Tüm dünya Koronavirüs ile pandemiye yakalandı. Her ülkeyi ve herkesi etkisi altına bir salgın hastalık ile karşı karşıyayız. Sebebi ve tedavisi tam olarak bilinmiyor. Ülkemizin tıp çevreleri elinden geleni yapıyor. Sağlık çalışanları ellerinden geleni fazlasıyla yapıyor. Ülke yönetimi başta sağlık bakanlığı ciddi bir şekilde işine sahip çıkıyor. Şehir hastanelerine karşı çıkan herkes gerçeği görüyor. 13 Nisan 2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığı talimatıyla Hıfzıssıhha Genel Müdürlüğünü pandemi için çalışma başlattı. Kızılay, belediyeler, İç İşleri bakanlığı vefa grupları vb. Birçok STK görevlerini başarıyla yerine getiriyor. Meslek liseleri dezenfektan, çeşitli özel sektör solunum cihazı, resmi ve özel kuruluşlar maske üretiminde çok iyi işler yapıyor. Aşı ve ilaç çalışmaları yapılıyor. Bugün bizim konumuz dini hizmetler dolayısıyla diyanet hizmetleri. Bu açıdan Koronavirüs öncesi ve sonrasını değerlendirmek istiyoruz.. Cumhurbaşkanı umre turistik seyahat yeri değildir diye açıklama yaptı. Partisinden de buraya gideceklerin izin alması gerektiğini söyledi. Sağlık bakanlığı diyanet işleri başkanlığına yazı göndererek umre için izin verilmemesi gerektiğini belirtti. Umreden dönen ilk kafilelerde evde izolasyon yapılması büyük hata oldu. Evde kaldılar ama eve misafir kabul ettiler. El öptürdüler, sarıldılar ve muhabbet giderdiler. Doğal olarak herkese yaymaya başladılar. Umreden dönenler daha sonra karantina altına alınıp yurtlara yerleştirildi. Odalarında tek başına kalmaları konusunda ikna edilmeleri bile zaman aldı. Öğrenciler bu konuda daha başarılıydı. Ama sistem yerine oturdu. İnsanlar bunun bilincine vardı. Dünyanın her yerinden vatandaşlarımız bir an önce ülkeye dönmeye başladılar. 14 gün karantina sistemini oturttuk. İsveç' te yaşayan bir ailenin babası hastalığa yakalandı. Hastaneye alınmadı ve kızları sosyal medyadan yardım çağrısında bulundu. Sağlık bakanlığı özel uçağı ayarladı ve onu ailesi ikile birlikte almaya gitti. Yıllarca yurt dışında yaşayan ve oralara hayran insanlar ülkemizin kıymetini anladılar. Özellikle yaşlı ve engelli insanlara kimin önem verdiği ortaya çıktı. Ayrımsız olarak herkese hizmet verildiği ve para alınmadığı görüldü. Başlığımıza geri dönersek; Cuma namazından başlayalım. Cuma eskiden olduğu gibi tatil olmalı. Çünkü iş telaşında insanlar bu namazı bir sirkülasyona çeviriyor. Sürekli camiye gelen ve giden bitmiyor. İçeride sıklaşan insanlar dışarıda karton üzerinde namaz kılan insanlar. Ayakkabılar alt üst durumda. Birbirinin ayakkabısınız basanlar ve çarparak içeri giren çıkanlar. Tatil gününde olursa herkes evinde olur ve mahalle camisine gider. Böylelikle aşırı ve ilgisiz kalabalıklar engellenebilir. Cuma huzura ve sağlığa kavuşur. Cemaat belli olduğu içinde kim kimle irtibatta bilinir. Bütün partiler bu konuda ittifak etmeli. Örneğin İran Cuma tatil Pazar çalışır. Ama tüm batı ülkeleri onlarla irtibatta olur. Pazar günü adam çalıştırır. Dünya ile karışıklık yaşamayız ve özümüze döneriz. Şimdiye kadar kimsenin hutbe dinlemediği ve huşu duymadığı Cuma namazları yaşadık. Bundan sonrasını bayram gibi yaşamaya çalışalım. Safları sıklaştıralım sözü artık tarihe karıştı. Önden, arkadan ve yandan mesafeye dikkat edilmek zorunda. Bu artık olmazsa olmaz kural. Camii sayısı çok diyenler aslında ne kadar yetersiz olduğunu gördüler. Her camii bir külliye olmak zorunda. Morg ve gasilhane muhakkak bulunmalı. Toplu cenaze yıkama yerleri tarih olmak zorunda. Aile irşat büroları burada hizmet vermeli. Ayrıca aile danışmanları ve sosyal yardım merkezlerine burada olmalı. İmam, muhtar, karakol, aile hekimliği ve okul müdürleri mahalle meclisini oluşturmalı. Camii temizliği ve bakımı ve de halı döşemesi yeniden ele alınmalı. Abdest alma yerleri Millet ve Ahmet Hamdi Akseki camileri gibi olmalı. Yan bölmeli ve ayak koyma yerli. Kimse birbirine şu sıçrayamamalı. Tuvaletler tertemiz tutulmalı. Buralarda özel ve eğitilmiş görevliler olmalı. Camiye girerken otomatik galoş ile ayakkabı sarılmalı. Ayakkabı koyma yerleri her daim temiz olmalı. Kimse camiye çorapsız girmemeli. Nezle ve grip olanlar camiye gelmemeli. Tokalaşma artık yapılmamalı. Yüksel caddesi ve Sakarya caddesinde bulunan yerin altındaki doğru dürüst abdest ve tuvalet yerleri olmayan mescitler kapatılmalı. Camiler her açıdan sürekli ve ciddiyetle denetlenmeli. Camii görevlileri özenle seçilip temizlik, maneviyat, sosyal yardım ve de topluma örnek olma konusunda sürekli eğitime tabi tutulmalı. Halk tarafından sürekli ankete tabi tutulmalı. Camii Allah'ın isimlerinden biridir. Dilediğini dilediği yerde toplamak demek. Toplumun merkezine camiyi koymak zorundayız. Her dinden ve her milletten insana saygı duymalıyız. Cemaat birbirini tanımalı. Cami kavga değil dayanışma yeri olmalı. Diyanet personeli ve organizasyonu FETÖ ve Koronavirüs sonrası elden geçirilmeli. Plan ve denetimi yeniden yapılmalı. Tüm personel inovasyona tabi tutulmalı. Bankamatik memuru asla olmamalı. Camii görevlisi halktan olur almazsa çeşitli yaptırım ve meslekten men cezası almalı. NOT Tüketim ve maddiyat bizi bir yere götürmedi. Olmayınca da oluyormuş. Maneviyat ve inanç en önemli ihtiyaçmış. Ama doğru organizasyon ve insanlar tarafından yapılmalı. Tüm dini materyal ve yayınlar sil baştan elden geçirilmeli. İsteyen herkese temel dini eserler herkese ücretsiz verilmeli. Herkesin Kuranı Kerimi anlamıyla birlikte öğrenmesi sağlanmalı.

Editör: TE Bilisim