Nam ı diğer Cumhuriyetin divası, şarkılarıysa masa başında edilen sohbetlerin, dertlerin en yakın tanığı olan Müzeyyen Senar.Eğer bugün hayatta olsaydı tam tamına 100. yaşını kutluyor olacaktı. *** Cumhuriyet'in divası olarak anılıyor çünkü Senar, Mustafa Kemal Atatürk'ü görüp, ona şarkı söylemiş bir sanatçıydı. Senar, Atatürk ile karşılaşma anında yaşadığı heyecanı şöyle anlatmıştı: "Atatürk'ü gördüm ve dizlerimin bağı çözüldü. ‘Gel kızım, buraya, yanıma otur' dediği anda bayılabilirdim. Müzeyyen Senar'ın Atatürk'le ilk karşılaşmalarını geçenlerde ben de bir yerde okumuştum. Siz okuyucularımla da paylaşmak isterim. *** ''Tarih, 19 Aralık 1936. Eşi Ali Senar yeni işten gelmiştir. Ailenin geçimi Ali Bey’in maaşı, Müzeyyen’in radyodan aldığı parayla sınırlıdır. Kazancı Yokuşu’ndaki evin kapısı çalınır. Gelen saz üstadı Nubar Tekyay’dır. Sonrasını Müzeyyen Senar şöyle anlatır: “Nubar Tekyay ‘Hadi kızım hazırlan, Mustafa Kemal Paşa seni dinlemek istiyormuş, Dolmabahçe Sarayı’na gidiyoruz. Yüzüm kül olmuş, olduğum yere çökmüşüm. O büyük adam beni çağırıyor, ona şarkı söyleyeceğim. Onu gördüğüm andan itibaren sesim çıkmaz, rezil olurum diye düşündüm.‘Bak kızım’ dedi Nubar hocam, ‘Hemen hazırlan, kocan da seninle gelecek. Aşağıda Paşa’nın gönderdiği araba bekliyor.’ *** (…) Sanki bana bir asır gibi gelen hazırlık ve yolculuktan sonra saraya vardık. Yaveri takip ederek içeri girdik. Masanın kurulduğu salona girdiğim anda Atatürk’ü gördüm ve dizlerimin bağı çözüldü. ‘Gel kızım, buraya, yanıma otur’ dediği anda bayılabilirdim. Saz arkadaşlarımı görünce sevindim.” *** Müzeyyen Senar öyle mutlu ve heyecanlıdır ki, adeta bir rüya alemindedir. Senar, anlatmaya devam ediyor: “Atatürk yaverini çağırdı, bir şeyler söyledi. Yaver bana döndü ‘Hanımefendi eşinizle beni takip eder misiniz’ deyince, peşine düştük. Bizi oda kadar büyük bir banyoya götürdü. İçeride üç kişi vardı. Berber olduklarını anlamıştım. Yaver, ‘Paşam bazı şeyler buyurdu. Berbere ben ne yapacağını söyledim’ dedi. Berber topuzumu açtı ve saçlarımı kesmeye başladı. Bitince gerçekten saçlarım kısalmış ama bana dergilerde gördüğüm gibi modern bir hava vermişti (Müzeyyen Senar daha sonraki yıllarda saçlarını hiç uzatmadı, Atatürk’ün istediği kısalıkta bıraktı.) *** (…) Bir taraftan rakısını yudumlarken tabaktaki leblebileri meze yapıyordu. Öyle keyifli bir içmesi vardı ki, imrenirdiniz. Sonra bana döndü ‘Şimdi senden bir şarkı istesem söyleyebilecek misin?’ dedi. Emredersiniz efendim dedim. Atatürk, Tatyos Efendi’nin hicazkar şarkısını seçmişti: ‘Mani oluyor halimi takrire hicabım / Üzme yetişir üzme firakınla harabım.’ *** Peşine Lavtacı Ovrik’in eserini okudum ‘Mestim bu gece sen de bana mest olarak gel.’ Atatürk ‘Hadi bakalım, şimdi Rumeli türküsü’ dedi. Rumeli türkülerini okurken bana refakat ediyordu. Sabahın ilk ışıkları görününce sofradan kalktı. Saz sustu, benim için endişeyle başlayan gece büyük bir keyifle sona ermişti.” *** Her devrin geride bıraktığı bir çınar, bir idol olsa da Müzeyyen Senar asla eskimiyor. Bedenen yok olmuş olsa da şarkılarıyla ruhunu yaşatıyor. Bir sanatçının verebileceği en güzel şey de bu değil midir? Nesilden nesile takdir edilmek, sevilmek, şarkılarıyla yaşamak. *** Müzeyyen Senar'ın söylediği şarkıları şöyle bir düşünüyorum da sanırım en çok kendisine yakışıyor en çok kendisinde şık duruyor bu sözler: Şarkılar seni söyler Dillerde nağme adın Hayatı müzikle geçen, cumhuriyetin ilke ve ışığından bir an olsun ayrılmayan kadına... Işık içinde uyu!

Editör: TE Bilisim