Özünü bilirsen, özürden kurtulursun demiş Hacı Bektaş ı Veli.  İnsan her şeyden evvel kendini bilmeli. Kibirden soyunup, özünü koruyabilmeli.  ‘Tevazu resimdeki gölgeler gibidir; daha güzel ve daha derin gösterir’. Yani işin özü, kendini bilmede saklıdır. Çocukluğumdan beri  bana öğretilen şeylerin en başında gelirdi alçakgönüllü olmak. Elimden geldiğince her konuda dikkat etmeye çalışırım. Çünkü bilirim ki başka insanları hor gören kişiler, başkalarından çok kendilerini alçaltmış olurlar.  Ne demişler, ‘bazı insanlar alçakgönüllüdür,  bazıları ise alçak olmaya gönüllüdür’. İnsan kendini başkalarından üstün görmeden önce şu soruları sormalıdır öncelikle kendine..  Ben kimim? Ailemden, eşimden bağımsız kişisel başarım ne? Bu dünyadaki varlığımın başka insanlara bir faydası var mı? İnsan tüm bunları kendine bir kez olsun sormalı. Cevaplarına varırken tek bir hataya düşmemeli. Başkalarını küçümseyip , kendini yüceltmeyi. En büyük hata bu değil midir zaten? Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin... Kibiri bırakıp alçak gönüllü olmalı! Aynı birazdan sizinle paylaşacağım bir anektod gibi.. Kişi ister farkına varsın ister varmasın hayat çoğu zaman ona nerede durması gerektiğini  eninde sonunda seve seve öğretiyor. ‘’Kendini beğenmiş dil bilgini, boğazdan karşıya geçmek için bir kayık kiraladı ve bir haşmetle oturdu yerine. Kayıkçı, olgun ve alçak gönüllü bir insandı. Hiç ses çıkarmadan küreklere asılıyor, yolcusunu sağ salim karşıya geçirmek ve üç beş kuruş kazanmak istiyordu. Denizin orta yerine geldikleri sırada Bilgin küçümser bir eda içinde sordu: -Sen hiç gramer okudun mu? Dil biliminden anlar mısın? Kayıkçı: -Hayır efendim dedi, ben cahil bir kayıkçıyım, dediğiniz şeylerden hiç anlamam. -Vah vah dedi Bilgin, ömrünün yarısı boşa geçmiş! Böyle bir süre ilerledikten sonra rüzgar şiddetini artırmaya, dalgalar büyümeye başladı. Denizde fırtına çıkmış, Bilgin korkmaya başlamıştı. Kayıkçı olağanüstü bir güçle kurtulmaya, sağ salim karşı kıyıya geçmeye çalışıyordu. Gördü ki artık kurtuluş ümidi yok, Bilgine dönüp sordu: -Efendim, yüzme bilir misiniz? Bilgin: -Ne yazık ki bilmiyorum diye inledi. O zaman kayıkçı: -Vah vah dedi, şimdi ömrünün hepsi boşa gidecek! Keşke gramer bileceğinize benim gibi yüzme bilseydiniz de canınızı kurtarsaydınız..’’
Editör: TE Bilisim