Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 12 Ekim Pazartesi, tüm ilkokulların, köy okullarının, 8. ve 12. sınıflar ile özel gereksinimli çocukların okullarının açılacağını bildirmesi üzerine uzun bir aradan sonra yüz yüze eğitime yeniden başlandı. Uzmanlar ise uzun bir aradan sonra yüz yüze eğitimin başlaması ile öğrencilerin adaptasyon sorunu yaşayacağına ilişkin ortak fikre sahip.

Uzun bir aradan sonra yüz yüze eğitimin başlaması ile geçen sürecin öğrenciler açısından nasıl geliştiğine ve öğrencilerin başlayan eğitim-öğretim ile ne gibi sorunlar yaşayacaklarına ilişkin eğitim uzmanı Mustafa Kayaalp ile konuştuk. Kayaalp, eğitimin sadece 4 duvar arasında yapılmayacağını ifade ederek, “İlla ki okul sıralarında eğitim almak gerekmez. Geçen zaman içerisinde gördük ki hepimiz evimizdeydik ve ev de bizim için bir okuldu.” dedi.

“PANDEMİ ÇOCUKLAR İÇİN SOSYAL HAYATTAN KOPUŞU DA GETİRDİ”

Mart ayından bu yana yüz yüze eğitimde yaşanan aksaklıklardan dolayı arada geçen zamanı eğitimde ‘kayıp zaman’ olarak değerlendiren eğitim uzmanı Mustafa Kayaalp, “Geçen süreç ne yazık ki kapatılması zor bir açık olacaktır. Okul deyince akla sadece okuma-yazma öğrenmek geliyor fakat böyle değil. Çocuklar okulda hayatı öğreniyorlar. Özellikle 1., 2. ve 3. sınıfa gidecek olan çocuklar iletişimin ne demek olduğunu, sosyalleşmeyi okulda öğreniyorlar. Bu gibi durumları göz önüne aldığımızda bu süreci kayıp zaman olarak değerlendirmek de doğru olacaktır.” diye konuştu.

Kayaalp eğitimde yaşanan uzu süreli kopuşun çocuklarda kaygı düzeyini ve yalnızlaştırmayı da artırdığını ifade ederek şunlara değindi: “Mart ayından bu yana ülkemizde yüz yüze eğitime ara verildi. Pandemi yetişkinler için bir kaos, büyük bir hadise iken birde çocuklar üzerindeki etkisini düşünmek lazım. Okulların tatil olması demek çocuklar için aynı zamanda sosyal hayattan kopuş da demek. Bu ise beraberinde kaygıyı ve uyum problemini de getirmektedir. Bu nokta büyük sorumluluk önce öğretmenlere sonra ise ebeveynlere düşüyor. Olabildiğince çocuklara anlayışla yaklaşmalı ve sabırlı olunmalıdır.”

Mustafa Kayaalp

“EĞİTİMİN 4 DUVAR ARASINDA GERÇEKLEŞMESİ ŞART DEĞİL”

Yüz yüze eğitimin başlaması ile öğrencilerin bir adaptasyon sorunu yaşayacaklarını ifade eden Kayaalp, kayıp dönem diye adlandırılan dönemin kazananının bilinçli öğrenciler olacağını belirtti. Kayaalp sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu süreçte sorumluluklarını bilen, imkânları dahilinde bilgiye ulaşmayı başaran öğrenciler için süreci atlatmak daha kolay olacaktır. Fakat geçen zamanda bilgiye ulaşmanın kendisi için zor ya da imkansız olduğunu bahane ederek bu süreçten faydalanan öğrencilerin olduğuna da şahit olduk. Eğitimin uzaktan yapılamayacağını ifade edip uzaktan eğitime sırt çeviren öğrencilerin olduğunu da gördük. Fakat biz eğitimciler ise eğitimin sadece okul sıralarında olamayacağını biliyorduk. Hababam Sınıfı’nın bir sahnesinde eğitimin 4 duvar arasında gerçekleşmeyeceği ifade edilir. Tıpkı Hababam Sınıfı’nda söylendiği gibi okul hayatın ta kendisidir ve illa ki 4 duvar arasında, okul sıralarında eğitim almak gerekmez. Geçen zaman içerisinde gördük ki hepimiz evimizdeydik ve ev de bizim için bir okuldu.”

“PANDEMİ İLE ÖĞRENİLEN BİR BAŞKA ŞEY DE TEKNOLOJİNİN ÖNEMİ OLDU”

Bilgiye ulaşma konusunda Bakanlığın bütün imkânlarını seferber ettiğine dikkat çeken Kayaalp, “Türkiye’nin her yerine eşit şekilde uzaktan eğitimin gidemediğini söylemek mümkün olsa da devletimiz sağ olsun elinden geleni yaptı. Bilgisayarı olmayana bilgisayar imkânı tanıdı örneğin. Yani eğitimin verildiğini söylemek mümkün... Esas sorun verilen eğitimi alamamaktaydı.” dedi.

Pandemi sürecinde teknolojiyi yeterince kullanamayan öğretmenlerin olduğunu da belirten Kayaalp, “Bu süreçte akıllı telefon dahi kullanmayan ve yaşça büyük olan öğretmenler teknoloji konusunda sıkıntı yaşadılar ve biz de buna şahit olduk. Yaşça biraz daha genç olan ve teknolojiye yüz çevirmeyen öğretmenler ise bu süreci daha keyifli geçirdiler. Yani pandemi ile öğrenilen bir başka şey de teknolojinin önemi oldu. Aynı zamanda eğitimde yaşanan teknoloji açığı da ortaya çıktı. Sınıflara akıllı tahta koymakla olmuyor ne yazık ki” ifadelerini kullandı.

Pandemi sürecinin eğitim açısından teknolojinin önemini ortaya çıkardığı kadar, hayat boyu öğrenmenin de önemini ortaya koyduğuna dikkat çeken Kayaalp, “Hızla gelişen ve değişen teknolojiye ayak uydurmak, onu takip edebilmek eğitim için ne kadar önemli onu gördük. Aynı zamanda hayat boyu öğrenmeyi, öğrenmenin sınırının olmadığını hep beraber tecrübe etmiş olduk. Her ne kadar koronavirüs tüm dünya için kabus olsa da krizi fırsata çevirmenin de güzel bir örneği oldu. Çünkü hayat boyu öğrenme fikrinin öğrencilerin beynine yerleşmesinin onların hayatta daha güzel ve kararlı adımlar atmasını sağlayacağına inanıyorum.” diye konuştu.

“EBEVEYNLER OKULLARIN SAĞLIKLI OLUP OLMADIĞINI KONTROL EDEBİLİR”

Aileler için de çeşitli önerilerde bulunan Kayaalp şunları söyledi: “Aileler de bu süreçte çok zorlandılar. Hele ki anne baba çalışıyorsa daha da zor oldu. Çalışan anne-babaların çocuklarıyla ilgilenmesi daha güç olduğundan çocuklar da bütün günlerini televizyon ya da bilgisayar ile geçirmek durumunda kaldı. Okullar başladıktan sonra da bu kez ebeveynlerde çocukların okulda kendilerini virüsten koruyup koruyamadıklarına ilişkin kaygılar belirecek. Bu noktada ebeveynler kendi kaygılarını bir yana bırakarak çocuklarına kulak vermeliler. Kendi doğrularını bir yana bırakarak çocuklarının doğrularını dinlemeliler.”

Bazı ebeveynlerin çocuklarını okula göndermemek gibi bir tercihte de bulunabileceğine dikkat çeken Kayaalp, ebeveynlerin çocuklarını okula göndermemek yerine okulda sağlıklı bir ortamının olup olmadığına bakabileceklerini söyledi. Ebeveynlerin böylelikle kendi kaygılarını olabildiğince aza indirerek çocuklarına konsantre olabileceklerini de ifade etti.

Son olarak çocukların okullarda temizliklerine dikkat etmeleri gerektiğine değinen Kayaalp, “Maske, mesafe ve el temizliğine önem verilirse virüse yakalanma ihtimali de oldukça düşecektir. Eğitim de böylelikle aksamayacaktır” diye konuştu. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim