Değerli Okurlarım; Sizlerle buluştuğum “BAŞLARKEN”  başlıklı ilk yazımda; “sizlere objektif ve tarafsız olacağıma, Ankara kentiyle ilgili olumlu ya da olumsuz olaylara mensubu olduğum parti perspektifiyle değil, doğruluk veya yanlışlık kriterlerini evrensel açılardan değerlendirip toplumcu yaklaşımlarda bulunarak size sunacağıma dair söz veriyorum.” demiştim. Bu sözüm çerçevesinde; bugünkü yazımın konusu “İmar Rantı” oluşturacak. Öncelikle günlerdir kamuoyunu yansıyan “imar rantı” meselesinin ne olduğunu kısaca ele almak istiyorum. İmar rantı denilince insanın aklına hemen “belli bir alana şehir planında öngörülen miktardan daha fazla kapalı alan oluşturarak bu arsanın sahibinin haksız kazanç elde etmesini sağlamak” gelmektedir. En basit tanımı bu olmakla beraber, aslında imar rantı genel bir durumdur. İmar rantı aslında genel bir imar uygulaması içinde özel işlem yapılması olarak tanımlarsak daha doğru bir tanımlanma yapılmış olunur. Değerli Okurlarım; Bir imar rantından bahsetmek için öncelikle belli bir bölgenin cazip hale getirilmesi gerekir. Bu çerçevede toplumun genel menfaatlerine uygun kentçiliği değil rantı amaçlayan belediye yönetimleri, öncelikle kendileri ve yandaşlarına şehirlerin bakir ve nispeten değersiz alanlarında ucuza arsa “kapatır ve kapattırırlar”. Daha sonra bu bölge için özel bir kent planı yaparlar ve belediye kaynaklarını kullanarak bu bölgenin yol, su, kanalizasyon, park gibi her tür kentsel altyapısım en güzel şekliyle yaparlar ve yine aynı planlarda okul, üniversite, hastane, AVM gibi kentsel ihtiyaç ve cazibe binalarının bu alana yapılmasının önünü açarlar. Böylece belediye başkanlarının kendilerinin veya yandaşlarının neredeyse bedavaya kapattıkları tarlalar, bu kentsel planlama çerçevesinde binlerce kat değer artışına sahip olur. İşte buna da imar rantı denir. Değerli Okurlarım; Ankara kenti; 75 yıl içinde nüfus olarak yaklaşık 100 kat,  fiziksel alan olarak da yaklaşık 320 kat büyümüştür.  Dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bu “trajik” büyüme doğal olarak Ankara kentinde imar rantını da kaçınılmaz kılmış ve bu bağlamda Ankara ve civarındaki topraklar Anadolu'nun diğer bölgeleri ile mukayese edilemeyecek kadar değer kazanmıştır. Hızla büyüyen ve gelişen Ankara kenti, özellikle 1970'li yıllarda “gecekondu” kenti haline dönüşmüştür. 1989-1994 yılları arasında görev yapan Sayın Murat KARAYALÇIN başkanlığındaki belediye, Prof. Dr. Raci BADEMLİ gibi bir kentçilik duayenini Belediyenin İmar Daire Başkanı yapmış ve merhum Bademli öncülüğünde yapılan nazım imar planıyla Ankara kentinin çağdaş ve yaşanabilir bir kent olması hedeflenmiştir. Bu plan çerçevesinde, gecekondu ıslah projeleri yapılmış, yeşil kuşak alanları oluşturulmuş, kentin hangi akslarda ne kadar büyüyebileceği planlanmış, bu çerçevede yol, metro, kanalizasyon, doğalgaz, su vb. kentsel altyapı plan ve uygulamaları yapılmış, kent aristokrasisi ile kentin gettolarının tokalaşması sağlanmıştır. Bu planlama sayesinde kentsel rant kentin her bölgesine eşit ve hakça dağıtılmış, havası kirli olan Ankara kentinin Eskişehir yolu eksenindeki soluk borusu açık tutularak kentin Elmadağ yönünde gelişmesi için özendirici planlar ve tedbirler alınmıştır. Değerli Okurlarım; Yukarıda verdiğim genel uygulamaların yanında Ankara'da Sayın İ. Melih GÖKÇEK döneminde yapılan  “özel”  uygulamalardan, son günlerde gündeme gelen rant bağlamında bahsetmek istiyorum. 1994 yılında Ankara belediye yönetimine gelen Sayın GÖKÇEK; Sayın Murat KARAYALÇIN ve Merhum Raci BADEMLİ yönetiminde yapılan planları adeta çöpe atarak tamamen kentsel ranta dayanan “özel planlar” çerçevesinde Ankara kentini yönetmiştir. Bu özel planlar ile öncelikle Bademli Planlarıyla kentin soluk borusu olması düşünülen Eskişehir Yolu, Söğütözü ve Çukurambar ekseninde özel planlar yapılarak gökdelenler dikilmesinin yolu açılmış, böylece hem kentin soluk borusu kapatılmış hem de özel projelerle emsal artışları yapılayan bu arsaların sahiplerine tahayyül edilemeyecek büyüklükte rant sağlanmıştır. Değerli Okurlarım; Kamunun yapmış olduğu uygulamalar herkes için eşit olmak durumundadır. Bir kamu kuruluşu olan Ankara Büyükşehir Belediyesi, Sayın Gökçek döneminde; Eskişehir Yolu ekseninde Konya Yolu Köprüsü ile ODTÜ arasındaki yaklaşık 3 km mesafe içinde 5 değişik imar uygulaması yapmıştır. Bu kadar küçük bir mesafe içinde 5 değişik planın yapılması insanın aklına “özel” durumları getirmektedir. Bu özel durumları da Ankara Mimarlar Odası ve Ankara Şehir Plancıları Odası haklı olarak yargıya taşımış ve yargı da bilirkişilerin verdiği rapor doğrultusunda, Sayın İ. Melih GÖKÇEK'in yaptığı özel planı iptal etmiştir. Yargı süreci devam ederken almış olduğu inşaat ruhsatı çerçevesinde, kaba inşaat çok hızlı bir şekilde neredeyse bitme noktasına gelmiş. Bu sırada plan iptali ile ilgili yargı kararı Sayın Mustafa TUNA yönetimindeki belediyeye tebliğ edilmiş ama Sayın Tuna, Mahkeme kararını uygulamadığı için Ankara Şehir Plancıları Odası yeniden mahkemeye gitmiş. Mahkeme de Odanın davasını haklı bulmuş ve Belediye'nin planı iptal etmesini ve inşaatını durdurması gerektiğine karar vermiştir. Değerli Okurlarım; Son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden Ankara’daki imar rantı ile ilgili akla hemen şu 4 soru gelmektedir: 1) Sayın İ. Melih GÖKÇEK döneminde neden ve hangi gerekçeyle özeller yapılarak müteahhitlerin rant elde etmesine olanak verilmiştir? 2) Ankara 17. Bölge İdare Mahkemesi bilirkişi görüşü doğrultusunda özel planı iptal etmiş olmasına rağmen, Nöbetçi İstinaf Dairesi, adli tatil sürecinde herhangi bir bilirkişi görüşüne dayanarak mı ya da hangi gerekçe ile mahkemenin iptal kararını kaldırmıştır? 3) Sayın Mustafa TUNA döneminde, Mahkemelerin plan iptal kararı neden uygulanmamış ve inşaat ruhsatı neden iptal edilmeyerek inşaatının neredeyse tamamlanmasına olanak verilmiştir? 4) İnşaatının mühürlenmesi gereğini içeren yargı kararı neden ve kim ya da kimler tarafından yaklaşık 3 ay süreyle Sayın Mansur YAVAŞ yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesine tebliğ edilmemiştir? Tüm bu sorularımı; Merhum Prof. Dr. Raci BDEMLİ'nin koltuğuna oturan ve Harita Mühendisleri Odası Başkanı olduğu süreçte, odası ve mesleği ekseninde demokratik Türkiye'nin yaşatılması mücadelesine sunduğu katkılar herkes tarafından bilinen Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesinin Başkanı doğru/dürüst insan Sayın Ertuğrul CANDAŞ’a ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavirliğine sizin adınıza soracağım. Alacağım cevapları, konu yargıya intikal ettiğinden, bugüne kadar medyaya konu olan kısımlarıyla önümüzdeki haftaki yazımda sizlerle paylaşacağım. Ancak; şimdiden size bir ipucu vereyim; Susurluk kazasında mafya/siyaset/emniyet kamyona çarpmıştı, şimdi Ankara’nın meşhur twitter fenomeninin de Ankara’nın gökdelenlerine çarpmış olduğu gözüküyor…  Sevgiyle kalın...

Editör: TE Bilisim