Çetin Altan’ın 24 Kasım 1999 tarihli Sabah gazetesinde “Şeytanın Gör Dediği” köşesinde “Oldukça" sözü üzerine yazdığı aşağıdaki satırlar, bu sözü yersiz kullananları uyaran ilgi çeken bir yazı : “Televizyon kanallarının genç güzel hanımları da, yakışıklı genç beyleri de nedense “çok” diyemiyorlar “çok” yerine, “oldukça" diyorlar. Örneğin deprem felaketinde evini barkım, çoluğunu çocuğunu yitirmiş bir baba için, “çok üzgündü” diyemiyorlar. "Oldukça üzgündü” diyorlar… Bu yeni değerlendirmeye göre Büyük Okyanus, çok büyük bir deniz değil, oldukça büyük bir deniz... Romeo, Juliet’i çok sevmiyordu, oldukça seviyordu. Onasis çok zengin değildi, oldukça zengindi. Sadece 12 yapının ayakta kaldığı Düzce, çok harap olmadı, oldukça harap oldu. Clinton, çok küçük bir bebeği almadı kucağına, oldukça küçük bir bebeği aldı. Bir otobüs kazasında 47 kişi mi öldü, çok büyük bir kaza değil, oldukça büyük bir kaza… Yabancı film dublajlarında, Türkçe konuşuyor gibi görünen yabancı sanatçıların dudak kı¬pırtılarıyla, dublaj cümlesini denk getirebilmek için “oldukça ” sözcüğünden medet umulur… -Gel bu akşam yemeğe çıkalım… -Gelebileceğimi sanmıyorum -Neden? -Elimdeki işi bitirmek için çalışmam gerekiyor, oldukça… -Gelmezsen, oldukça yalnız hissedeceğim kendimi. - Dışarı çıkacağımıza sen bana gel, oldukça sevinirim. - Gözlerine bakarken yüreğim eriyor gibi oluyor oldukça. Gözlerin ne kadar güzel oldukça… Şimdi yeni bir oyun icat ettim kendime. Şiir dizelerinde şayet "çok” sözcüğü geçiyorsa onu hemen “oldukça ile değiştiriyorum.,. Kahkahalı bir rezalet çıkıyor ortaya. Orhan Veli’den: “Çok sevdiğim salatayı bile Aramaz mı olacaktım? İlk dizeyi hemen değiştiriyorum Oldukça sevdiğim salatayı bile… Tango güftelerini değiştirmek ise daha da gıdıklayıcı: “Çok ağladım, oldukça inledim… Oldukça ağladım, oldukça inledim... Bir de top deyişler var: Çok gülen, çok ağlar. Oldukça gülen, oldukça ağlar… İsterseniz siz de deneyin bu oyunu, çok eğlenirsiniz. Hayır pardon, oldukça eğlenirsiniz…”

Editör: TE Bilisim