İyilik zorda kalmış birine ya da bizlerin el uzatmasına ihtiyacı olan birilerine elimizden geldiğince karşılık beklemeden gösterdiğimiz içten gelen davranışlarımızdır. İyilik yaptığımızda karşımızdakini rencide etmeden onu kırmadan yapmalıyız. Çünkü bir elin verdiğini öteki el görmemeli. Gizli yapılmalı iyilik. Karşılık beklemeden yapılan yardıma iyilik denir. Yardıma muhtaç birinin sorunu çözülerek ve bunun için hiçbir karşılık beklemeyerek iyilik yapılır. Birçoğumuz en son kime iyilik yaptığımızı hatırlamaz olduk. Bekli de bu erdemli davranışın çarkları böylesine hızlı dönen Bir dünyada çok fazla alıcısı yok. Ama daha da ilginci, bu eylemin giderek bir kötülük aracına dönüşmeye başladığıdır.Yanlış okumadınız. Kötülük için iyilik yapmak. Mümkün bu. İyilik yaparken iki üç hamle sonra bu iyiliği bir hançer gibi. Kullanmayı hesaplayanlar olmadığını sanmayın sakın. Birde iyiliğe ekmek ve su kadar ihtiyacı olan yaşlılarımız ve çocuklarımız var. Bunlara karşı iyi olmak, saygılı olmak ve iyi davranmak bizlerin en temel görevi olmalı. Bugün yaptığın iyiliği yarın görmüş olursun. Boşuna iyilik yap, iyilik bulursun dememişler ya. Çocuğuna, çevrene, büyüğüne ve küçüğüne karşı elinden geldiği kadar iyi ol. İyi olmak ve iyi davranmak bir felsefedir, bir kültürdür. Her kesimden insanda var olması gereken bir kültürdür. İyilik kültürü bulaşıcı olmalı. Çünkü kimsenin kimseye çıkarsız iyilik yapmadığı bir dönemde bu bulaşıcı hastalık yayılmalı insanları, insanlığı kurtaracak olan da bu bulaşıcılıktır. Kısa bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu hikaye iyilik yapanın iyilik bulduğuna örnektir. Hikaye şöyle; İyi huylu, temiz ahlâklı iki kardeş, babalarından kalan çiftlikte birlikte çalışırlardı. Her günün sonunda bu iki genç kazandıkları ürünleri ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi. Gençlerden biri evliydi; diğeri ise henüz evlenmemişti. Günün birinde evli olmayan kardeş kendi kendine: “Mahsulümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç hakça değil” diye düşündü. “Ben yalnızım ve pek fazla şeye ihtiyacım yok” Bu düşünceler zihninde olgunlaşarak bir karara vardı; her gece dışarı çıkıp dolu bir çuvalı gizlice ağabeyinin evindeki ambara götürmeye başladı. Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine: “Mahsulü eşit şekilde paylaşmamız hiç adil olmuyor. Ben evliyim; bir karım ve çocuklarım var. Yaşlandığım zaman bana bakabilirler. Halbuki kardeşim yapayalnız. İhtiyarlayınca ona bakacak kimsesi yok..” diye düşünüp dertlenirdi. Sonunda o da bir karara vardı. Her gece bir çuvalı gizlice kardeşinin ambarına götürmeye başladı. İki kardeş yıllarca ne olup bittiğini anlayamadılar. Her ikisinin deposundaki mallar verdikleri hâlde eksilmiyordu. Bir gece iki kardeş ellerinde çuvallarla çarpıştılar.. Bir anda ikisi de depodaki tahılın niye eksilmediğini anladılar ve çuvalları bırakarak kucaklaştılar. işte bu, kardeşlik…İşte bu fedakarlık…İşte bu, insanlık…tır..  

Editör: TE Bilisim