Türkiye Barolar Birliği Litai Konukevi'nde 7.Sağlık Hukuku Kurultayı başladı. Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurulu tarafından düzenlenen kurultayda, sağlık haberleri ve medyanın bir ticari malzeme haline getirdiği sağlık programları masaya yatırıldı. Hürriyet Gazetesi Ombudsmanı Faruk Bildirici, ‘’Sağlıkla ilgili her konu ciddiye alınmalıdır’’ yorumunu yaptı. Tamamen sağlık ile ilgili konuların konuşulacağı kurultayda ilk gün, Sağlık Haberciliği ve Sağlık İletişiminde Hukuksal Sorunlar, 2 Aralık'ta ise Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği'ne ve Alternatif Uygulamalara Hukuksal Yaklaşım başlıkları altında oturumlar düzenlenecek. Kurultayın açılış konuşmalarını ise Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurulu Başkanı Berna Özpınar Gümrükçüoğlu, Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü İbrahim Barbaros Akçakaya yaptı. Sağlık haberciliği ve Sağlık İletişiminde Hukuksal Sorunların konuşulduğu oturumda Prof. Dr. Doğan Tılıç, Gazeteci Faruk Bildirici Gazeteci Esra Öz, Gazeteci İbrahim Ersoy ve Araştırma Görevlisi Sevil Bal medyada sağlık haberlerinin nasıl yer aldığı ile alakalı sunumlar yaptılar. ‘’YAŞAM ALANIMIZA MÜDAHALE EDEN HABERLERLE KARŞILAŞIYORUZ’’ Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurulu Başkanı Avukat Berna Gümrükçüoğlu, bu yıl 7.’si düzenlenen kurultayın öneminden bahsederek, “Sağlık hukuku tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de özel bir hukuk alanıdır. Bu alandaki gelişmelere katkı sunmak amacıyla bu kurulu kurduk. O günden bu yana özverili çalışmalarla yürüten bir ekiptir. Bugün kuruluşumuzun 10.yılı ve bu etkinlikte 7.sinden buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Günümüzde ve dünyadaki tüm gelişmeleri dikkate alınarak güncel konuları ele almaya dikkat ettik. Sağlık haberciliği sağlık iletişimi ve hukuksal sorunları belirledik. Yaşam alanımıza müdahale eden haberlerle her gün karşılaşıyoruz. Bu haberleri ne kadar anlıyoruz. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları yönetmeliği ile hayatımıza bir yönetmelik girdi. Bu kurultayda bu başlıklar üzerinde durmayı önemsedik. Güncelin tartışmaları ve karmaşasından, insana saygısızlıktan bilim yoluyla kurtulabiliriz. Haber alma ve haber verme hürriyetinden sınırlandığı günümüzde bizim tartışmalarımız daha bir önem arz ediyor. 7.kurultayımızın ev sahipliğini yapan Baro Başkanı Metin Feyzioğlu’na baro çalışanı arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Bu duygularla kurultayın verimli geçmesini ve bilimsel katkılar sunmasını diliyorum” dedi. Ankara Barosu Başkanı Avukat Hakan Canduran, sağlık haberlerinin medyada yer almasının hukuki boyunun kurultayda değerlendirileceğinin altını çizerek, Ankara barosu olarak her yıl düzenlediğimiz sağlık hukuku kurultayında 2 sorunu tartışacağız. Sağlık her zaman giderek artan bir öneme sahiptir. Toplumun sağlık alanında beklentileri giderek artmaktadır. Kitle iletişim araçlarında da bu konu daha fazla işlenmeye başlamıştır. Bu araçlarla bilgiye ulaşmanın kolaylaşması önemli rol oynamaktadır. Sağlık haberlerinin sunulması kişinin bilme hakkına saygı olmasıdır. Herhangi bir bilginin değil doğru bilginin verilmesi gerekir. Hekim ve hasta arasında ilişki güvene dayalı bir ilişkidir” şeklinde konuştu. ‘’HASTA VE HEKİM İLİŞKİSİ ORTAYA DÖKÜLÜYOR’’ Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan Canduran, televizyon programlarında yayınlanan sağlık programlarının hasta ve hekim arasında kalması gereken bilgilerin bütün medyayla paylaşıldığını ve bunun bir hukuk sorunu olduğunu belirterek, “Yapılan programlarda oluşturulan her alanda sadece hekim ile hasta arasında kalması gereken bilgilerin program ve programı izleyen seyircilerle paylaşılması ve arşivlenmesi hasta sırrına ve özel hayatın gizliliğinin zedelenmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle medyanın iyi bir denetime ihtiyacı vardır. Gelişmeler modern tıbba adım atmaya sağlarken tıbbi gelişmelerin popülaritesini kaybetmesine neden olmuştur. Geleneksel tamamlayıcı ve alternatif tıp ile ilgili düzenleme yapmak ve izin vermek görevi sağlık hizmetleri genel müdürlüğüne verilmiştir. Geleneksel tıp uygulamaları yönetmeliği ile bu alan yeni bir boyuta taşınmıştır. Hem tıp camiasında hem de sosyal medyada tartışmalara neden olmaktadır. Hastanın çaresizliğinin istismar edildiği bilinmektedir. Tüm bu uygulamalar vatandaşlarımızın haysiyet ve kimliğini koruyarak onları güvence altına almalıdır. Sağlın hukuku kurultayında bu alana ışık tutulacaktır. Kurulumuzca hazırlanacak kitabın önemli bir katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı. SAĞLIK OKURYAZARLIĞI ÖNCELİK Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü, İbrahim Barbaros Akçakaya, sağlık okuryazarlığı konusunun önemine değinerek, çalışmaların artırılmaya çalışıldığını hatırlattı. Akçakaya, “Burada bulunma amacımız bu iki sorunu ele almak. Konular birçok boyutuyla ele alınacak. Günümüz medya sistemine bakıldığında sağlıkla ilgili haberlerin kimi zaman magazinsel düzeyde olduğunu görüyoruz. Bir tarafıyla sağlık iletişimi alanında çok ciddi sorunlar var. Hasta ve hekim ile hasta ve çalışanlar arasında problemler var. Sağlıkla ilgili bilgilerin doğru algılanması ve doğru yayılması gerekiyor. Karşılaştığımız hukuki ve ahlaki problemlerin önüne geçmek için neler yapılabilir. Sağlığın geliştirilmesi genel müdürlüğü 2011 yılında kuruldu. Günümüz tıbbi uygulamaları giderek karmaşıklaştı ve arttı. Bu hem iş gücü kaybına hem de vatandaşların memnuniyetsizliğine yol açmaktadır. Sağlığın geliştirilmesi kavramı ortaya çıktı. Bireylerin kendi sağlıklarını kontrol edebilecekleri ve kendilerine bir yol açabilecekleri bir süreçten bahsediyoruz. Temelinde bireyin sağlık okur yazarlığını artırmayı amaçlar. Hasta hekim iletişiminden başlayarak medyada gördüğünüz bir haber doğru algılama ve onu doğru değerlendirme ile ilgili bir bilinç düzeyine sahip olmak. Bu sorunların temelinde yetersiz sağlık okur yazarlığı bulunmaktadır. Bizim kurumumuzun temelinde bu bilinci artırmak var. Antibiyotik kullanımı, diyabet, obezite tütün ve tütün bağımlılığı ile ilgili mücadele yürütüyoruz” dedi. ‘’YALNIZCA TEDAVİ MUCİZELERİ ANLATILIYOR’’ Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü olarak, bilinçlendirme ve bilgilendirme konusuna özen gösterdiklerini kaydeden Akçakaya, “Bunu sosyal medya medyayı kullanarak yapıyoruz. Sağlığını kaybettikten sonra onu kazanmak gerçekten külfetli bir süreç. Halbuki doğru şeyler yaparak birçok sağlık sorununu yönetebilme ve kurtulabiliriz. Bizim görevimiz vatandaşımıza doğru bilgiyi vermek. Bir taraftan medya ve diğer mecralardaki yalan bilgiyle mücadele ediyoruz bir yandan da doğru bilgiyi veriyoruz. 2.si bilinçlendirme çalışması. Bilgi insanın önce zihninde ve sonrasında davranışa dönüşeceği sürece ulaşıyoruz. Bir insanı belli bir bilinç düzeyine getirmek her zaman onu kabulleneceği anlamına gelmiyor. Vatandaşlarımıza doğru sağlık davranışlarını günlük hayat içinde uygulamalarını amaçlıyoruz. Sağlık bir tarafıyla uluslararası bir düzeyde endüstriyel bir yandan da etik bir düzeyde. Biz etik tarafta duruyoruz. Kişinin büyük oranda kendi davranışlarını koruyabileceği bir düzey. Bunun şöyle bir tarafı var gerçekten sağlık konsepti içinde bakmanız gerekiyor. Sağlığın kendisi olarak genelleştirdiğiniz de bir sonraki şey tedavi oluyor. Biz geçtiğimiz aylarda bir çalışma yaptık. Medyada yer alan haberlerin yüzde 70’i tedavi anlatıyor ve mucize tedavi diyor. Nasıl korunacağımızı kimse anlatmıyor. Ya da çok nadir görüyoruz. Vatandaşın o anki somut bir ihtiyacına medya mucizevi bir reçete sunuyor. Dolayısıyla burada etik ve hukuki problemler var. Asıl olan  burada sağlık iletişiminde yaşadığımız problemlerin ve sağlık haberciliğinde yaşanan problemlerin çözümünde öncelikle olarak her bireyin sağlık farkındalığını artırmak üzere bir teşvik çalışması yapmamız gerekiyor” dedi. EFEKTLERLE ABARTILAN SAĞLIK HABERLERİ Kurultayın birinci oturumunda, Gazetecinin Sağlıkla İmtihanı-Hukuk mu Etik mi? Konusunu yaşadığı gerçek olaylarla anlatan Prof. Dr. Lütfi Doğan Tılıç, Yıllar önce babam Hepatit-C hastalığına yakalandı. O dönem televizyonda Hepatit-C ile ilgili bir program yapıldı ve Hepatit -C’nin ölümcül ve bulaşıcı olduğu efektler ile abartılarak anlatılıyor. Babam dosyasında Hepatit-C virüsü pozitif yazısından etkilenmemişti ama o programdan sonra hepimizden uzaklaştı. Bu nedenle haber yaparken çok dikkatli olmamız gerekiyor.  Hekimlerin önemli bir düsturu vardır önce zarar verme. Gazeteciler de hatalarını gözler önüne sermiyorlar onların hataları da bazen öldürüyor. Sağlık haberciliğinin bir uzmanlık alanı olarak okutulmasına çaba gösterdim. Bugün iletişim fakültelerinde sağlık haberciliği alanı yok. Medyada çok nitelikli sağlık programları da var. Buradan bir teselli bulmak mümkün. Mutlaka hukuka dair bir boyutu var. Sonuçta bu sağlık haberciliği içerisinde suçla ilgili durumlar da oluşuyor. Ama en önemli kısmı etki alanı. Bunların çözümü kuşkusuz etikte yatıyor. Etikte neyin ne olduğu ve nasıl yapılması gerektiği biliniyor. Buna rağmen bu etik ihlaller yapılıyor. Hala etik diyebilir miyiz ve etik çözüm mü? Zaman zaman baro örgütlenmesinden olduğu gibi gazetecilere de öneriliyor. Bu örgütlenmenin bir özelliği yanlış yapan arkadaşını meslekten bir dönem ya da tamamen men ediyorsunuz. Etik bizler de neden yaptırımsız kalıyor. Gazeteciler daha ciddi bir yaptırımlar karşı karşıya olsunlar diye biz de mi böyle bir örgütlenme yapılmalı dedik cevap hayır oldu. Çünkü gazetecilikte en önemli unsur ifade özgürlüğü. Bunun önüne geçecek bir sistem oluşturduğunuzda bunun faydasından çok zararını görürsünüz. Dolayısıyla etik ilkelerin uygulanması noktasında böyle bir oda tipi örgütlenmeyi doğru bulmuyoruz. Gazeteciler için önemli olan öz denetim mekanizmalarıdır. Medya kuruluşlarının kendi kendileri koydukları bir takım kurallar var. Bu kendini denetleme kurulları, dünyanın her yerinde ne yazık ki yetmiyor. Bunun dışında ek denetleme kurulları var. Bir başka ek denetim mekanizması okulların vatandaşların farklı meslek gruplarının yapacağı denetimler. Gazeteciler olarak bir şeyler üretiyoruz ve bunu tüketenler var. Bir tüketici bilinci de ülkemizde yavaş yavaş oluşmakta. Haberlerinize her gün su katılıyor ve bunun yol açtığı sorunlar çok kötü. Neden tüketici olarak bir tepki göstermiyoruz. Ne zamanki o atomize bireyler organize oluyorlar ve tepki gösteriyorlar işte o zaman bir şeyler değişebilir. İnanın en önemli gazetelerin haber merkezlerinin herhangi bir haberden dolayı 15 20 telefon gelse orası birazcık değişecek. Medya ve sağlık dediğimizde her iki tarafta da problemler var. Bunları düzeltmek devrim meselesi. Bunları düzeltene kadar hiçbir şey mi yapamayacağız. Bunları biliyoruz ve dolayısıyla sansasyonel haberlere eğilimli bir kitle var. Doktorlar da gazeteciler de vatandaşı ve hastayı müşteri gibi görüyor. Her iki tarafta müşteri gibi görüyor hastayı ya da vatandaşı. Yani bunun bir ucunda da hekimler var. Onlar da medya da kendilerini tanıtmak istiyorlar. Tabi bunlar kolay düzeltilecek şeyler değil ama okurların ve tüketicilerin örgütlenmesi çok etkili oluyor. Mutlaka bir yerinde baronun yani hukukun olduğu mutlaka bir ucunda tabip odasının olduğu bir ucunda gazeteci sendikalarının olduğu belki bir ucunda okulların olduğu biz gözlem mekanizması kurmamız gerekiyor. Belki bir takım ödüller konulabilir. Böylece vatandaş ve profesyonel farkındalığı yaratılabilir” şeklinde konuştu. ZARRAB İLE İLGİLİ ELEŞTİRİLER GELİYOR Hürriyet Gazetesi ombudsmanı ve gazeteci Faruk Bildirici, Hürriyet Gazetesi’nde yaşanan sağlık ile ilgili haberlere yapılan eleştirileri hatırlatarak, “Okurlar hakikatten çok iyi takip ediyorlar ve bana iletiyorlar. Lütfen gazeteler gelen eleştiriden etkilenmiyor diye düşünmeyin. Mesela bugünlerde önemli gündem maddesi Zarrab’ın yargılanması. Bize eleştiriler geliyor. Birincisi bu haberleri görmeyin bu bir kumpas ya da orada rüşvet konuşuluyor neden başlığa çıkarmıyorsunuz gibi. Ben her zaman yazı işlerini bir kaptan köşkü olarak görüyorum. Bu nedenle her konuda eleştirilerini iletmeniz gerekiyor. Ama eleştiri yaparken küfür edilmemesi gerekiyor. Biz hürriyette bu hataları açığa çıkarıp onlardan arınmaya çalışıyoruz. Sağlıkla ilgili yazıda espri yapamazsınız. Sağlıkla ilgili şaka yapılmaz. ‘’BİLGİLERİN DOĞRU OLMASI GEREKİYOR’’ Osman Müftüoğlu’nun bir yazısında Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre yaşlılık sınırının 79 yaş olduğu gibi paylaştığı bilgilerin doğru olmamasına nasıl tepki verdiğini anlatan Bildirici , “Ben Osman hocaya sordum ve itiraz var dedim. Bir arkadaşımdan Whatsapp mesajı geldi ona dayanarak yazdım dedi. Ben araştırdım ve dünya sağlık örgütü böyle bir karar yok dedi. O zaman biz ne yapmış olduk insanlara yanlış yere umut vermiş olduk. İş burada kalmadı. Sağ olsun Ertuğrul Özkök benim yazıya cevap verdi. Bir gecede yeniden yaşlı olduk dedi” örneklerini verdi. ÜNLÜ İSİMLER VE SAĞLIK Sertab Erener’in telomer tedavisi yaptırmasının, Ayşe Arman röportajında da yer verildiğini ve Sertab  Erener’in bir reklam kampanyasına ortak olduğunu söyleyen Bildirici, Ünlü bir kadın sanatçı bir reklam panosu önünde fotoğraf çektirdi. Ben bunu yazdım ve Sertab Erener hayır demedi. Binlerce insan buna inandı ve o bitki özütünü kullanıyorlar. Biz de bitkilerin efendisi gibi insanlar var. Doktor Maranki biz de bir yazı dizisi yaptı. Ben biyografisine baktım Bakü üniversitesinde ders vermiş ve ekonomist. Yani tıp ile ilgisi yok. İnsanlar kapısında kuyruk oluşturuyor. Eğer bir bitkinin iyi geldiğini söylüyorsa bilimsel bir kurulu yanınıza almanız gerekiyor. Sağlık hafife alınacak bir konu değil. Maden suyu için dediğiniz zaman bazı insanlara zarar verebileceğimizi neden düşünemiyoruz. Dolayısıyla siz bir bitki şu konuda yararlıdır derken zararını ve kullanmaması gerekenleri söylemeniz gerekir. Dolayısıyla şu bitki şöyledir demekler iş bitmiyor. Kilolu insanlar konusunda operasyonlar çıkıyor bir bakıyorsunuz bir doktor her şeyi tedavi ediyor. Son dönemde biyorezonans isimli bir konu çıktı. İlgili arkadaşa sordum bazı kişilerde yararlı oldu dedi. Ama sen bütün okurlara bunun her şeyi tedavi ettiğini söylüyorsun. Bizim gerçekten insanlara boş umut vermememiz gerekiyor. Bu ticari atraksiyonlarda olmamamız gerekiyor” şeklinde konuştu. (Rozita Hamidi-Türkan Çatal)

Editör: TE Bilisim