Eğitim Bir Sen tarafından ‘’Eğitime Bakış 2018 izleme ve değerlendirme raporu’’ Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un katılımıyla açıklandı. 2018 İzleme ve Değerlendirme Raporu’na göre Türkiye’de öğretmen ihtiyacı 144 bin 643. OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında Türkiye’nin öğretmen başına düşen öğrenci sayısına ulaşması için bu açığın kapanması isteniyor. Eğitim-Bir-Sen tarafından hazırlanan "Eğitime Bakış 2018 İzleme ve Değerlendirme Raporu", Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un katıldığı toplantıyla açıklandı. Eğitim-Bir-Sen'in Eğitime Bakış 2018 raporunda Türkiye'deki eğitim ulusal ve uluslararası kuruluşlar bazında değerlendirildi. Rapor’a göre, Türkiye’nin öğretmen ihtiyacı 144 bin 643. Türkiye, 15-19 yaş okullaşmasında yüzde 71 olan okullaşma oranı ile OECD’nin yüzde 85 olan ortalamasının bir hayli  gerisinde. BAKAN SELÇUK: ‘’OCAK AYINDAN İTİBAREN ÇOK SOMUT ÇALIŞMALAR ORTAYA KONACAK’’ ‘’Eğitime Bakış 2018 izleme ve değerlendirme raporu’’ programına katılan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ‘’2023 Eğitim Vizyonu'na ilişkin ocak ayından itibaren çok somut çalışmaların ortaya konulacağını belirterek, "Bütün bunları yaparken de akademik camiaya, sendikalarımıza, bilim insanlarıyla, kurum ve kuruluşlarla da istişare halindeyiz" açıklamasını yaptı. ‘’MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI OLARAK BİZİM VERİ SAKLAMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL’’ Veriye dayalı eleştirel rapor yayınlamanın son derece kıymetli olduğunu, genel geçer ifadeler içermeyen, bilimsel neticeler sağlayan bu tür raporların sayısının artmasını istediklerini İfade eden Selçuk, genel geçer ifadeler içermeyen, bilimsel neticeler sağlayan bu tür raporların sayısının artmasını isterim. Veri elde etme konusunda güçlük yaşandığına şahit oluyoruz, Buna şahit olmuşken, Milli Eğitim Bakanlığı olarak bizim veri saklamamız mümkün değil. Biz bütün bu verileri fazlasıyla paylaşarak, bu verilerden elde edilecek sonuçların politika önerilerine dönüşmesinin bizi ne kadar rahatlatacağının farkındayız." şeklinde konuştu. 2023 Vizyonu'nda yaptıkları hazırlıklar içerisinde Eğitim Bir-Sen'in daha önce yaptığı raporları, değerlendirmeleri dikkate aldıklarını ifade eden Bakan Selçuk, şöyle konuştu: "Eğer veriye dayalı yönetim, veriye dayalı değerlendirme, veriye dayalı izleme gibi konular üzerinde daha fazla durma imkanımız olursa birkaç sene içerisinde Türkiye'nin okul bazlı, ilçe bazlı, il bazlı bütün verilerinin çok daha evrensel kodlara dayalı olarak ortaya konulabileceğini de gösterecektir. Bu da umut verici bir gelişme diye düşünüyorum. MEB banane ya da sanane kategorisi içerisinde bir değerlendirmede bulunmuyor. Burada yapılan bütün değerlendirmeler sendikanın hukuki ve ahlaki çerçevede yapması gerekenleri yapmasının alkışlanacak bir husus olduğunu da ifade etmekte yarar var. Ama Türkiye'de kimi zaman kimlik karmaşası, rol karmaşası gibi nedenlerden ötürü bazen herkes herkesin işini yapmaya çalışıyor. O zaman da bir anarşi doğuyor ve yanlış anlamalar da ortaya çıkabiliyor. Bize düşen zanla hareket etmemektir. Bize düşen bu meselenin özü, aslı neyse ona göre hareket etmektir. MEB'in de kendini ifade etmesi noktasında daha nesnel ölçütler kullanması ve kendimizi ifade etmesi noktasında daha açık bir tavır ortaya koymamız önemli."  BAKAN SELÇUK: ‘’ZEMİN OLMAZSA ŞEKİL OLMAZ’’ 2023 Vizyonu'nda da her belgede olduğu gibi eksikliklerin, fazlalıkların olduğunu kaydeden Bakan Selçuk, konuşmasına şöyle devam etti: "Raporun canlı bir muhteva olması bizim açımızdan önemli. Sürekli olarak olagelen durumlara ve hadiseye göre kendimizi pozisyonlamamız ve çok daha akli davranmamız söz konusu olacaktır. 2023 Vizyon Belgesi'nin yapmak istediği birkaç temel girişim var. Biz muhakkak suretle insanla ilgili bir hususa felsefi bir zemin oturtmak zorundayız. Zemin olmazsa şekil olmaz ve zeminsiz yapılagelen bütün şekiller tekrar tekrar 1, 2, 3 demek zorunda kalırız. Bu da devamlılık arz eden bir başarı grafiği ortaya konulmasına mani olur. Bütün yapılagelen işlerin, eğitim sisteminin alt sistemlerinde yapılan bütün işlerin, her bir alt sistemde yapılan bir eylemin, işlemin diğer alt sistemleri nasıl etkilediğini simüle edilmesidir. Yani biz okul öncesiyle ilgili okullaşma oranını arttırmak konusunda bir hedefe sahipsek norm kadro nasıl etkilenir, eğitim fakültelerindeki öğretmen yetiştirme nasıl etkilenir, bunun finansal boyutu nasıl etkilenir, fiziksel dijital altyapısı nasıl etkilenir bütün bu parametrelerin hepsini aldığımız her karar için yoklamak zorundayız. Bunu yoklamadığımızda aldığımız her karar ya da ürettiğimiz her yeni çözüm belli bir süre sonra yeni sorunumuz haline gelir. Fizibiliteyi çok önemsiyoruz. Yaptığımız bütün alt sistem eylemlerini bir matris üzerinde ilişkilendirme ihtiyacı duyuyoruz." ‘’ASLA MERKEZDE OTURUP KARARLAR ALMIYORUZ’’ Selçuk, 2023 Eğitim Vizyonu'nun somut olarak hayata geçmesinin 3 yıllık takvim içinde olacağını hatırlatarak’’ Neyin ne zaman yapılacağıyla ilgili çok somut hedefler var orada. Hemen birkaç ay içerisinde sistemin tümüyle dönüştürülmesinin çok da rasyonel olmadığını düşünüyoruz. Ama hemen önümüzdeki aylar Ocak, Şubat, Mart aylarından itibaren çok somut çalışmaların ortaya konulduğunu göreceğiz. Biz Türkiye'nin birikimine ihtiyaç duyuyoruz. Biz çocuğu merkeze alarak öğretmenimiz için okul yöneticilerimiz için ilçelerimiz illerimiz için neler yapabiliriz bunları sürekli mutfakta sahada çalışan insanlarla değerlendiriyoruz. Asla merkezde oturup kararlar almıyoruz her karar da öğretmen, yönetici, veliler, öğrencilerimiz bizim yanımızda birlikte kararlar alıp değerlendirmeler ortaya koyuyoruz’’ dedi.  YALÇIN: ‘’EĞİTİM, HEM BİLİM HEM DE HİZMET NOKTASINDA VAZGEÇİLEMEZ, ERTELENEMEZ, YOK SAYILAMAZ’’ Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ise yaptığı konuşmada ‘’Eğitimi, hem bilim hem de hizmet noktasında vazgeçilemez, ertelenemez, yok sayılamaz, devre dışı bırakılamaz, alternatifi oluşturulamaz bir alan olarak kabul ve idrak etmek durumundayız’’ dedi. YALÇIN:’’ TÜRKİYE'NİN NİTELİKLİ ÖĞRETMEN SORUNU YOK’’ Yalçın,  Eğitimin temel sorunlarından birinin öğretmen açığı olduğunu ifade ederek, "Biz öğrencileri öğretmenle buluşturma noktasındaki eksikliğin giderilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir taraftan da öğretmenleri yeniden öğrencilikle buluşturmak isteyen bir kitle var. Türkiye'nin nitelikli öğretmen sorunu yok. Çünkü öğretmenlerimizin veri olabilecek bir nitelik eksikliği söz konusu değildir. Türkiye'nin, öğretmenlerin niteliklerini daha da artırmaya dönük taleplerini, isteklerini karşılayacak, kolaylaştıracak, özendirecek, ödüllendirecek mekanizmalara, sistemlere ve mevzuata ihtiyacı var. Öncelik hiç şüphesiz öğretmen açığı meselesidir. OECD ortalamalarında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı üzerinden bakıldığında, 'Türkiye'nin öğretmen açığı toplamda 130 bin 500' civarındadır. Bu veri tek başına, önemli bir öğretmen ihtiyacı olduğunu doğrulamaktadır. Her geçen yıl büyüyen öğretmen adayı sayısı, eğitim fakültelerindeki öğrenciler, herkese açık pedagojik formasyon eğitimleri ve KPSS kapsamında öğretmenlik alan sınavına girenler dikkate alındığında yakın gelecekte 1 milyona ulaşabilir" dedi. Raporda Neler Yer Aldı?

  • Yükseköğretime geçiş sınavı olan YKS'de net ortalamaların düşük olmasının sebepleri MEB, ÖSYM ve YÖK ortak çalışması ile araştırılmalıdır.
  • Okullardaki kadın yönetici sayısı artarak, dengeli bir dağılım sağlanmalıdır.
  • Öğretmenler için profesyonel gelişim politikası geliştirilmelidir. Böylece daha tecrübeli öğretmenler yetişecektir.
  • Ülkemizdeki okul yapıları oldukça güçsüzdür. Merkeziyetçi eğitim okul yetkililerinin yetkisini kısıtlamaktadır. Daha verimli bir eğitim için okul müdürleri ve öğretmenlerin yetkisi arttırılmalıdır.
  • Eğitime ayrılan bütçe arttırılmalıdır.  Tam gün eğitim yapan okullarda öğrencilere okullarda öğlen yemeği hizmeti sunulmalıdır. (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)
Editör: TE Bilisim