Haber: Türkan ÇATAL YILDIZ

Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Koray Başar, son yıllarda kamudan ayrılan psikiyatrist sayısı oldukça arttığını ifade ederek, bölge hastanelerinin azalan hekim ve diğer sağlık çalışanı sayısıyla artık hizmet vermekte son derece zorlandığını belirtti. Üniversitelerin hizmet ağırlıklı olmaya zorlanmakta ve bilimsel çalışmalara kaynak aktarılmakta sıkıntı yaşadıklarını söyleyen Başar, “Şehir hastaneleri plansız olmaları ve yetersizlikleriyle ruh sağlığı hizmeti vermeyi zorlaştırmaktadır. Meslektaşlarımız emeklerinin karşılığını alamamaktadır” dedi. Başar, ayrıca Ruh Sağlığı Yasası istediklerini söyledi.

Türkiye Psikiyatri Derneği, 20-24 Ekim tarihlerinde Ankara’da yapılan 57. Ulusal Psikiyatri Kongresi’ne ilişkin basın toplantısı düzenledi. Kongrenin ana temasının “Bilimsel Kanıttan Uygulamaya Ruh Sağlığı” olarak belirlendiğini ifade eden Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Koray Başar, ruh sağlığı hizmeti almak isteyen hastaların bilim dışı uygulamaların mağduru olduklarına değindi. Başar, “Bilimselmiş gibi sunulan uygulamaların, yetkisi ve yetkinliği olmadığı halde tedavi ve psikoterapi yapanların, biyoenerjicilerin, koçların, manevi danışmanların vb. sözde meslek mensuplarının hastalarımızı istismar ettiklerini, maddi ve manevi zararlar verdiklerini biliyoruz” dedi.

“SÖZDE MESLEK MENSUPLARI HASTALARIMIZI İSTİSMAR EDİYOR”

Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Koray Başar, bu yıl Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından 57.’si yapılan Ulusal Psikiyatri Kongresi’nin ana temasının “Bilimsel Kanıttan Uygulamaya Ruh Sağlığı” olarak belirlendiğini ifade ederek konuşmasına başladı.

“COVID-19 pandemisi tüm dünyayı sarsmış, birçok insanın yaşamını kaybetmesine ya da hastanede yatmasına sebep olmuş, bunun yanı sıra sağlık çalışanlarına ve sağlık sistemine ek yükler getirmiştir” ifadelerini kullanan Başar konuşmasına şöyle devam etti: “Belirsizliklerin arttığı ve şeffaflığın olmadığı durumlarda bilimsel yöntemlerin aslında ne kadar da gerekli olduğu anlaşılmıştır. Yanlış ve bilimdışı bilgilerin önlemeyi ve aşı ile korunmayı ne kadar olumsuz etkilediğini görüyoruz. Bilim dışı uygulamaların ve önerilerin halk sağlığını ne kadar derinden ve olumsuz etkilediğine üzülerek şahitlik ediyoruz. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı hekimleri olarak ruh sağlığı hizmeti almak isteyenlerin, hastalarımızın bilim dışı uygulamaların mağduru olduklarını uzun yıllardır görüyoruz. Kanıta dayalı olmadığı halde bilimselmiş gibi sunulan uygulamaların, yetkisi ve yetkinliği olmadığı halde tedavi ve psikoterapi yapanların, biyoenerjicilerin, koçların, manevi danışmanların vb. sözde meslek mensuplarının hastalarımızı istismar ettiklerini, maddi ve manevi zararlar verdiklerini biliyoruz.”

“BAĞIMSIZ BİR YASAYA İHTİYAÇ VAR”

Sağlık politikalarının nitelikli ruh sağlığı hizmetine ulaşmayı olumsuz etkilediğine değinen Başar, “5-10 dakikada bir hastaların muayene edilmesinin beklendiği, yeterli yatak ve ruh sağlığı çalışanı olmadan aşırı yük ile çalışmanın istendiği koşullarda özveriyle bilimsel ve etik çalışmaya gayret ediyoruz. Bunun üstüne, geleneksel ve tamamlayıcı tıp adıyla yürütülen işlemlerle kamu kaynakları israf edilmektedir. Bu yanlış politikalar ve karşılanması imkânsız yükler tükenmemize yol açmaktadır. Son yıllarda kamudan ayrılan psikiyatrist sayısı oldukça artmıştır. Bölge hastaneleri azalan hekim ve diğer sağlık çalışanı sayısıyla artık hizmet vermekte son derece zorlanmaktadır. Üniversitelerimiz hizmet ağırlıklı olmaya zorlanmakta, bilimsel çalışmalara kaynak aktarılmamaktadır. Şehir hastaneleri plansız olmaları ve yetersizlikleriyle ruh sağlığı hizmeti vermeyi zorlaştırmaktadır. Meslektaşlarımız emeklerinin karşılığını alamamaktadır. Bir de her gün artan sağlıkta şiddet ile yaralanmakta, travmaya uğramakta hatta canını vermektedir” dedi.

“Yaşanan olumsuzlukların hastaları, özellikle de kamudan hizmet almaktan başka seçeneği olmayan ağır ruhsal hastalığı olan, savunmasız ya da incinebilir hastaları etkilediğini söyleyen Başar, pandemiyle birlikte daha da artan olumsuzlukların kamuda nitelikli hizmet almalarının önüne geçtiğine dikkat çekti.

“Daha iyi koşullarda, emeğimizin karşılığını alarak bilimsel yöntemlerle çağın gerektirdiği en nitelikli ruh sağlığı hizmetlerini vermek istiyoruz. Çocuklarımız, gençlerimiz, kadınlarımız, ruhsal zorluk yaşayan insanlarımız, engellilerimiz, hastalarımız aslında ülkemizde yaşayan her ferdin bunu hak ettiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullanan Başar, bu hakları temel alan ve devlete yükümlülükler getiren “Ruh Sağlığı Yasası”nı istediklerine vurgu yaptı. Ruh sağlığının diğer sağlık alanlarından farklılıkları olan özellikli bir alan olduğunu belirten Başar, “Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de psikiyatrik hastaların kendine özgü haklarının düzenlendiği bağımsız bir yasaya ihtiyaç var” dedi.

“HİZMET ALAN (HASTA) MERKEZLİ VE HAK TEMELLİ OLMALIDIR”

1995 yılında kurulan TPD’nin Ruh Sağlığı Yasası’nın gerektiğine ilişkin 1998 yılından itibaren birçok platformda dile getirdiğini ve bu konuda çalışmalar yaptığını söyleyen Başar, “20 yıllık süreçte hazırlanan ve Sağlık Bakanlığı’na sunulan iki yasa taslağı, TBMM Başkanlığı’na sunulan iki kanun teklifi de bu çabalarımızla oluşmuştur. Türkiye Psikiyatri Derneği ruh sağlığı yasası içeriği, niteliği ve kapsamı konusunda ülkemizdeki en deneyimli ve birikimli kurumdur. TPD ülkemizin ruh sağlığı sorunları yaşayan ve yaşama olasılığı bulunan insanlarımız ve hastalarımızın hak ettiği seviyede önleyici, koruyucu ve tedavi edici, hizmet alan eksenli bir ruh sağlığı yasası için aşağıdaki niteliklerin ve ilkelerin temel alınmasını önerir.”

Başar önerilerini ise şöyle sıraladı:

•Hizmet alan (hasta) merkezli ve hak temelli olmalıdır.

•Amaç hizmet alanın kendi kararını verebilmesini sağlamak, hizmet alan bireyi sağlığı, geleceği ve tedavisi ile ilgili karar süreçlerine olabildiğince katabilmek olmalıdır.

•Mümkün olan en az kısıtlayıcı ruh sağlığı hizmetini hedeflemelidir.

•Dili özenle işlenmelidir, her türlü ayrımcı ifade ayıklanmalı, hizmet alanların dezavantajları giderilmelidir.

•Ruh sağlığı alanındaki yanlış uygulamalar önlenmelidir.

•Dünyadaki örneklerinde olduğu gibi öncelikle ruh sağlığı hizmeti uygulamalarını düzenleme yasasıdır. Meslekler tanım olarak bulunmalı ancakyasa bir meslek yasası haline getirilmemelidir.

•Önleyici- Koruyucu- Güçlendirici- Geliştirici ruh sağlığı hizmetleri tanımlamalıdır.

•Ruhsal hastalıklara yönelik uygulanan bütün müdahaleler tıbbi tedavinin parçaları olarak görülmelidir.

•Hizmet verenlerin ruhsal ve fiziksel olarak örselenecekleri göz önünde tutulmalı, çalışanlara ek haklar tanımlanmalıdır.

Ruh Sağlığı Yasası’nın ülkemiz için, yıllardır olduğu gibi bugün de ertelenemeyecek bir ihtiyaç olduğunu ifade eden Başar sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu yasanın hazırlık sürecinde bu alanda yılladır çaba sarf eden, ürünler geliştiren Türkiye Psikiyatri Derneği’nin görüşlerinin dikkate alınması, sürecin ruh sağlığı hizmeti alanların, hastaların ve yakınlarının dahil edilerek yürütülmesi gereklidir.”

Editör: TE Bilisim