Son zamanda fobi tarzında bir hastalık korkusunun ortaya çıktığını ifade eden Pskiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hastalık fobisi olan kitlenin çoğaldığına dikkat çekti. “Örtülü stres, duygularını bastıran kişilerde çok oluyor” ifadelerini kullanan Tarhan, “Duygu ifadesine izin vermedikleri için devamlı stres bağışıklık sistemini bastırıyor. Örtülü stres, vücuttaki uyuyan kanser hücrelerini uyandırır ve kişide kanser başlar” dedi.

Pskiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Örtülü streste kişi stresli değilim, neden tansiyonum çıksın, neden elim ayağım uyuşsun, kalbim çarpsın diyor. Bu kişilere stresten olduğunu söyleyince stresim yok diyorlar. O zaman da doktorun kendisini anlamadığını düşünüyor. Örtülü streste kişi stresli olduğunu bilmez, stres organ diliyle yaşanır. Stres damarı kasar, tansiyonu yükseltir, omuz boyun sırt kaslarını kasar” dedi.

SAĞLIĞIN KIYMETİ KAYBEDİLDİĞİNDE ANLAŞILIYOR”

Son dönemde insanların sağlığa daha çok önem vermeye başladıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Özellikle genç nüfus sağlığı çok hoyrat kullanıyordu. İnsanlık hoyrat kullanıyordu. Belli bir yaşa gelince sağlığın kıymeti anlaşılıyordu. O açıdan insan sahip olduğu küçük şeylerin kıymetini bilmek gibi insanın mutluluk biliminin temel öğretilerinden olan bir beceriyi unutmuştuk. Küçük şeylerden mutlu olmak önemli çünkü biliyorsunuz kapital sistem tüketerek mutlu olmayı amaçladığı için üreterek mutlu olmayı önemsemiyor. Yani üreterek mutlu olmak, tüketerek mutlu olmaya tercih ediliyor. Bu salgın aslında insanlara ölümlü dünyada yaşadıklarını hatırlattı. Bunun için sağlığını da kaybettiğin zaman kıymetini anlıyorsun ama çok geç oluyor. Hastalıklar yaşam stilinin yanlış olmasından kaynaklanıyor. Yemek, içmek, beslenmek, hareket gibi böyle yani yaşam felsefesi gibi konular önemli. Sağlık konusunda endişesi artan bir grup var” dedi.

“HASTALIK FOBİSİ OLAN KİTLE ÇOĞALMAYA BAŞLADI”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, fobi tarzında bir hastalık korkusunun ortaya çıktığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Bu kitle de epeyce çoğaldı. Hastalık fobisi oluştuğu için riski alan hastanelerdir. Fobisi olanlar böyle durumlarda hastanelere daha çok gitmeye başlıyor. Sürekli gidip orada tahlil yaptırmaya, kuyruklara girmeye başlar. Bu durum daha büyük riskler oluşturuyor. Bunun dozunu kaçıranlar da oldu. Hastane ve sağlığın dışındaki her şeyi yok sayarak yaşamaya çalıştılar. Fobisi olanların bir kısmında sağlık endişesinden öte hastalık fobisi var. Sağlık endişesinde sağlıktan endişe duyar, sık sık tahlil yaptırır, bir yer uyuşsa hemen doktora gider, birçok tahlile girer ama olumsuz sonuç çıkmadığında rahatlama olur. Bir gün sonrasında başka bir rahatsızlık hissettiğini düşünürse yine gider. Aslında bu somatizasyon bozukluğu denilen bir rahatsızlık. Kişi hasta olmadığı halde hastalıkla ilgili aşırı uğraşısı olur ama onda hastalık korkusu yoktur, hastalık uğraşı vardır.  Hipokondriyazisin hastalık korkusu ve sağlık endişesi ayağı var. Hastalık korkusu olan kişiler hastalık kelimesini anmaz. Sağlıkla ilgili her şeyden kaçarlar. Misofobi yani mikrop korkusu olanların hastalık fobisi vardır. O korkularda da tam tersi kaçınma oluyor.”

“KRONİK STRES YAĞ VE ŞEKER DEPOLARINI KANA BOŞALTIYOR”

Beynimizde otonom sinir sistemimizin regülasyonu ile ilgili hipotalamus adında bir bölge olduğunu belirten Tarhan, “Heyecanlanınca kalbimiz çarpar, korktuğumuz zaman savaş ve kaç tepsisi olur. Savaş ve kaç tepkisi olursa omuz boyun kasları kasılır, tansiyon ve damar direnci yükselir. Eğer kişide kronik stres varsa böyle durumlarda kişi devamlı stres hormonu salgıladığı için vücuttaki yağ depoları, şeker depoları kana boşalır. Kardiyoloji kliniklerinde ikinci kalp krizi geçirenlere yeni bir atak geçirmesin diye hiç sorgulanmadan hemen antidepresana başlanıyor. Çünkü post stroke depresyonlar var. Felçten sonra depresyonlar vardır. Kalp krizi sonrası onlar için otomatik yapılır. Bu ölçü daha önce ölçülemiyordu” dedi.

“DUYGULARINI BASTIRAN KİŞİLERDE ÖRTÜLÜ STRES GÖRÜLÜYOR”

Bazı kişilerde de örtülü stres olabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Örtülü streste kişi stresli değilim, neden tansiyonum çıksın, neden elim ayağım uyuşsun, kalbim çarpsın diyor. Bu kişilere stresten olduğunu söyleyince stresim yok diyorlar. O zaman da doktorun kendisini anlamadığını düşünüyor. Örtülü streste kişi stresli olduğunu bilmez, stres organ diliyle yaşanır. Stres damarı kasar, tansiyonu yükseltir, omuz boyun sırt kaslarını kasar. Örtülü stres duygularını bastıran kişilerde çok oluyor. Duygularını bastırdıkları için bu kişiler duygu ifadesi yapamazlar. Bir şeye üzüldüklerinde, kızdıklarında içlerine atarlar, kendileri ile savaşırlar. Bu durumda beynin motorilazyoslarında duygu ifadesine izin vermedikleri için devamlı stres bağışıklık sistemini bastırır. Vücuttaki uyuyan kanser hücrelerini uyandırır ve kişide kanser başlar. Onun için bu örtülü stresi de unutmasınlar. Benim stresim yok deyip umursamaz davranmamaları gerekir.”

(Eyüp SARİ) f

Editör: TE Bilisim