Hatay'ın Defne ilçesinde, belediyenin bölgeye kazandırdığı koza evi, unutulmaya yüz tutmuş ipek böceği yetiştiriciliği ve ipek dokumacılığını gelecek nesillere aktarıyor. Koza Evi Sorumlusu ve Usta Öğretici Tülay Genç öncelikle korona virüsten dolayı ipek böceği yetiştirmeyi düşünmediklerini ancak daha sonra buzdolabından yumurta çıkartarak ipek böceğini beslemeye başladıklarını belirtti. Genç, “Ben bu işe Avrupa Birliği projesine katılarak başladım. İş çok hoşuma gitti. Aslında ipek böceği yetiştiriciliği yoktu orada sadece dokuma vardı. Ben eşime yardım ediyordum, kendime bir meslek edindim. Herkes bu projelere kurslara gitmeli ve kendine meslek edindirmeli” diye konuştu.

İpek böcekçiliği Defne Koza Evi’nde yaşatılıyor Hatay'da 1950’li yıllarda yaygın olan ancak son yıllarda unutulmaya yüz tutan ipek böcekçiliği Defne Koza Evi'nde yeniden canlandırılıyor. Her yıl yaklaşık 40 kursiyere ipek böcekçiliğini ve ipek dokumayı öğreterek istihdam sağlanan Defne Koza Evi’nde normalleşme süreci ile birlikte yeniden kurslar devam ediyor. İpek böceğinin yumurtlaması ve koza yapması sürecinden başlayarak, elde edilen ipliklerin geleneksel yöntemlerle işlenmesine kadar imkan sağlayan Koza Evi, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan ‘Hatay Sarısı’ olarak bilinen sarı kozayı da yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Defne Belediyesi ile bir proje yaparak Defne Koza Evi’ni açtıklarını hatırlatan Genç, “6 yıldır burada çalışıyoruz, eğitim veriyoruz, projeler yapıyoruz. Şu an yakın zamanda Kültür Bakanlığı ile ve İl Kültür Müdürlüğü ile projemiz var. Buraya yurt dışından, okullardan çok fazla ilgi oluyor. Bu sene aslında korona virüsten dolayı ipek böceği beslemeyecektik. Beslememizin uygun olmadığını düşündük. Ama ben ipeksiz kalamayacağımı düşündüğüm için buzdolabından bir miktar yumurta çıkartarak biraz beslemek istedik. Biraz dedik ama bayağı ipek böceğimiz oldu. Bizi hep okullar ziyaret ediyordu, çok misafirimiz geliyordu. Ancak korona virüsten dolayı çok misafir kabul edemez olduk” dedi. 

“NİSAN AYINDA 35 GÜN BOYUNCA BESLİYORUZ”

‘İpek böcekleri yılda sadece bir ay uyanırlar o ay da nisan ayıdır’ diyen Genç, böcekleri sadece nisan ayında besleyebildiklerini söyledi. Genç, “Çünkü iklimin en uygun olduğu ay nisan ayıdır. Nisan ayında uyandıklarında dut yapraklarını maydanoz tarzında doğrar ve 35 gün boyunca besleriz. 35 günde dört defa uykuya girerler. Başlarını havaya kaldırdıklarında asla yemek vermeyiz. Her uyandıklarında ikişer santim büyürler ve en hızlı büyüyen hayvandır. 35 günden sonra ipek böceğimiz artık yemek yemez ve çalıya çıkar. On günlük kozasından 1800 metreye kadar iplik yaparlar. Her bir ipek böceğimiz beslemesine göre 40-50 arası beslemesine göre yumurta bırakır. Sarı yumurtaları ilaç için dolaba kaldırıyoruz. Yıllarca dolapta canlı kalabiliyor” ifadelerini kullandı. 

“45 GÜN DURMADAN YEMEK YİYORLAR”

İpek böceklerinin 45 gün durmadan yemek yediklerini belirten Tülay Genç, "Biz burada sabah, öğlen, akşam hiç durmadan yemek yediriyoruz. 45 gün hiç durmadan yemek yerler. Asla tozlu, ıslak, bayat yaprak yemezler. 35 gün yemek yedikten sonra biz ipek böceklerine çalı kopartıyoruz ve buket tarzında yaptığımız zaman 10 günde kozasını örer. Her bir ipek böceğimiz bin 800, 2 bin metre ipek yapar ve biz bunları sıcak suda 50 60 kozadan bir tel ipek yapıyoruz. Ama delinmiş kozaları, küllü ve sabunlu sular da kaynatıyor daha sonra bunları kirmenle eğirerek iplik haline getiriyoruz. Böceklerimiz 56 gün sonra kozalarını örmek üzereler ve koza haline gelecekler” dedi.

“KOZLARI İPLİĞE ÇEVİREREK TEZGAHLARIMIZDA DOKUYORUZ”

Genç, ayrıca amaçlarının unutulmaya yüz tutmuş mesleği canlandırmak, eğitimini vermek, istihdam oluşturmak ve insanlara Koza Evi’ni tanıtmak olduğunu söyleyerek şu ana kadar 3 kurs açarak yaklaşık 70 öğrenci mezun ettiklerini bundan sonra hiç durmadan sürdürülebilir projeler yaparak sürekli eğitim vereceklerini belirtti. Geleneksel yöntemlerle ürettikleri ipek kumaşların kolay elde edilmediğini ve bunun öncesinde uzun bir uğraş sürecinden geçtiğini aktaran Genç, “Biz burada, nisan ve mayıs aylarında yumurtadan başlayarak, ipek böceğini yetiştiriyoruz, 35- 40 gün yemek yediriyoruz, yemek yedikten sonra kozasını örer. Bütün serüvenimiz, 45 gün sürer. Biz bu kozaları ipliğe çevirerek, tezgahlarımızda dokuma yapıyoruz” diye konuştu..

“BÖCEKLERE YAPRAK VERİLMEDEN ÖNCE ELLER YIKANMALI”

İpekböceğinin tek gıdasının dut yaprağı olduğuna dikkat çeken Genç konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bir kutu ipek böceği için yaklaşık 500 kilogram dut yaprağına ihtiyaç vardır. İpek böceklerinin yediği yaprağın taze olması da besleme esnasında dikkat edilmesi gereken bir konudur. Beslemede zehirlenmelere karşı dut ağaçlarının bulunduğu bölgede ilaçlama yapılmamasına dikkat edilmelidir. Yapraklar günün serin saatlerinde, sabahları çiğ kalktıktan sonra veya akşama doğru güneş etkisini kaybettikten sonra toplanmalıdır. Beslemede yaprak kalitesi çok önemli olup; solgun, tozlu, ıslak, çamurlu, sert, kart, kızarmış yapraklar besleme için uygun değildir. Böceklere yaprak verilmeden önce eller mutlaka sabunla yıkanmalıdır. İpek böceklerinin birinci, ikinci ve üçüncü yaşlarda yaprak tüketimleri azdır, bu yaşlarda besleme için dalların en ucunda ki yeni filizlerin bir gerisindeki yapraklar tek tek toplanır ve böceklere kıyılarak verilir. İpek böceklerinin dördüncü ve beşinci yaşlarında yaprak tüketimi artar. Dördüncü yaşta dallar üzerinde bulunan filizler kırılarak, beşinci yaşta ise dallar (1 yıllık sürgün) kerevet enine göre kesilerek verilir. Yapılan dal kesme işlemi hem yaprak hasadını kolaylaştırmakta, hem de ağaçların budanmasını sağlamaktadır, burada dikkat edilecek husus kesilen dalın kesme yeri ile gövde arasında bir ya da birkaç yaprak gözünün bırakılmasıdır.”

İPEK BÖCEKÇİLİĞİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

İpek böceğinin anavatanı Çin olup  tarihde M.Ö. 2600 lü yıllara kadar dayanmaktadır. Rivayete göre Çin İmparatoru Hoang-Ti zamanında saray bahçesinde bir tırtılın dut yaprağı yediği ve ardından da kendi kozasını ördüğü gözlenir. Bu durum dönemin İmparator'unun dikkatini çeker, bu kurdun hayatının daha yakından incelenmesini emreder ve bu görevi, eşi Kraliçe She-Ling-She'ye verir. Kraliçe uzun zaman yaptığı tetkikler neticesinde bu kozadan ipek çekilebileceğini ve bunun da dokumacılıkta kullanılabileceğini tespit eder. Çin'de saygın bir uğraş olarak, yüzyıllar boyunca büyük bir gizlilik içinde yürütülen ipek böcekçiliği, ülkeye ün kazandırmış ve büyük bir gelir kapısı yaratmıştır. Çin, bu değerli hazineyi kaybetmemek için yüzyılllar boyunca birçok katı kurallar uygulamıştır. Bu sanatın ülke dışına çıkmasına göz yuman ya da yardım edenler bir dönem ölümle cezalandırılmıştır.  M.S. 300 dolaylarında önce Japonya'da, daha sonra da Hindistan'da ipek böceği yetiştirilmeye başlanır. Bu sanat zaman içinde Asya'yı boydan boya aşıp Anadolu üzerinden Avrupa'ya uzanan, en önemli kervan yoluna "İpekyolu" adını vermiştir. Yurdumuzda ise ipek böcekçiliği 1500 yıllık bir geçmişe sahiptir. Genellikle yardımcı bir tarım koludur. Büyük bir yatırımı gerektirmez. Ailede yaşlı, genç herkesin emeği değerlendirilir. 35-40 günlük bir uğraş sonunda oldukça iyi bir gelir getirir. İpek böceği yetiştiriciliği, dut ağacının yetiştiği her yerde yapılabilir.

Kadir GÜRHAN