İzmir depremi hepimizi çok büyük bir trajediye sürükledi. İçi yanmayan kalmadı. Deprem tüm Türkiye’de yaşandı. O binaların altında hepimiz kaldık. O insanlar çok değil birkaç ay önce Malatya ve Elazığ’da meydana gelen depremlere üzüldüler. Başlarına aynı şey geldi. Küçük kıyamet büyüdü büyüdü kocaman bir kıyamet, dev bir mezar oldu enkaz altında kalan insanlara. Kurtarılanlar için hepimiz sevinç gözyaşlarına boğulduk, kaybettiklerimize hepimiz yandık. Bu acının maalesef ki tarifi yok. Depremden 65 saat sonra kurtarılan çocuklar var. Koca 65 saat, karanlık, soğuk, çıkıp çıkamayacağını bilmediğin bir deliktesin. Yanında kardeşin ölmüş… Bundan daha büyük bir acı var mı? 65 saat o karanlığa dayandılar. Birçoğumuz sıcak yatağında bile 65 saat karanlıkta kalmaya dayanamaz. İşte bunun adı gerçekten mucize. Bu depremin etkileri çok uzun bir süre geçmeyecek. 1999 depremini yaşayanlar hala belli travmalar taşıyorlar. Hala o günü düşününce aynı korkuyu hissediyorlar. Bu depremin de etkileri yaşayanlar için geçmeyecek. Henüz başına gelmemiş bizler ise birkaç gün daha konuşup unutacağız. Hayat böyle işte. Uzun uzun planlar yapmaya, her şeyi ertelemeye gelmiyor. Sürekli söylediğimiz önemli olan bugün sözünü hep unutuyoruz işte. Tabii ki her an ölümü düşünerek yaşayamayız, ölümü düşünürken bugünden bir şey anlayamayız ama maalesef toparlamak zorundayız. Bunun sebebi maalesef ki düzen… Her depremde kullanılan sözler, ‘deprem değil bina öldürür, müteahhitlerin suçu’ bu depremde de karşımıza çıktı ama ne fayda? Büyük İstanbul Depremi deyip duruyoruz ama bunun için hiçbir şey yapmıyoruz. Ha geldi ha gelecek derken başımıza geldikten sonra da aynı şeyleri söyleyeceğiz. ‘Deprem değil binalar öldürdü, müteahhitlerin suçu’ diye… Ne fayda? Her depremde verilen bir diğer örnek Japonya… Deprem bölgesinin alası, meydana gelen depremler 7.3 gibi büyük rakamlar ve can kaybı yaşamıyor. Yuvaları insanlara mezar olmuyor mesela. İşte o insanlar bizim ödümüzün koptuğu depreme, normal bir olaymış gibi bakıyorlar. Biz ise en ufak sarsıntıda ölen var mı, yıkılan bina var mı diye mahvoluyoruz. Keşke bu işler kadere kısmete bırakılmasa, keşke o an orada olmasalardı söylemlerine gerek kalmasa. Hiç ölen, etkilenen olmasa hiç mucizeye gerek kalmasa…

Editör: TE Bilisim