Ülkemizde birçok çocuk farklı sebeplerle çocuklar koruma altına alınıyor.Biyolojik ailesinin yanında kalması mümkün olmayan bu çocukların ,belirli şartlar dahilinde, aileler tarafından kendi ev ortamlarında bakılarak sevgi ile büyütüldüğü koruyucu ailelik, birçok çocuğun ve ailenin hayatını yeni baştan yazıyor. İki kız çocuğuna koruyucu ailelik yapan Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği (KOREV) Başkanı Ülkü Aydeniz’le keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. “Toplumu koruyucu aile ve evlat edinme konusunda bilinçlendirmek, koruma altındaki çocukların tüm haklarının korunduğu sağlıklı bir aile ortamında yetişmelerine katkı sağlamak, süreç boyunca çocuklara ve ailelere destek olmak, kamu ve sivil toplum işbirliği ile politika üretilmesinde aktif rol oynamak KOREV' in amacı. Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği (KOREV) bu konularda önemli çalışmalara imza atıyor. İki kız çocuğuna koruyucu ailelik yapan KOREV Başkanı Ülkü Aydeniz ‘’Koruyucu ailelik fikrini duyduğumuz anda hamilelik sürecimiz başlıyor. Çocuklarımıza kavuştuğumuz an ise bizim doğum anımız. Biz karından değil kalpten doğum yapıyoruz’’ diyerek koruyucu anneliğin, biyolojik annelikten adeta farksız olduğunu betimliyor. ‘’KORUYUCU ANNELİĞİ DUYDUĞUM ANDA HAMİLELİK SÜRECİM BAŞLADI, KIZIMLA BULUŞTUĞUM ANSA BENİM DOĞUM ANIM OLDU’’ Derneğin 2005  yılında kurulduğunu belirten Koruyucu  Aile Evlat Edinme Derneği’nin  (KOREV) Başkanı Ülkü Aydeniz, ‘’ Bizler devlet koruması altındaki çocuklar için çalışıyoruz. Evlat edinme alanında Türkiye’deki tek derneğiz. Koruyucu ailelik konusunda da Türkiye’de faaliyet gösteren birkaç dernekten birisiyiz. Derneğimizin merkezi Ankara’da.  Çeşitli sebeplerle devlet koruması altına alınan çocukların aile yanında büyümesi için birtakım çalışmalar yürütüyoruz. Koruyucu aileyi, evlat edinmeyi tanıtmakla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Daha öncesinde herkes gibi ben de sadece evlat edinmeyi biliyordum. O zamana kadar biyolojik çocuk sahibi olmayı düşünmemiştim. Koruyucu ailelik kavramını detaylı olarak araştırdım ve birkaç gün içerisinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na başvurarak İl Müdürlüğü’nden gerekli bilgileri aldım. Detaylı incelemeler gerçekleştikten ve belirli bir zaman  geçtikten sonra kızıma kavuştum. Koruyucu anneliği duyduğum anda hamilelik sürecim başladı, kızımla buluştuğum ansa benim doğum anım oldu’’ şeklinde betimliyor.  ‘’ EVLAT EDİNMEYE GEÇEN ÇOCUK SAYISI AZ OLDUĞU İÇİN BEKLEME SÜRELERİ ÇOK UZUN’’             Korucu ailelikle evlat edinmenin sıkça birbiriyle karıştırıldığını ifade eden Aydeniz ‘’Koruyucu ailelik, evlat edinmeyle çok karıştırılıyor. Bizler temelde 3 tip modelden bahsediyoruz. Koruyucu ailelik-evlat edinme ve gönüllü ailelik. Aslında bunların farkları çok bilinmiyor. Evlat edinme ; terk edilmiş ya da biyolojik ebeveyni olmayan evlat edinme statüsüne geçmiş çocukların aileler ile yaşamasıdır. Mahkeme süreçleri tamamlandığında  nüfus kayıt işlemleri tamamlanır ve çocuk yasal mirasçı olur,evlat edinen ailenin soyadını taşır.Evlat edinmeye başvurabilmek için en az 5 yıl evli olmak lazım ya da her iki eşin de 30 yaşın üzerinde olması  ve ailenin belirli bir gelir düzeyinin olması  gerekiyor. Tüm bu işler  Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Aileler,İl Müdürlüklerine başvuruyor, gerekli evraklar hazırlanıyor bunun akabinde incelemeler yapılıyor ve komisyona sunuluyor. Komisyon kararından sonra evlat edinme statüsüne sahip aile niteliğine geliniyor daha sonra da çocuk için bekleme süreci başlıyor. Maalesef, evlat edinmeye geçen çocuk sayısı az olduğu için bekleme süreleri çok uzun yaklaşık olarak ailelerimiz 3- 4 yıl kadar bekliyor’’ ’YAKLAŞIK OLARAK 20 BİN CİVARINDA ÇOCUK DEVLET KORUMASI ALTINDA VE YAKLAŞIK 6 BİN 300 TANESİ KORUYUCU AİLE YANINDA YAŞIYOR.’’ Koruyucu ailelik kavramına değinecek olursak, devlet korumasına altına alınan çocuklarımız var. Bu çocukların biyolojik ebeveynleri var. Çocuklar, devlet koruması altına artık yoksulluk sebebiyle alınmıyorlar. Yoksul ailelere devlet maddi yardımda bulunuyor.  Biyolojik ailelerle, çocukların yaşaması mümkün değilse ve  şiddet,ihmal,istismar (fiziksel,psikolojik,cinsel  istismar) gibi durumlar söz konusuysa çocuklar  devlet koruması altına alınıyor. Şu anda  olarak 20 bin civarında çocuğumuz devlet koruması altında ve yaklaşık 6 bin 300 tanesi koruyucu aile yanında yaşıyor. Devlet koruması altında bulunan çocuklar çocuk evi, sevgi evi gibi personel eliyle devletin yaptığı birimlerde yaşıyorlar fakat 18 yaşını doldurduklarında bu yuva ve yurtlardan ayrılıyorlar. Temel hayat becerilerine sahip olmadan, güvenli bağlanmayı gerçekleştirmeden ve ciddi sorunlarla maalesef toplum içine karışıyorlar. Bizim farkında bile olamadığımız  hayatımızın içindeki en basit eylemlerden örneğin yumurta kırmaktan, anne babayla bir çay kahve içmekten bile haberdar olmadan  büyüyorlar.  Koruyucu ailelik, bu çocuklar sevgiyle, aileyle büyüsün diye var. Üçüncü bir model olarak gönüllü aileliği dile getirebiliriz.  Gönüllü ailelikte, çocuk evlerinde ve yuvalarda kalan çocuklara yine Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na vereceğiniz evraklarla ve bu evrakların onaylanmasıyla  gidip belli süreçlerde çocuklara destek olabildiğiniz bir model.  Örneğin, matematik öğretmenisiniz derslerine destek oluyorsunuz. Sürekliliği olan, uzun süreli gidip döneceğiniz ve çocukları orada ziyaret edeceğiniz ama çocukların sizinle yaşamadığı bir modeldir’’. ‘’ÇOCUKLU AİLELER VE BEKARLAR DA KORUYUCU AİLE OLABİLİR’’  Korucu aile olmak için birtakım şartlara sahip olunması gerektiğini vurgulayan Aydeniz, T.C vatandaşı olup 25-65 yaş aralığında olan, düzenli bir geliri olan ve Türkiye’de ikamet eden herkes koruyucu aile olabilir. Çocuklu aileler ve bekarlar da koruyucu aile olabilir. Erkek ya da kadın veya aile kısacası bu kriterleri taşıyan herkes koruyucu ailelik için başvurabilir. Korucu ailelikte sürecin nasıl işlediğine dair bilgilendirmelerde bulunan Ülkü Aydeniz, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın her ilde bulunan İl Müdürlüklerindeki koruyucu aile birimleri süreci takip eder. Bir takım incelemelerden sonra koruyucu aile olmanıza karar verildiğinde size çocuğun cinsiyeti ve yaşı konusundaki tercihiniz sorulur ve en uygun çocukla tanıştırılırsınız. Daha sonra bir süre yuva ve evlerde çocuklarla vakit geçirip bir uyum sürecine giriyorsunuz bu aşamaların hepsi takip ediliyor. Daha sonra çocuk aileyle birlikte yaşamaya uygun görülüyor. En çok sorulan sorulardan biri ‘’Çocuk sizinle mi yaşıyor?’’ sorusu oluyor. Evet, çocuk bizimle yaşıyor. Bizim biyolojik ailelerden hiçbir farkımız yok. Çocuğun bütün sorumluluğu biz de ,sadece biyolojik ebeveynleri var fakat onlarla yaşamıyorlar dolayısıyla çocuklarımızın adlarını ve soy adlarını değiştiremiyoruz. Bunun dışında her türlü sorumluluğu bize ait. Okulları, yeme-içmeleri her türlü bakımları ,sevgiyle korunmaları bize ait.Çocuklar aralarda uzmanlar eşliğinde biyolojik aileleri ile İl Müdürlüğünde görüşebiliyorlar ancak bizlerle biyolojik ailelerin herhangi bir iletişimi olmuyor. Çocuklar 18 yaşına kadar koruma altındadır. Çocuk üniversite okuyorsa bitene kadar koruma kararları devam eder. 18 yaşa geldiğinde isterlerse artık seçim onlarındır, evlat da edinebiliriz. Evlat edinerek ya da edinmeyen birlikte yaşayan biyolojik ailelerden hiç farkı olmayan çok sayıda ailemiz var. Bazen 18 yaşa gelmeden çocuğun statüsü değişebilir,biyolojik aile rıza verebilir ya da şartları gereği artık çocuğu alabilmesi olası değildir, bu durumda çocuk evlat edindirilir ve öncelik güvenli bağlanma gerçekleştiği için koruyucu ailesinindir’’ dedi. ’ÇOCUKLARIMIZLA ARAMIZDA KAN BAĞI YOK AMA CAN BAĞI VAR’’ Biyolojik anne ile koruyucu anne arasındaki farkın esasen hissedilmediğini belirten Aydeniz şunları dile getirdi: ‘’ Bizim doğum sürecimiz farklı, kalben hamile oluyoruz biz. Çocuklarımızla aramızda kan bağı yok ama can bağı var. Biyolojik değil kalbiyolojik aileleriz. Hep soruluyor başkasının çocuğunu biyolojik çocuğunuz kadar sevebilir misiniz? diye.  Biz onları inanın her şeyden çok seviyoruz. Bazen onları doğurmadığımızı bile hatırlamıyoruz ki.Aramızdaki sevgi emekle birleşince bambaşka bir şey ortaya çıkıyor. Manevi tatmini çok önemli ve değerli. İnsanlık başkasının çocuğunu kendi çocuğu kadar sevmeyi başardığı gün bu dünya daha yaşanır olacak.’’ ’ÇOCUKLARI TOPLUMA KAZANDIRMAK, ETİKETLEMEMEK, ÖTEKİLEŞTİRMEMEK VE KAYNAŞTIRMAK BİZİM EN ÖNEMLİ GÖREVİMİZ’’ Aydeniz : ’’ Biz onların hayatlarına dokunuyoruz ama onlar da bizim hayatlarımıza dokunuyor. Bizlere kattıkları çok önemli ve değerli. Bu bireysel bir sorumluluk olmanın ötesinde toplumsal bir sorumluluk  haline geldi çünkü bireysel refahlarımızın bir şey ifade etmediği günlerdeyiz. Toplum olarak sağlıklı ve mutlu bireylerden oluşmak durumundayız. Bu çocukları sağlıklı ve mutlu bir biçimde topluma kazandırmak aslında toplum olarak hepimizin görevi. Bu dünyaya annelerini babalarını seçerek gelmiyorlar. Hiçbirimizin seçme hakkı yok. Dolayısıyla bu çocuklarımızın hiçbir suçu yok. Onları kazanmak ve topluma kazandırmak, etiketlememek, ötekileştirmemek ve kaynaştırmak bizim en önemli görevimiz. Koruyucu ailelik, çocuk ihmali, istismarı,şiddeti konusunda alınması gereken en önemli tedbirlerden birisidir. Yapılacak en önemli şey, sorunları oluşmadan kökten çözmektir. ‘’ŞİDDET GÖREN BİR ÇOCUK GÖRDÜĞÜMÜZ ZAMAN İLGİLİ BİRİMLERE BİLDİRMEK ZORUNDAYIZ’’ Şiddet gören bir çocuk gördüğümüz zaman ilgili birimlere bildirmek zorundayız. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na, kolluk kuvvetlerine, savcılıklara bu çocuklar bildiriliyor ve devlet görevlileri gidip olayı tespit ediyor bunun sonucunda da çocuk devlet koruması altına alınıyor. ‘’DOĞURMAK SADECE ANNE- BABA OLMAYA YETERLİ DEĞİL’’ Son olarak evlat edinmeyi ve koruyucu aile olmayı düşünenlere mesajını ileten Aydeniz, ‘’ Öncelikle koruyucu ailelikle ilgili olarak gerekli bilgileri almak için derneğimize ulaşsınlar.  Dernek olarak her türlü desteği vermeye hazırız.  Her şeyden evvel  kendimizi çocuğun sahibi olarak görmeden, çocuğun bir birey olduğu bilinciyle hareket edilmelidir. Emek verdiğimiz zaman çocuk, çocuk olabiliyor. Sevgiyle büyütürseniz bir aile olabiliyorsunuz. Doğurmak sadece anne- baba olmaya yeterli değil. Hepimiz bu çocukların sorumluluğunu almak ve sevgiyle büyütmek zorundayız’’ dedi. Koruyucu ailelik görevini üstlenen KOREV  Yönetim Kurulu Üyesi Nükhet Yener ve  KOREV Denetim Kurulu Üyesi  Hülya Sarsam da  konuyla alakalı olarak görüşlerini dile getirerek gazetemize açıklamalarda bulundu. YENER: ‘’ HAYATTAKİ İYİ KİLERİMİ İKİ ÇOCUĞUM OLUŞTURDU’’ Yaklaşık 6 senedir koruyucu aile görevini üstlendiğini dile getiren Yener, sistemde birtakım eksikliklerin olduğunu ama bu anlamda iyileştirmelerin yapılacağını umut ederek bu anlamda yaşadığı sıkıntıları dile getirdi. Yener, velayetin biyolojik ailede kalması bizim en büyük sıkıntımız , genel olarak velayetin devlette olması gerektiğini düşünüyoruz. Çocuklarımız 18 yaşına kadar biyolojik ailenin velayeti altında oluyor. Kısacası iki dudak arasındalar. Bu anlamda birtakım değişikliklerin yapılması gerektiğine inanıyorum. Koruyucu annelik hayatımda iyi ki dediğim ender şeylerden birisi oldu. Benim biyolojik çocuğum da var. Hayattaki iyi kilerimi iki çocuğum oluşturdu’’ ifadesini kullandı. SARSAM: ‘’ KIZIM DA İYİ Kİ BENİM ANNEM OLDUN, KALBİNDEN DOĞURDUN BENİ DİYOR’’ Koruyucu annelik görevini üstlenen ve bekar yaşayan Hülya Sarsam ise konuyla alakalı olarak 5 yılı aşkın bir süredir koruyucu annelik yapıyorum. Bizim çocuklarımız gerçeği biliyor. Kızım da iyi ki benim annem oldun, kalbinden doğurdun beni diyor. Hayatta yaptığım en güzel şey kızıma sahip olmak oldu. ( Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)  

Editör: TE Bilisim