm şer ittifaklarını yerle bir ettiler. 1994 Refah yerel seçimler başarısı halka umut vermeye başladı.

Milli görüş bin bir zorluğa rağmen ortaklı iktidara gelebildi. Tüm zamanların en güçlü satın alma gücü yaşandı vatandaş nezdinde. Her geçen gün bütçe açıkları eriyordu. Muslukları tıkananlar ayağa kalktı. 28 Şubat 1997 de post modern darbeyle balans ayarı verildi. Başörtüsü yer bezi seviyesine indirildi. İslam adına ne varsa kazınmak istendi. 

Ardı ardına devlet kasaları ve bankalar boşaltıldı. Ekonomi 2001 yılında dibe vurdu. Ülke ekonomik olarak diz çöktürüldü. Erdemliler hareketi ortaya çıktı. Ak partiyi kurdular ve ilk seçimde iktidara geldiler.

27 Nisan 2007 yılında e muhtıra ile tanıştı Türkiye. Derhal ve hemen tepki gösterildi. Milli irade ve siyasal iktidar şapkayı alıp gitmedi ve dik durdu. Devreye FETÖ unsurları sokuldu. Yolsuzluk operasyonu, gezi direnişleri, MİT üzerine oyunlar kurdular. Hep duvara çarptılar. 

15 Temmuz 2016 yılında hedef ihtilaldi. Ama 27 Mayıs darbesinin üzerinden çok sular geçmişti. Toplum her kesiminden sivil tepki ile asker üniformalı teröristler derdest edildi. Kimse vatanı yok edemez..

En son olarak 3 Nisan Cumartesi gecesi 103 emekli amiral darbeyi ima eden bildiri yayınladılar. Cumhuriyet başsavcılığı bu konuda soruşturma başlattı. Artık konu hukuki boyut kazandı. Bu kişisel değil örgütlü bir harekettir. Maksadını aşan bilinçli bir eylemdir. Demokrasiyi değil totaliter rejime meylediyorlar.

Seçilmişlere karşı bir parmak sallamaya izin verilemez. Sayın Devlet BAHÇELİ haklıdır rütbeyi hak etmiyorlar. Hukuk gereğini yapmalıdır.

Editör: TE Bilisim