Avrupa’nın karanlık çağları yaşadığı dönemlerde bilimde en ileri olan medeniyetlerde hangi alimler vardı biliyor musunuz? Batıda tıp biliminin gelişmesinin nasıl ilerlediğini, Batılı hekimlerin sağlık bilgilerini Müslüman hekimler tarafından tedavi edilen Haçlılardan nasıl öğrendiğini, Müslüman bilim insanlarının eserlerinin kendi dillerine çevirerek nasıl gelişme sağladığını okuyacaksınız. Hazır mısınız? İbn-i Sina, Er-Razi, Zehravi, İbnü'l Cezzar, Cabir bin Hayyan, Farabi, Ömer Hayyam, El Cahiz… Bazılarını duydunuz bazılarını ise şimdi değil mi? İslam tarihinde açılan ilk sağlık merkezi Hendek Savaşı’nda yaralananların tedavisi amacıyla hazırlanan ve Eslem kabilesinden Rufeyde el-Ensariyye adındaki kadına ait çadır olduğunu, Emevi halifesi Ömer bin Abdülaziz’in daha önce tanıdığı Antakyalı bir doktoru alıp Harran’a getirtti ve onu Harran’da bir Tıp Okulu kurdurduğunu, 830 yılında tıp tarihinde önemli bir çığır açıp kurulan El-Kayrevan Hastanesi sayesinde Tunus’un, tıbbi bilimlerin merkezi haline geldiğini, hastanedeki tabiplerin sayfalar dolusu derlemelerini Müslüman iken sonradan Hristiyan olan Afrikalı Konstantinus öncülüğünde 11. Yüzyılda Avrupa'ya ulaştırıldığını, hastanenin en ünlü hekimi İbnü'l Cezzar’ın yüzlerce kitap bıraktığını, Mısır’da kurulan ilk hastanenin Tolunoğulları tarafından yalnızca halktan hasta ve yoksullar için kurulduğunu, askerler için savaş alanında sahra hastanesi yapıldığını, Bağdat geleneğine uyan vezirlerin Rey, Nişabur ve diğer kentlerde hastane açmışlardı. Hicir dördüncü yüzyılda Nusaybin’de bir, Harran’da iki, Halep’te bir, Hama’da bir hastane olduğunu, bu hastanelerde tıp ve ecza ile ilgili dersler verilir uygulamalı gösterildiğini, Harran’da doğan matematik ve astronomide ileri düzeyde bilgisi olan hekim Sabit bin Kurre’nin ünlü halife Harunürreşid’in saray doktoru olduğunu, Sabit’in tıp tarihinde kızıl ve kızamık hastalıklarını ilk keşfeden ve çareler arayan bir hekim olduğunu, Sekiz ve dokuzuncu yüzyıl arasında yaşayan hekimlerin en önemlilerinden Rebban et-Taberi’nin 360 bölümden oluşan Firdevsü’l-Hikme adında bir tıp kitabı yazdığını, bu kitapta sadece hastalıkların teşhis ve durumlarının incelenmesini değil, aynı zamanda çeşitli tedavi uygulamalarının da gösterildiğini, İbn-i Sina’yı yazmıyorum bile… İslam dünyasında Razi, İbn Sina’dan sonra ‘ikinci tabip’ olarak kabul edilmiştir. Latinler onun adını Rhazes diye söylemişlerdir. Cerrahide dikiş malzemesi olarak ilk kez hayvan bağırsağını kullandığını, çocuk hastalıklarının babası olarak tanındığını, Batı'da göz hastalığı olanlar kör oluncaya kadar çaresiz kalırken, Razi çocukların bile göz ameliyatlarını yaptığını, sıkı durun, alkol ve gazyağını bulan, çiçek hastalığının kızamıktan farklı olduğunu keşfeden kişi olduğunu, Razi’den sonraki en ünlü hekim, Latinlerin Haly Abbas olarak bildikleri Ali İbnü’l-Abbas el-Mecusi’nin eserlerinin birkaç defa Latince’ye ve Fransızca’ya çevrildiğini biliyor muydunuz? Son zamanlarda gördüğümüz manzaralar bizleri biraz düşündürmeli, ne idik, nerelere geldik?  

Editör: TE Bilisim