Hemen hemen çoğu insanın yaptığı şey, işten eve gelip yorgun argın televizyonun karşısında pineklemek. Özellikle yoğun iş temposuna sahip olanların vakitlerini dışarıda geçirme gibi bir lüksü de yok üstelik. Televizyonu açtık açmasına da içindekiler insanı daha çok yoruyor. İçerik hep aynı şiddet, bozulmuş ve suyunu çıkarmış aile ilişkileri, taciz, tecavüz, entrika.. Eskilerin de dediği gibi ''Aptal kutusu'' haline dönüşüvermiş. Bizler de bu aptal kutusunun karşısında uyuşuk, sadece verileni alan, üretmeyen robotik bireyler haline gelmişiz. Her sezon her dönem yeni bir dizi ürüyor. Ürüyor tabirini kullanıyorum çünkü vallahi de başı sonu gelmiyor. Aralarında güzel ve kaliteli yapımlar çıksa da çoğu dediğim gibi şiddet içerikli. Bir oyuncu konuşmasında tam da kanayan yaramıza basarak, '' İnsanları sigara ve alkole teşvik etmemek için, filmlerde sigara ve alkol göstermiyoruz.Peki neden kadına karşı şiddeti gösteriyoruz? Neden bir dizinin konusu tecavüz oluyor, neden baş rollerdeki adamlar kadınlara bağırıp çağırıp vurup kahraman oluyorlar? Madem insanlar dizilerden etkileniyorsa biz de kadına şiddeti göstererek normalleştirmiş oluyoruz.Bu yanlış. Bu yüzde yüz yanlış.'' Tam anlamıyla nokta atışı değil mi? Bir şey ortaya koymadan, üretmeden önce evvela içeriğine bakmamız gerekir. Üstelik bu çoluk çocuk herkesi etkileyecek ve kamuoyuna açık hale gelecekse dönüp iki kere düşünmeliyiz.Sebeplerinden çok sonucunu gözeterek. Toplum olarak biraz yatkınız galiba vurdulu kırdılı şeylerde kendimizi kaybedip, o karakterin yerine kendimizi koymaya. Fakültede okurken şöyle bir bilgiye denk gelmiştim, sabun köpüğü olarak adlandırdığımız popüler kültür dizilerinde insanlar günlük hayatlarında kendilerinde eksik buldukları şeyi tv karşında tamamlarmış. Misal, hayatında hiç heyecan olmayan biri aksiyon filmleri izlerken, hayatında hiç hırs ve rekabet olmayanların da yarışma programları izlemesi gibi. İşin en kötü yanıysa ruhsal alanda kişilik problemi yaşayan insanlar ‘rolmodel'e ihtiyaç duyarlar. Bunu hiç hesaba katmayız. Hatırlarsınız belki bir dizide ölen karakter için gerçek hayatta da gıyabi bir cenaze namazı kılınmıştı. Şaşırdık mı? Hayır... Bir iletişimci gözüyle, televizyon içeriklerine şiddet sınırlaması getirilmesinden yanayım. Karakterlerin problemlerini şiddet kullanarak çözdüğü, karalama, dışlama, küçümseme gibi psikolojik şiddet uygulandığı görseller, yapımlar, diziler, tv programları yerine akla ve mantığa hitap eden insan olduğumuzu unutturmak yerine aksine hatırlatan yapımların tv'lerde yer alması taraftarıyım. Sonra kara kara düşünüp durup dertleniyoruz. Vay efendim eski jenarasyon kalmamış,ahlak bozulmuş, eskiden her şey çok daha güzelmiş. Ülkece hep sonuç odaklayız. Sen gün boyu 8 saat tv izleyen birine eşini aldatmanın ona şiddet uygulamanın normalmiş gibi yansımasını sunarsan, sen mafyavari içerikleri, eline silah alan ortalığı darmaduman eden bir karakteri erkekliğin kitabını yazan biri gibi gösterirsen haliyle olacakların da önüne geçemezsin. Aynı ektiğini biçmek gibi. Toplum olarak güzel şeylerin üretimini sağlayıp ona katkı sunarsak sonuçlarını da güzel alırız. Aynı bir bebeği büyütmek gibi ona güzel şeyler aşılayıp, örnek davranışlarda bulunursan ileride karşında pırlanta gibi bir çocuk bulursun.

Editör: TE Bilisim