Siyasetin her zaman ikili ilişkileri karıştırdığını ve bulanıklaştırdığını söyleyen Ankara Rus-Türk Dostluk Evi Başkanı Erol Uğurlu, ‘Siyaset, her ne kadar bu ilişkileri karıştırıp bulandırsa da, durulduğu zaman bu ilişkiler çiçek gibi tekrar yeşeriyor’ diye konuştu. Uçak krizi yaşandığı dönemde Türk-Rus ilişkilerinin bıçak gibi kesildiğine vurgu yapan Uğurlu, “Büyükelçi Karlov’un suikaste uğraması ile bıçak gibi kesilen ilişki kurumaya başladı. 2017 yılında başlayan barış görüşmeleri ile normalleşme başlamış üzereyken bu kez koronavirüs ortaya çıktı” diye konuştu. Siyaseten dostluk kurulamadığını, çünkü siyasette menfaatin devreye girdiğini belirten Uğurlu, “Kültür işinde ise menfaat yok. İlişkiler kültürel olarak sağlam kuruluyor. Uçak düşürüldüğünde çok dostumuz bize gelip, yanlış oldu dedi. Biz bunları hep diplomatik misyona ilettik; halk bu uçağın düşürülmesinde mutlaka bir hinlik olduğunu söylüyor. Büyükelçi öldürüldüğünde yüzlerce Türk gelip aşağıdaki kültür merkezimize çiçek bıraktılar. Demek ki iki ilişkiyi hainlikle vuramıyorsun” dedi. Şuan Türkiye’de 200 bin Rus gelinin olduğuna dikkat çeken Uğurlu, “Bu az bir rakam değil. Bunun 50 bini Antalya’da. 500 bin Rus pasaportu taşıyan vatandaş Türkiye’de ikamet ediyor. İş yapıyor, ticaret yapıyor ve ev almış çalışıyor. Rusya’da da 3 milyon Türkiye pasaportu taşıyan yıllık bir sirkülasyon var. Şuan kalıcı olarak 600 bin kişi oturma izni alarak çalışıyor. Bunların içinde yine 200 bine yakın Türk erkeği Rus kızı ile evlenerek oraya yerleşmiş. Kısacası karşılıklı 5 milyon insan bir şekilde iletişim içerisinde.  5 milyon insanın verdiği sıcak havayı kimse bozamaz” şeklinde konuştu. Ankara Rus-Türk Dostluk Evi Başkanı Erol Uğurlu, Rus-Türk Dostluk Evinin bilinmeyen yönlerini, Türkiye ve Rusya’nın kültürel ilişkilerini, uçak krizi ve Rus Büyükelçi Karlov’un cinayeti sonrası kültürel alanda yaşanan pek çok gelişmeyi gazetemize değerlendirdi. “BEŞ KUŞAKTIR SANATLA UĞRAŞAN KÜLTÜR AİLESİYİZ”   ‘1920’lerde Türkiye’ye gelen, Beyaz Ruslar diye tabir edilenlerin üçüncü kuşağıyız’ diyen Uğurlu, “Bahsettiğimiz bu kişiler Türkiye-Rusya arasında gerçekleşen hiçbir siyasi gerginliğin içinde yer almamışlar. Kültür ailesiyiz biz. Beş kuşaktır sanatla uğraşan bir aileyiz” dedi. Uğurlu, “1991’lerden sonra soğuk savaşın bitimiyle birlikte Türkiye-Rusya ilişkileri sıcaklaştığı için, bizim gibi gelen aileler Türkiye’ye göç eden ailelere öncü oldu. Tabi birçok diplomatik ilişkilerin içinde yer aldık. Ailemizin bize bıraktığı miras sanat eserlerini ortaya çıktık. Bizim ailemizde yüzlerce, binlerce sanat eseri var. Belki 7 bini geçmiştir. Birçoğu Sovyet sanatçılarına ait eserler. Sovyetler döneminde ilişkiler kopmadığı için o dönem yardım olsun diye alınan eserlerin hiçbirini satmadık. Türk-Rus dostluk ilişkilerine faydası olsun diye bir cemiyet kurarak bunları sergilemeye başladık. Birçok kültür merkezi halka açtık. Türk-Rus sanatçıların karşılaşması için bu merkezlerde birçok ortak etkinlikler düzenledik. 91 yılından beri bu süreç devam ediyor. Bu binalar yetersiz kaldığı için eski Rus Hastanesini aldık, restore ederek kültür merkezi haline getirdik. Burada etkinlikler düzenlemeye devam ediyoruz. Rusya’dan gelen sanatçılara sergi düzenlemeleri için de yardımcı olduk. Türkiye’nin hemen hemen her yerinde Kültür Bakanlığı, Valilikle, Belediyelerle, Yerel Sivil Toplum Örgütleri ile etkinlikler düzenledik, festivaller yaptık. Gelen sanatçıları biz ağırladık, hiç kimseden ve kurumdan maddi destek almadık. Vakfımız kendi iç bünyesiyle bunu yaptı. Türkiye’deki kurumlar bize manevi destek sağladılar. Salonlarını tahsis ettiler, konaklama imkanı verdiler” açıklamasında bulundu. “HER KES BİZİMLE DOST KİMSE BİZE DÜŞMAN DEĞİL”   2015 uçak krizinden sonra ilişkilerin bıçakla kesildiğini dile getiren Uğurlu, 2016 yılında Büyükelçinin ölümüyle birlikte bıçak gibi kesilen ilişkinin kurumaya başladığını ifade etti. Uğurlu, “2017 barış görüşmelerinden sonra sıcak ilişkiler tekrar başlamak üzereyken Koronavirüs ortaya çıktı. Bu sefer tüm dünyada olduğu gibi bizde de ilişkiler ve etkinliklerin hepsi askıya alındı. Bazı sanal etkinlikler yapıyoruz. Ama bu etkinliklere de bizim gibi yaşlı kuşağın entegre olması çok zor. Genç kuşak da bu etkinlikler göz göze olmadıkça pek ilgi duymuyor. Ankara’da 7 binamız var. Bu binalarda vakfımıza ait olan resim koleksiyonlarını halka açık olarak sergiliyoruz. Virüsten dolayı hepsi 1 Ağustos’a kadar kapalıydı. 1 Ağustos’tan sonra iki yerimize izin çıktı. Ziyaretçi olmadığı için personeli dönüşümlü olarak çalıştırıyoruz. Bir de tüm bunların yanında Rus yemeklerini yapan, tanıtan bir bina restore ediyoruz. Bu binayı sırf Washington Restoran var diye neden Moskova Restoran ya da St. Petersburg olmasın dedik ve böyle bir şey yapmaya karar verdik. (gülüyor)Eski soğuk savaş döneminden kalan inanışlar işte (gülmeye devam ediyor). Daha sonra Washington Restoran kapanınca burada tek kaldık. Her kes bizimle dost kimse bize düşman değil” diye konuştu. “SİYASETTE DOSTLUK KURAMIYORSUN ÇÜNKÜ MENFAAT DEVREYE GİRİYOR”   Uğurlu, “Ankara Kalesi, Ankara’nın merkezi. 2500 yıllık bir tarihe kim gelirse Ankara’ya ziyarette bulunuyor. Birisi Anıtkabir, diğeri ise Ankara Kalesi oluyor. Buraya gelenler Rusların ne işi var burada diyorlar. Biz onlara yüz yıldır burada olduğumuzu söylüyoruz. Cumhuriyet ilan edilmeden buradaydık. Tabi ki amaç şov yapmak değil, amaç Rus-Türk kültürünü beraber tanıtmak” dedi.  ‘Sanat evlerimizde Türk sanatçılarımızın da eserleri var, Rusya’da eğitim alan Türk Sanatçılarımız var’ diyen Uğurlu, “Kültürel ilişkiler bu işin başı, siyasette dostluk kuramıyorsun. Çünkü menfaat devreye giriyor. Kültür işinde ise menfaat yok. Güzel bir resim yaptıysan hangi bayrak altında olursan ol seni severler. Güzel bir piyano eseri icra ediyorsan, şarkı söylüyorsan dünyanın her yerinde sevilirsin. Bizim atalarımız derki iki meslek hiçbir yerde hiçbir zaman aç kalmaz; biri kuyumculuk kuyumcu ustasıysan, diğeri ise sanatçıysan. Eğlendireceğin mutlaka bir yer vardır. Görsel ya da sözsel, hiç fark etmez. Örneğin Nazım Hikmet. Dünyanın her yerinde seviliyor. Kuyumculukta da tasarım önemli. Her yer de sevilirsin. Her şey yok olabiliyor ama bu iki mesleği yok edemezsiniz. Bu iki meslekte ruh var. Biz de kültürde olduğumuz sebebiyle iki ruhun ancak kültür nedeniyle karşılıklı oturarak birleşeceğine inanıyoruz. Türk-Rus barış görüşmelerine biz de katıldık. Hep onlar tartışıyor ama ortamı ısıtan biziz” ifadelerini kullandı. “TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNİ HAİNLİKLE VURAMAZSINIZ”   Rus uçağı düşürüldüğü zaman birçok Türk vatandaşın kendilerine bunun yanlış olduğunu belirttiğini söyleyen Uğurlu, “Biz bunları hep diplomatik misyona ilettik; halk bu uçağın düşürülmesinde mutlaka bir hinlik olduğunu söylüyor. Büyükelçi öldürüldüğünde yüzlerce Türk gelip aşağıdaki kültür merkezimize çiçek bıraktılar. Demek ki iki ilişkiyi hainlikle vuramıyorsun. Şuan Türkiye’de 200 bin gelinimiz var. Bu az bir rakam değil. Bunun 50 bini Antalya’da. 500 bin Rus pasaportu taşıyan vatandaş Türkiye’de ikamet ediyor. İş yapıyor, ticaret yapıyor ve ev almış çalışıyor. Rusya’da da 3 milyon Türkiye pasaportu taşıyan yıllık bir sirkülasyon var. Şuan kalıcı olarak 600 bin kişi oturma izni alarak çalışıyor. Bunların içinde yine 200 bine yakın Türk erkeği Rus kızı ile evlenerek oraya yerleşmiş. Kısacası karşılıklı 5 milyon insan bir şekilde iletişim içerisinde.  5 milyon insanın verdiği sıcak havayı kimse bozamaz. Türkiye’de 5 milyon Amerikalı, Iraklı, İranlı var mı? Yok. Bu kadar yoğun trafik, Türk-Rus ilişkilerinin haricinde bir yerde yok. Tüm ilişkiler daha güzel olacak. Siyaset ilişkileri her zaman karıştırıyor, bulanıklaştırıyor. Ama karıştırsa da, bulanıklaştırsa da durulduğu zaman bu çiçek yeniden yeşeriyor. Biz Türklerle hep dosttuk, dost kalmaya devam edeceğiz. Kültürlerimizin ikisi de Orta-Asya kökenlidir. Ortak yemeklerimiz var. İki ülke sözlüğünde ortak 400 kelime var. Başka bir dilde var mı? Yok. Yani bilmeyerek ortak bir dil kullanıyorsun. Çaya çay dediğimiz gibi” şeklinde konuştu. “TÜRKİYE’NİN DOĞASI DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE YOK”   Açtıkları sanat evlerinde yeni kuşak Rus ressamların bulunduğunu söyleyen uğurlu konuşmasına şu şekilde devam etti: “Eski kuşak sanatçıların çoğu öldü zaten. Yeni kuşak sanatçılar bizimle çalışıyor. Geliyorlar, eserlerini bırakıyorlar biz de onları satıyoruz. Satılanların parasını kendilerine veriyoruz. Onlar da bize bir iki tane hediye ediyorlar. Biz satmıyoruz. Biz onları kendi koleksiyonumuza katıyoruz. Biz bu binaların ihtiyaçlarını kendi gelirlerimizden, atalarımızdan kalanları gideriyoruz. Eserlerden bize para gelmiyor. Restorasyon yaptığımız oluyor. Restorasyon çalışmaları ile giderlere katkı sunuyoruz. Restorasyonlarda kullandığımız sıva Horasan sıvasıdır. Türk-Rus dostluğunun üstüne ne kadar kaynar su dökerseniz dökün, haşlama ile bu insanları öldüremezsin, bu duyguyu kapatamazsın, söndüremezsin. Her iki güzel ülkenin güzel insanı güzel olmaya devam edecek, kalacak. Düşmanlık iki tarafa da sadece ve sadece zarar veriyor. Zarar verenlere alet olanlar ise bence en büyük vatan düşmanıdır. Hangi dine inanıyorsan inan her iki ülkenin insanı olarak birlikte güzel bir gelecek kurulabilecek ve hayat yaşayabilecek iki ülke var. Bugün Rusya toprakları kıta olarak dünyanın en büyük toprağı. Ama nüfus yetersiz. Türkiye’den Rusya’ya gidip yerleşmek isteyen, hayat kurmak isteyenlere her zaman yer verilmiştir. Türkiye’de de aynı şekilde. Fakat Dünyanın 6 da bir toprağına sahip Rusya’daki doğa Türkiye ile eşdeğer değil. Türkiye’nin doğası dünyanın hiçbir yerinde yok. Dünyanın birçok yerini gezdim. Böyle bir vatan, böyle bir ülke yok. Aynı toprağın üstünde dört mevsimi yaşayamazsınız.” Haber/Fotoğraf: Kadir GÜRHAN          
Editör: TE Bilisim