Ankara’daki yerel gazetecilere, Korona virüsün gelişimi, şu anki durumu ve gelecekte nasıl şekil alacağıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Tütün, en iyi normalleşme ayının Haziran değil, Eylül ayı olduğunu söyledi. Normalleşme adımlarına AVM açarak başlanmasının hatalı olduğuna vurgu yapan Tütün, “Bu işe hava almayan AVM’leri açarak başlamak anlamsız oldu. Okullar için de aynı şey geçerli. Okulların tamamen kapatılması gerekir” dedi. Sürü bağışıklığına işaret eden Tütün, hasta olmayan vatandaşlarında hastalanacağını belirtti. Günlük verilerin açıklanmasının bir politika olduğunu kaydeden Tütün, “Yani bugün ne kadar insan ölmüş diye herkes bunları takip etmeye, paylaşmaya, hesaplar yapmaya başladı. Bu ne kadar doğru, ne kadar psikolojimizi etkiliyor bunu tam olarak bilemiyorum. Bunun insanlar üzerinde kötü bir etki yaptığını düşünüyorum. Sadece iyileşen kişi sayısının verilmesi daha doğru bir adım olacaktır” ifadelerini kullandı. Zafer Gazetesi’nden M. Umut Karakülah, Başkent Gazetesi’nden Zehra Şahindokuyucu, Ticari Hayat Gazetesi’nden Seda Tolmaç ve Güçlü Anadolu Gazetesi’nden Kadir Gürhan’ın sorularını yanıtlayan Tütün, genç nüfusa sahip bir ülke olduğumuz için virüs karşısında avantajlı olduğumuzu da söyledi. “SALGININ RESMİ OLARAK 11 MARTTAN ÖNCE BAŞLADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM” İlk, orta ve lise öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra 1978 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başladığını ifade eden Tütün, kendisinden ve virüsün başlangıç noktasından şu şekilde bahsetti: “Daha sonra Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde devam ettim. Askerlik görevimin ardından Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi’ne tayinim çıktı ve yaklaşık 20 sene burada görev yaptım. Ve akademik kariyerimi sürdürmek için Zonguldak Bülent Ecevit Üniveristesi’nde geçtim. Halen Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak görevimi sürdürmekteyim. Oradaki görevimi tamamlandıktan sonra da yeniden dönüşüm Ankara olacak diye düşünüyorum. Koronavirüs salgını resmi olarak 11 Mart’ta başlandığı söylendi ise de; aslında tam olarak bu tarihlerde başlamadı. Lakin öncelikle kendi yaşadığımız olaylardan ötürü bu şekilde konuşuyorum. Şubat aylarında yaptığım birkaç ameliyat ummadığımız olayları baş gösterdi. Biz iç kalp ameliyatı yaparken kalbi durduruyoruz ve bir makinaya bağlıyoruz. Bu cihaz ciddi bir şekilde vücut sistemini bozan bir sistem. Ameliyat sırasında bütün her şey normal seyrinde gidiyor, fakat hastanın kalbi basmıyor. Durum böyle olunca hastaları yoğun bakıma çıkarıp oksijen değerlerini ölçtük. Kan değerlerinin yüzde 100 olması gerekirken yüzde 40’ın üzerine çıkmıyor. Biz de ek bir cihaz takarak değerleri bu şekilde yüzde 100’e çıkardık. Yani inanılmaz bir şekilde kalpteki enzimler, karaciğer değerleri ve diğer birçok değerlerin hepsi tavan yaptı. Bu olayları Şubat aylarında yaşadık. O sıralarda ben ve kızım da kuru kuru öksürüyorum, zor nefes alıyorum ve kendi kendime bu nasıl bir hastalık ki, geçmiyor bir türlü. Ve bunlardan da anladık ki; koronavirüs dediğimiz salgın o zamanlarda hastalarda görülmeye başladı.” “OKULLARIN ERKEN KAPATILMASI YERİNDE BİR KARARDI” Birçok kişinin daha önceden Korona virüsü geçirmiş olabileceğini belirten Tütün, “Dünyada herkes Çin’de çıkan enfeksiyonu daha önce çıkan SARS ve MERS gibi sandılar. Ve bu bizim ülkemize gelmez oralarda kalır diye düşündüler. Kimse bu kadar yayılacağını beklemiyordu. Oysa ki; SARS’ın öldürücülüğü yüzde 37, MERS’in öldürücülüğü yüzde 10. Koronavirüs ise öldürücülüğü çok daha az ancak çok fazla oranda bulaşıcı. Bu salgın başlamadan önce Çin’de Wuhan şehrinde Li Wenliang isimli bir göz doktoru durumu fark ediyor, sosyal medyada ve diğer mecralarda bunu paylaşıyor ancak doktorun başına gelmeyen kalmıyor ve sonunda ölüyor. Ve daha önce bu durumu kabul etmeyip ilan etmeyen Wuhan, 30 Aralık’ta ‘bizde böyle bir salgın var. Ne olduğunuz bilmiyorum ama bir enfeksiyon var’ diyerek dünyaya ilan etmiş oldular. 7 Ocak’ta virüsü izole ettiler, 11 Ocak’ta da ilk vatandaşları öldü. Tabi bu süreçte Wuhan’a gidip gelen Amerikalılar olsun Fransızlar olsun birçok ülke vatandaşı bu virüsü taşıyıp ülkelerine götürdüler ve vakalar, ölümler ülkelerde görülmeye başladı. Bu olaylardan da anlaşılıyor ki; bu salgın çok daha önceleri başladı. 10 Ocak’ta Bilim Kurulu’nu kurduk. 3 Şubat’ta Çin uçuşları kapatıldı. İran kapısı o sırada açıktı ve hacılar umreye gidip geliyordu. Böyle bir süreçte başladık ülke olarak virüs ile mücadeleye. Bu virüs ilk geldiğinde kimse ne yapacağını bilmiyordu. Çin’den gelen Çin malı bir virüs ile karşı karşıya kaldık. Bulaşıcılığı en yüksek olan bir virüs. Çok kısa bir sürede her tarafa yapılmış bir enfeksiyonla karşı karşıya kaldık. Bu dönemde en doğru hareket okulların kapatılması kararı oldu” diye konuştu. “VİRÜSÜN EN ETKİLİ ÖLDÜRME NEDENİ YAYGIN DAMAR İÇİ PIHTILAŞMASIDIR” Virüsün vücudumuza daha çok akciğer üzerinde girdiğini dile getiren Tütün, “Virüsün yapısıyla bizim vücudumuzda bulunan yararlı bakterilerin yapıları aynıdır” dedi. Tütün, “Dolayısıyla virüsün bunu bir aracı olarak kullandığı ve vücuda bu şekilde geçtiği düşünülüyor. Buradan virüs üremeye başlıyor. Çok yüksek bir yapıya sahip olduğu için her ürediğinde mutasyona uğrama olasılığı yüksek. Yapısı çok büyük olduğu için imalatından hata olasılığı da fazla oluyor. Daha sonra oradan kana yayılma yapıyor. Hangi organda damar varsa virüs oraya gidiyor, yerleşiyor ve orada tahribat yapıyor. Karaciğerde, böbrekte, bağırsaklarda, kalpte ağır hasarlar yapıyor. Tüm atar damar ve toplardamarlarda pıhtılaşma yapıyor. Bu pıhtılar o organın beslenmesini etkiliyor. Hastalığın, virüsün en etkili öldürme nedeni yaygın damar içi pıhtılaşma. İkinci bir durumda virüs vücuda girince interferon diye bir madde salgılar. Bu o kadar çok salgılanıyor ki; her tarafa saldırıyor ve bağışıklık sistemini çökertiyor” şeklinde konuştu. “SADECE İYİLEŞEN HASTA SAYISININ VERİLEBİLİR” ‘Günlük açıklanan veriler artık insanlarımızı tabiri caiz ise koronamanyak yaptı’ diyen Tütün, “Yani bugün ne kadar insan ölmüş diye herkes bunları takip etmeye, paylaşmaya, hesaplar yapmaya başladı. Bu ne kadar doğru, ne kadar psikolojimizi etkiliyor bunu tam olarak bilemiyorum. Bunun insanlar üzerinde kötü bir etki yaptığını düşünüyorum. Lakin yapılan hareketler tüm insanları yönlendiriyor” dedi. Atatürk Havalimanında yapılması planlanan hastane ile ilgili soruya da yanıt veren Tütün,“Yapılan açıklamalarda bir sağlık turizmi merkezi yapma amacı doğrultusunda Atatürk Havaalanı’nın seçildiği söylendi. Buradan yapılan bir pist neden yıkılır onu bilemiyorum. Lakin hangi parti olursa olsun yapılan bir yatırımın üzerine yeni gelen yönetimin yıkıp başka bir şey yapmasını tam olarak doğru bulmuyorum. Ve bu hastaneye bence ihtiyaç yoktu. Lakin yapılan şehir hastaneleri oldukça geniş ve kapsamlı. Şehir hastanelerinin özellikle bu salgın sonrasında çok daha etkin bir rol oynadığını düşünüyorum. Ama daha fazlasının gerekli olmadığı kaanatindeyim. Lakin bu hastaneler için donanımlı sağlık personellerine ihtiyaç var. Teçhizatlar gerekli. Yoğun bakım doktorları, her bir hastane yoğun bakım hemşiresi gibi donanımlı sağlık personeline ihtiyaç var” diye konuştu. “TEDBİRLERİ ÖNCEDEN ALARAK BAŞARIYI SAĞLAMA KONUSUNDA AVANTAJ SAĞLADIK” Bulaşıcılığı çok yüksek öldürücülüğü çok düşük olan bir virüs ile karşı karşıya olduğumuzu ifade eden Tütün, “Böyle olunca da; bir şekilde bu hastalık bize bulaşacak ve belki de bulaştı geçirdik. D vitamini yüksek olanlarda bu virüs daha az görüldüğüne ilişkin bir yayın okudum ama bakın daha virüs ile ilgili her şey yok yeni. Birçok şeyi yaşayarak görüyoruz ve göreceğiz. Çalışmalar kanıta dayalı ve tıp ile yapılır. Ya matematiksel ya deneysel olarak yapılan değerlendirmeler sonucunda ortaya çıkar. Biz hastalarımıza ilaç vermeye başladık. Hidroksiklorokin ilacını vermeye başladık ve gördük ki; kovid-19 tedavisinde söylendiği gibi bir işe yaramıyor. Hidroksiklorokin, romatizma ve malarya gibi hastalıkların tedavisinde kullanılır. Yani DNA’yı parçalama görevinde kullanılan bir ilaç bu. Ancak burada RNA için kullanıldığından hiçbir anlamı yok. Ve bu ilaç kalpte ciddi olumsuzluklara neden oluyor. Sizin selektif bir ilacınız yokken bunları kullanıyorsanız, doktor gözetiminde kullanmanız lazım. Daha sonra hastalara tedavi sırasında pıhtılaşma oluyor, hebarin verilmeye başlandı ve birçok hastayı bu ayağa kaldırmaya başladı. Önceleri solunum güçlüğü çeken herkese tüp veriyorlardı ancak ölümler artmaya başlayınca maske ile basınçlı oksijen verdiler ve daha iyi sonuçlar alındı. Daha doğrusu biz tedbirleri önceden alarak başarıyı sağlama konusunda avantaj sağladık” açıklamasında bulundu. “TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK ÇOK ÖNEMLİ” Korona virüsün aşı ve toplumsal bağışıklık kazanma ile biteceğini söyleyen Tütün konuşmasına şu şekilde devam etti: “Aşı olduğu zaman güvenlik markının olması lazım. Bulduğunuz aşı öncelikle hastalıkta faydalı olması lazım ve daha sonra da aşırı reaksiyon yapmaması lazım. Ve tabi toplumsal bağışıklık çok önemli. Yüzde 60’ı, yüzde 70’leri bulduğumuzda bu pandemi olmaktan çıkar. Amerika iki hafta önce bağışıklığının yüzde 20 olduğunu söylüyordu. İspanya yüzde 5 ile 10 arasında olduğunu belirtti. “SOSYAL MESAFEYİ KORUMAYA DEVAM ETMELİYİZ” Yaşlılarda uzak kalmakta fayda var. Çünkü en çok onlarda öldürücü oluyor. Sosyal mesafe ve maske kuralının maalesef tam olarak uygulanamadığı görüyorum. Pazarlarda, sokaklarda insanlar çok iç içe geziyor. Maalesef bazı insanlarımızın hiç umurunda değil. Kadınlar ve çocuklar bu açıdan çok şanslı, lakin kadınlar ve çocuklar çok hafif geçiriyor, erkekler ise çok ağır geçiriyor. Bu yüzden sosyal mesafeyi korumak çok önemli. Mutasyon olmazsa ben önemli bir durum olacağını düşünmüyorum. Buradan kapanacağını düşünüyorum. Amerika’da yapılan toplantıda 36 ay kadar süreceğini söyleniyor tedbirli bir yaklaşım ile. Ama ben iyimser bir gözle bakarak Eylül gibi biter diye düşünüyorum. Haber/Kadir GÜRHAN
Editör: TE Bilisim