Baharın gelişinin yarattığı sevinç ve hareketlilik, yeni mevsimi karşılamak için yapılan bahar şenlikleri ya da kutlamalar halk kültürünün yani millî kültürün temelini oluşturur. Türk kültürünün zenginliğini ortaya koyan “Bahar Bayramı” tarihine kısaca bakıldığında bu geleneklerin binlerce yıl öncesine dayandığı görülür.

Yeryüzündeki birçok toplulukta astronomi ve diğer hesaplamalarla belirlenen yeni yılın beklendiği günlerin ölülerin, kötü ruhların veya tehlikeli güçlerin en hareketli olduğu günler olduğuna dair inançlar bulunuyor. Sözgelimi Mezopotamyalılarda ve Babillilerde, gündüz ile gecenin eşit olduğu dönemde yeni yıl başlardı. Bu başlangıç, önceleri sonbahar içinde yer alırken, daha sonraları ilkbahar içerisine kaydırılmıştı. Mezopotamyalılarda sonbahar başlangıcında yer alan ilk ay “Teşrî” olarak adlandırılıyordu. En son ay ise “Ulûl” adını taşıyordu. İlkbaharı oluşturan ilk ay ise bugün de kullandığımız kelimenin tıpatıp aynısı olan “Nisan” diye adlandırılmıştı. İlkbaharın başlangıcı olan ay yani “Nisan”dan 4 ay sonra gelen ayın adı ise “Temmuz”du. Yani eskiden dilimizde var olan Arapça kökenli “Teşrî” sözü ve bugün hâlen kullandığımız Sümerceden gelen “Nisan” ve “Temmuz” sözleri binlerce yıl evvel Mezopotamya’da vardı.

Latince kökenli olan Mart sözü, yılın üçüncü ayının adıdır ve kıştan çıkışın, bahara geçişin aydır. Mart ayının yirmi birinci günü “yeni günün, yani baharın” başlangıcıdır. Doğanın uyandığı bugün, eski Türk takvimine göre aynı zamanda yeni yılın da başlangıcıdır.  “On İki Hayvanlı Türk Takvimi” olarak adlandırılan takvim 21 Mart ile başlamaktadır.

Türklerin on iki çeşit hayvan adını yıllara vererek çocuklarının yaşlarını, savaş tarihlerini ve diğer olayları bu şekilde tarihlendirdiğini belirten Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk’te bu takvimin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor. Türk kağanlarından biri, eski dönemlerdeki bir savaş hakkında bilgi edinmek istemiş. Çevresindekiler bu savaşın tarihi konusunda çelişkiye düşünce kağan kurultay toplamış, halkına danışmış. “Biz bu tarihte yanılıyorsak, bizden sonrakiler de yanılacaklar. Yanılmamaları için göğün on iki burcuna ve on iki ay sayısına göre bir düzenleme yapalım; her yıla bir ad verelim. Böylece bu yılları sayarak zamanı belirleyelim.”

Halk Kağan’ın bu düşüncesini benimsemiş ve yıllara verilecek adları şöyle belirlemişler:  Kağan ava çıkar ve yaban hayvanlarını Ila vadisindeki büyük bir ırmağa doğru sürmelerini buyurur. Halk yaban hayvanlarını ürküterek, avlayarak ırmağa doğru sürer. Yalnızca on iki hayvan ırmağı geçmeyi başarır. İlk geçen hayvan sıçgan’dan başlayarak her geçen hayvanın adı birbirini izleyen yıllara verilir. Böylece takvim “sıçan” yılı ile başlar ve şu hayvanların isimler verilir:   sıçgan (sıçan), ud (öküz), bars (pars), tavışgan (tavşan), nek (timsah), yılan, yund (at), koy (koyun), biçin (maymun), takagu (tavuk), ıt, (it, köpek), tonguz (domuz), adları birbirini izleyen yıllara verilir. Domuz yılından sonra başa dönülerek yeniden “sıçan” yılına geçilir.

Türk Dünyasında Yen Gün, Yengi Kün, Yeni Kün, Ergenekon, Ulıstın Ulığ Küni, Baba Marta, Çağan, Navnz gibi değişik adlarla anılan Nevruz, ilkbaharda tabiatın yeniden doğuşu ve canlanması, gece ile gündüzün eşit olması, 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre güneşin Koç burcuna girmesi, yeni yılın başlamasıyla bolluk ve bereket geleceğine inanılması gibi doğaya dayalı geleneklerin oluşturduğu bir temelde ele alınmakta ve insanları sevgide ve coşkuda birliğe, yeniden doğmaya, yaşamaya, varolmaya çağıran mesajları içermektedir.

Türklerin çok eski tarihlerden beri kutladığı ve günümüze kadar varlığını devam ettirebilmiş ortak değerlerinden biri olan Nevruz, Orta Asya ve Ön Asya’dan Anadolu’ya Kafkasya’ya, Kıbrıs ve Balkanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada yüzyıllardan beri bilinmekte ve kutlanmaktadır.

Kazak Türkçesinde ifade edildiği şekliyle "Ulusun Ulu Günü" olan 21 Mart Nevruz Bayramı Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan Türk Cumhuriyetleri’nin millî bayramıdır.

Azerbaycan Türkçesinde Novruz, Başkurt Türkçesinde Nauruz, Kazak Türkçesinde Navruz, Kırgız Türkçesinde Nooruz, Özbek Türkçesinde Navroz, Tatar Türkçesinde Navroz, Türkmen Türkçesinde Novruz, Uygur Türkçesinde Nooruz biçimlerinde yazılır.

Türkçede Nevruz sözü ile kurulu atasözlerinin çoğu sağlık veya uğur ile ilgili halk inanışlarını yansıtır.  Nevruz’da ateş veya su üzerinden atlayanın hasta olmayacağını, sağlıklı olacağını ifade eden sözler, Nevruzda od üstünden atlayan hastalık nedir bilmez, Nevruzda su üstünden atlayan yıl boyu sağlıklı olur biçimlerindedir. Türk dünyasında kutsal sayılan Nevruz gününde yapılacak işlerin hayırla sonuçlanacağına inanılır. Örneğin;  Nevruzda yapılan beşik hayırlı olur. Nevruz günü düğün yapanın kızı olur. Nevruz günü doğan çocuğun bahtının açık olacağına inanılır ve bu inanç Nevruzda doğan çocuğun bahtı güzel olur sözüyle açıklanır.

Orta Asya, Orta Doğu, Orta Afrika ve Yakın Doğu ülkelerinde ortaya çıkan Türk, Fars, Sümer, Babil ve Hint kültürlerine ait yeni yıl kutlamaları, bahar eğlenceleri ve bunlarla ilgili uygulamalar giderek dünyanın her tarafına yayılmıştır. En eski tarih olarak M.Ö. 4000’lere. M.Ö. 3000’lere kadar götürülebilen yıl hesaplamaları içinde bahar bayramının, tabiatın uyanmasının, bitkilerin ve hayvanların canlanmasının insanoğlunu mutluluğa, sağlığa, refaha ve zenginliğe götüreceğinin bilinmesi, bunun büyük bir sevinçle kutlanması kadar samimi bir davranış olamaz.

İlkel insanlık döneminden başlayarak tabiattaki hayvan ve bitkiler ile bunların tanrıları, bunlarla ilgili inançlar ve uygulamaların Mezopotamya, Babil, Hindistan ve diğer bölgelerdeki geçmişlerine bakıldığında iki kavram karşımız çıkıyor; “iyi” ve “kötü”. “Kötülüğün kovulması, kötülüğün gelmesinin engellenmesi veya Tanrısal bir gücün yeniden kazanılması” için “öldürme” ve “kurban etme” motiflerinin günümüz halk inançlarındaki uygulamaları bilinmektedir.

Kötülüklerin ortadan kalktığı, mutlulukların, güzelliklerin ve iyiliklerin başlangıcı olan “Nevruz Bayramı (Bahar Bayramı)”, hepinize ve bütün Türk Dünyası’na kutlu olsun…

Editör: TE Bilisim