"Zenginsen ya bey derler ya paşa, fukaraysan ya abdal derler ya cingan haşa" sözleriyle sosyal adalet anlayışımızı yorum yapmaya bile gerek bırakmayacak şekilde özetlemiş gönül adamı Neşet Ertaş… Geçtiğimiz günlerde daha doğrusu tiyatro sezonunda büyük ustayı büyük bir ustalıkla anlatan Neşe’Dert’Aşk oyununa gitme fırsatını yakaladım. Cüneyt Gökçer sahnesinde izleme imkanı bulduğum oyun aynı zamanda bir Neşet Ertaş dinletisi gibiydi. Oyun sizi bir duygu karmaşasının içine sokuyor tıpkı Neşet Ertaş’ın hayatı gibi. Bazen kalkıp oynamak geliyor içinizden bazense gözleriniz dolu dolu oluyor. Neşet Ertaş ve hayatı hakkında bilinmeyenleri perdeye taşıyan oyunda Neşet Ertaş’ın annesini dört yaşındayken kaybettiğini ve ona ithafen ‘’ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen, bütün dertlerim anlayıp gönlümü bilen, sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen, gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?’’ dizelerini kaleme döktüğünü ve her baktığı kadında annesini aradığını, annesini görmek istediğini "iki büyük nimetim var, biri anam biri yârim; birisi var etti beni, birisi yar etti beni." diyerek kadına atfettiği o yüce değeri  hayatının her döneminde elinden geldiğince vurgulamaya çalışıyor. Hayatı dert ve aşkla harmanlanan Neşet Ertaş, hayatının neredeyse her döneminde bu duyguları en yoğun şekilde hatta tabir i caizse en acı şekilde yaşıyor. Bunu da " kızı sevdim, istemeye gittik. Sen Abdalsın biz de Abdal’a verecek kız yok dediler. Üstüne sevdiğim kızın düğününe çağırdılar. Bu da yetmemiş olacak ki düğünlerinde saz çaldırdılar.’’ Sözleriyle destekliyor. Aradan yıllar geçer ve Neşet Ertaş, Leyla Hanımla Ankara'da pavyonda çalıştığı dönemde tanışır, Ankara'ya gelen babası Muharrem Ertaş, bu ilişkiyi tasvip etmez. Neşet'inin Leyla hanımla evlenmesinde gönlü yoktur ancak Neşet Ertaş'ın da bu evlilikten caymaya pek niyeti yoktur. Baba-oğul âşıklar bu ilişki üzerine Sazlı sözlü atışırlar. Leyla Ertaş'la Neşet Ertaş, Muharrem usta'nın ısrarla karşı çıkışına rağmen evlenir, çocukları olur. Anlaşamaz, boşanırlar ve Neşet, Leyla’ya hatanın kendisinde olduğunu söyler: “Körümüş gözlerim görmedim seni, boşa mecnun eylemişim ben beni” Sonra da Neşet Ertaş, babası ve Leyla arasındaki bu hikayenin sonucunu anlatan türkü çıkar ortaya: “Cahildim dünyanın rengine kandım” Oyunun içeriğinde de Devlet tiyatrolarının sayfasında da  yer verildiği gibi ‘’ En kutsal günlerimizde onun sesi hep bizimledir; düğünlerimizde, aşık olduğumuzda, kederlendiğimizde, toprağımızda, hasretimizde, gönlümüzde… “Neşe dert aşk diye yazılır Neşet Ertaş diye okunur!” Oyun, Neşet Ertaş’ın ailesinin ve editörü Hasan Saltık’ın izinleri ve katkılarıyla; Neşet Ertaş’ın gerçek hayat hikayesinden ve kendi türkülerinden yola çıkılarak, yazar tarafından yeni bir kurguyla kaleme alınmıştır. Neşet Ertaş bir oyuna, bir esere sığamayacak kadar engin bir hayat. Onun hayat felsefesini, insanlığını, gönlünü, sanatını, bir eserle anlatabilmek mümkün olmadığı için; bu oyunda ancak ondan esinlenerek bir sanat eseri oluşturulmaya çalışılmıştır. Onun türküleriyle büyüyen, onunla aynı bozkıra bakmış insanlarla…   Hayatının en önemli unsurlarından biri olan “aşk” teması seçilmiştir.   Bu oyun Neşet Ertaş’a yakılmış bir ağıttır, bir saygı duruşudur.’’  
Editör: TE Bilisim